“İsrail Devleti”nin kuruluşu ve “yasadışı”lığı malum… Yasadışı İsrail devletinin herhangi bir katliamının ardından, dünyada ve Türkiye’de gelişen protesto hadiseleri “geleneksel” hâlde şöyle oluyor: 

İlk önce en yüksek mevkilerden geliyor tel’inler -kınamalar; hükümet yetkilisi, parti başkanı, muhalefet partileri vesaire vesaire… Ardından kurum-kuruluş, dernek ve benzeri teşkilatlardan her zaman duymaya alıştığımız rutin kınamalar… 

Sonra ertesi günün gazeteleri -o da katliam çok büyük ve görmezden gelinemeyecek noktada ise- manşetlerine taşıyorlar hadiseleri.

“Geleneksel” hâle gelen sıralama, ertesi günün akşam haberleri ve tartışma programlarının da mevzuu oluyor… “Olay olsa da bir konuşsak!” kafalı ve hepsi birbirinin aynı “muhterem” ve “meşhur”lar akşam yemeği sonrası çay keyfi tadında meseleyi enine-boyuna tartışıyorlar. 

Onlar öyle de biz farklı mıyız? Aynı çay keyfi ayarında “izlekler” olarak izliyoruz… 

“Geleneksel İsrail katliamına karşı gelenekselleşen İsrail’e tel’in” kutlamaları o haftanın cuma gününe denk getirip Cuma namazı sonrası atılan ruhsuz sloganlar ile son buluyor. 

Hemen “yapmayalım mı, etmeyelim mi?” yollu savunma psikolojisiyle karşı yanlışa düşmeyelim; bahsettiğimiz bir başkası; şu, bu değil, hepimiz böyleyiz! Sekülerliğin-dünyevileşmenin bağrında ve fikir-aksiyondan uzak izlek, izleyenler, seyircileriz. 

Ve şunu da söyleyelim ki; samimi bir şekilde hareket eden herkesi ve her eylemi canı gönülden destekliyor ve bunlara her fırsatta katılmaya çalışıyoruz. Fakat burada anlatmak istediğimiz hepimizin eksiği olan başka bir şey; bir ruh eksikliği, sıradanlaşma hâli, imanın-aksiyon oluşuna mukabil, böylesine hareketten uzak olmamız. 

Yapılması gereken ne peki?

Yapılması gerekenler o kadar çok ki, aslında; fakat ilk önce yapılması gereken “kuru kuru Filistin edebiyatı ve İsrail’i lanetleme “gelenekselliği”nden kurtulmamız...

Bugün Türkiye’de, gerçek sol camia da bunun içerisinde olmak üzere, az veya çok İslâmî hassasiyeti olan herkesin “Filistin davası” denildiğinde yüreğinin sızladığını biliyoruz; ama bu “sızlama” maalesef “geleneksel” hâli ile “sızlanma”ya dönüşmüş vaziyette.  Başta mevcut hükümet olmak üzere herkesin ve her kesimin “gerçekten” bir irade gösterip gösteremeyeceğine karar vermesi gerekiyor.

Mevcut hükümet bu işi “geleneksel kınama haftası” sıradanlığından çıkartıp millî-vicdanî bir mesele olarak görmeli.

Eğer bu irade gösterilebilir ise bu millet değil İsrail’i bütün küffârı tepeler. 

İşi hükümetin üzerinden alıp STK’ların üzerine yıkmak yahud STK’ların “duyarsızlığı”ndan yakınıp hükümete havale etmek ayarında ve havasında değil; insan olmamızın, insan gibi davranabilmek için ne yapılması gerekiyorsa, onu yapmanın derdinde olarak ele almak, bu eksende meselelere yaklaşmak ve çözümü bu şartlar içerisinden çıkartmak… 

Yoksa iş “vade farksız peşin fiyatına Filistin” edası ve havasından öteye varamaz.

İsrail’in laftan anlamadığı ve icraattan-faaliyetten, kendisine karşı ciddi hamlelerden anlayacağı artık görülmeli. Bu hafta bu meseleyi kapağımıza taşıdık ve “İsrail Laftan Anlamaz; İcraattan Anlar” manşetini attık.

Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe “Akdeniz, İsrail ve Türkiye” başlıklı yazısıyla ele aldı.

M Taha İnci’nin İHH Yönetim Kurulu Üyesi Osman Atalay ile “terörist” İsrail’in ilk kıblegâhımız olan Mescid-i Aksa’ya yaptığı çirkin saldırı üzerine gerçekleştirdikleri Tele-söyleşileri dergimizde bulabileceksiniz.

Çakal Carlos (Salim Muhammed) bu hafta Filistin meselesini “Yahudilerin Mescid-i Aksa işgalinin hatırlattıkları” başlıklı yazısıyla kaleme aldı.

Akif Emre’nin Yeni Şafak gazetesinde kaleme aldığı “Değerlerin İkonlaşması” başlıklı yazıyı önemine binaen sizler için iktibas ediyoruz.

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun dergimizde tefrika edilen eseri “Ölüm Odası B-Yedi”, alt başlığı “Mucize Beyânı” olan 234. bölümü ile devam ediyor.

Sezâi Dilbilen’in “Yahudi Yetiştirmesi Şii ve İran Terörü” başlıklı yazısı 2. bölümü ile devam ediyor.

Kültür-Sanat sayfalarımız arasında Gülçin Şenel’in “İslâm Tıbbının Hekim ve Hakîmi; Aidin Salih” başlıklı yazısını bulabileceksiniz.

Dergimizde ayrıca sizler için derlediğimiz ve yorumladığımız güncel haberleri ve diğer muhtevamızı da okuyabileceksiniz.

Bir sonraki sayımızda görüşmek üzere Allah’a emanet olun.