Selâm ile…

1979 İran Devrimi’nin ardından tek gayesi itikadıyla oynayarak Müslümanları parçalamak olan Şiilerin yayılmacı politikaları ile bir kez daha karşı karşıya kalmıştık. Gerek Kemalist rejimin baskısıyla boğulan Müslüman Anadolu halkının halet-i ruhiyyesi gerekse de İran devletinin ajanları ve satılmış işbirlikçileri vasıtasıyla saman altından yürüttüğü Şiileştirme propagandası, Anadolu insanı üzerinde tesirini gösterdi. Müslümanlar Şii tehdidinin farkına varamadı ve Ortadoğu’da esen İran devrimi rüzgârına kapıldı. Bir İran hayranlığıdır aldı başını yürüdü. 80’lerde başlayan bu furya, 90’larda gücünü yitirse de günümüze değin sürdü.

ABD’nin Irak’ta Saddam Hüseyin’i devirmesinin ardından, çekilirken yönetimi Şiilere devretmesi ve Afganistan’da Müslümanlara savaş açması, hiç şüphesiz en çok İran’ın işine yaradı. Tüm bu gelişmeler İran ile ABD arasında gerilim olduğu iddiasının ortaya atıldığı ve iki devletin liderlerinin birbirleriyle restleştiği demlerde baş gösterdi. Bu gerilim aslında bir danışıklı dövüşten ibaretti ve ABD-İran arasında gerilim olduğu iddiası, iki devletin birbiriyle olan münasebetini örtmek maksadıyla kullanılmaktaydı. Çünkü emperyalistler için asıl tehdit Şiiler değil; Ehl-i Sünnet vel’Cemaat’tir ve İran fitnesi, emperyalistlere yönelik bu tehdidin önüne geçmek için en önemli silahtır. Velhasılı tarih boyunca kefere ile savaşmaktan imtina eden ve her fırsatta Müslümanlara saldıran Şiiler, yine aynı istikamette mesafe kat etmekte ve emperyalistlerle anlaşarak Müslümanlara savaş açmaktadır.

Türkiye’ye gelirsek; ABD’nin Irak’tan çekilmesiyle birlikte İran, Irak, Suriye ve Lübnan’dan müteşekkil bir Şii eksen Türkiye’yi çevrelemiştir. Bu Şii eksen Türkiye’nin tarihî hinterlandını ele geçirip onu köksüz bırakma derdinde. Türkiye’nin Ortadoğu Müslümanları üzerindeki tesiri asgâri seviyede kalmıştır. Büyük Doğu coğrafyasının tam ortasında, Müslümanların boğazına dayanmış İsrail hançerinin açtığı kesiklerinden akacak kanın içini dolduracağı hendeği İran’ın önderlik ettiği Şiiler kazıyorlar. Tüm bu ahvâle mukabil Türkiye’de idareciler nezdinde de, halk nezdinde de İran ve Şii tehdidinin ehemmiyeti tam olarak kavranamamaktadır. Şiiler Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de ve daha birçok bölgede-ülkede operasyonlar yapıp hâkimiyet sahasını genişletirken bizim idarecilerimizin bunun farkına varamaması düşünülmez. Olsa olsa ses çıkarmadıkları söylenebilir. Bu da bizi idarecilerimizin büyük bir kısmının istiklâl kaygısından çok istikbâl kaygısı içerisinde olduklarını ihtar etmekte…

Bu hafta kapağımızı bu anlattıklarımız çerçevesinde şekillendiriyor ve “İran: Kâfire Dost, Müslümana Düşman” manşetini atıyoruz. Kapak mevzûmuzu Ömer Emre Akcebe “İstiklâl mi, İstikbâl mi? İran vesilesiyle nefs muhasebesine dâvet” başlıklı yazısıyla işliyor.

Sezâi Kırlangıç’ın, geçtiğimiz haftalarda kapağımıza taşıdığımız ve gündemde sıcaklığını koruyan çözüm süreci meselesini ele aldığı yazısının başlığı “Silah Bırakma Yahut Hürriyet Seremonisi”…

Büyük Doğu Fikir Ocakları İstanbul İl Başkanlığı’nın açılışı gerçekleştirildi. Açılışın haberini ve Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun gönderdiği mesajı dergimizde bulabileceksiniz.

Carlos (Salim Muhammed), “Düşmanın Uluslararası Hukuk Silahını Ona Çevirmek” başlıklı yazısında Müslümanların izlemesi gereken siyaset ve diplomasiden bahsediyor.

HaberX Genel Yayın Yönetmeni Cemil Barlas, Kabataş meselesinden paralel yapıya, doların yükselişinden başkanlık sistemine gündemdeki birçok meseleyi Baran Dergisi’ne değerlendirdi. Cemil Barlas ile gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi dergimizin onikinci sayfasında bulabileceksiniz.

İbda Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nun eseri “Ölüm Odası B-Yedi”nin 253. bölümünün alt başlığı “