Selâm ve duâ ile…


Batılıların Anadolu’ya uzanan kollarından Cemaat budanırken, feryat aynı gövdenin diğer bir ana dalından, TÜSİAD’dan yükseldi. Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Dinçer, 29 Aralık tarihli Hürriyet Gazetesine verdiği mülakatta “Paralel devlet çok ciddi bir iddiadır. Ortaya çıkmış bir şey göremiyorum.” dedi. 

Oysa daha geçen sene ortalığa saçılan ses kayıtlarında, bugün terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanan Fetullah Gülen TÜSİAD üyelerine rafineri teklif ediyor, ananaslar (!) yolluyor ve TÜSİAD üyelerinden tesbihler almıyor muydu? Bunamadılarsa şunu açıkça söylemekte yarar var; millet artık bunları yemiyor, hele ki, -artık millete karşı ne cürüm işlemişlerse- kapısına tabelasını bile asmaya utanan-çekinen bir dernekten yükselen seslere hiç mi hiç kulak asmıyor. 

Esasında TÜSİAD gündemi iyi okur; sıranın kendilerine geldiğini, milletin Cemaat'ten sonra Batı'nın bir diğer unsuru olan kendilerini kusacağını iyi biliyorlar. Şimdiden feryat figân savunma pozisyonuna geçmeye ve saflarını sıklaştırmaya çalışıyorlar. Bir kez daha görüldü ki, en ufak sarsıntıda küfür cephesinin kozmik odaları, daha doğrusu aynı kozmik odaya mensup olanlar kendi saflarını daha sıkı hale getirmeye çalışıyor ve İslâm âlemi’nin bırakalım yek vucüd olmasını beklemeyi, bu hususa dair en ufak rüzgar esintisinde inlerinden kafalarını çıkartarak renklerini belli ediyorlar.

Bu mevzuyu kapağımızda işleyerek TÜSİAD başkanı Haluk Dinçer’in “Paralel devlet yoktur!” açıklamasına binaen “Paralel devletin kozmik ininde ses geldi!” manşetini attık. 

**

Küfür safları sıklaştıra dursun, it ürür kervan yürür diyelim ve aktüel siyasî konjonktüre gelelim.

S.S.C.B.’nin yıkılmasından sonra tek kutuplu şekilde inşâ edilen “Yeni Dünya Düzeni”, A.B.D.’nin elindeki güçten zehirlenmesi ve dünyanın çeşitli taraflarında yeni kutupların temerküz etmesiyle birlikte sona ermiş gibi gözüküyor. Dünya siyasî tarihinde büyük etkiler bırakacak bir süreç yaşıyoruz. Yıllardır konuşulan; lakin reel planda tezahürleriyle karşılaşmakta zorlandığımız “tek kutuplu dünya düzeninin sona erdiği” gerçeği müşahhas planda da kendisini göstermeye başladı.

Soğuk Savaş'ın iki temel aktörü ABD ve Rusya arasında süregelen gerilim, 2014'de Ukrayna meselesiyle beraber en yüksek voltaja ulaştı. Ardından bir iktisadi savaş ortamına gözlerimizi açtık. Bu savaşın enstrümanları 21. asra uygun: Petrol fiyatları, kur spekülasyonları, borsa oyunları vs. ABD ve hempası, Rusya’ya karşı başlatmış oldukları ambargoyu Arap petrolünü piyasaya mebzul miktarda sunarak pekiştiriyorlar. Rusya ise bu hamlelere, Türkiye ile büyük çaplı bir enerji anlaşması ve Çin ile büyük enerji ve ekonomik işbirliği anlaşmaları yaparak cevap veriyor. İktisadî savaşın yanı sıra enformasyon çağında hayatımızı sürdürmemizin tezahürü olarak siber savaş da tüm hızıyla sürmekte… Yakın bir tarihte önümüze “Wikileaks” benzeri belgeler konulursa şaşırmayalım.

Politikada söz psikolojik bir mana içermektedir. Bu sebeple devlet liderlerinin vermiş olduğu demeçler, kullanmış olduğu ifadeler, uluslararası arenada ses getirmektedir. Tayyip Erdoğan’ın her fırsatta “Dünya beşten büyüktür” vurgusu yapması, Putin’in “NATO baş düşmanımızdır” demesinin ardından Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in ordusuna “savaşa hazır olun” uyarısında bulunması bize tek kutuplu dünya düzeninin iflas ettiğini ihtar ediyor. 

Elbette savaşın bu raddeye gelmesinde devletlerin içerisindeki milli unsurları ön plana çıkartma çabasını göz ardı edemeyiz. Rusya Devlet Başkanı Putin’in ülkesindeki Batı menşeili, kendisine biat etmeyen oligarkları tasfiye ederek millileşme sürecine girmesi Rusya üzerinde oynanan oyunların artmasına sebep olmuştu. Rusya’nın ardından Türkiye’nin de bünyesindeki ajan yapılanmaları tasfiye ederek millileşme sürecine girmesi ile Türkiye üzerinde oynanan oyunları da gördük. Millileşmenin neden bu kadar önemli olduğuna gelirsek; 18. yy'da literatüre girmesinin ardından 20. yy’ın ikinci yarısında kitle iletişim ve ulaşım araçlarının yaygınlaşmasıyla dünyayı “küresel bir köy” olarak tasvir eden “küreselleşme” olgusu için en büyük tehdit millileşme ve yerelleşmedir.  En önemli ayağı ekonomi olan ve ekonomik gücü kazanabilmek için kültür ve siyasi ideoloji ihracatı yapan, ardından bunu küreselleşme kılıfı ile dünyaya yutturan Batı, artık satacak malı kalmayan müflis tüccar durumuna düşmektedir. Bugün siyasî ve iktisadî sahada başlayan millileşme yarın kültürel sahada da kendisini göstererek Batı’nın etrafındaki daralan çemberi bir nokta haline getirecektir. 

Bu süreçte Türkiye’nin izlemesi gereken politikaya gelirsek, şartların tam da istediğimiz gibi olduğunu söyleyebiliriz. Gerek kemiyet, gerekse de keyfiyet planında hiçbir devletin kaybetmek istemeyeceği kadar mühim olan Türkiye bu şartlardan faydalanarak, kıvrak bir denge politikası ile şartların dayattığı tarihi misyonunu üstlenmek adına projeleüretmelidir… Uzunca izah etmeye çalıştığımız bu mevzuyu Ömer Emre Akcebe “Globalizm İflâs Etti! Rüzgâr Türkiye Lehine Şiddetle Esiyor!” başlıklı yazısı ile bu sayımızda ele aldı.

Faruk Hanedar bu hafta Yeni Şafak Gazetesi yazarlarından Cem Küçük ile ajan Cemaat yapılanması üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi.  

Yazarımız Çakal Carlos (Salim Muhammed)’in yazısının başlığı “Papa Fetullah Gülen” …

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun Baran Dergisinde tefrika edilen “Ölüm Odası B-Yedi” eseri 241. Bölümü ve “Risale-i Kudsiyye” alt başlığıyla devam ediyor.

Fatma Parmaksız’ın “Lisân-ı Osmanî” başlıklı yazısını Osmanlıca tartışmalarının gündemde olması hasebiyle bu hafta iktibas olarak dergimizde yer verdik. Gülçin Şenel ise “Siyaset Bilimi’nin Babası: Maurice Duverger” başlıklı yazısıyla dergimizde.

27 Aralık cumartesi günü dergimiz lokalinde gerçekleştirdiğimiz ve çok bereketli geçtiğini düşündüğümüz okur buluşmamıza dair ayrıntıları dergimizin 12 ve 13. sayfalarında bulabilirsiniz.   

Yeni Şafak Gazetesi muhabiri Nil Gülsüm Gül’ün paralel çetenin yapmış olduğu operasyon sonucu tutuklanarak Metris Cezaevine konulan gönüldaşımız Yakup Köse ile yapmış olduğu söyleşinin bir kısmını sizler için iktibas ediyoruz.

Dergimizde ayrıca sizler için derlemiş olduğumuz haberleri de bulacaksınız. 

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…

Allah’a emanet olun.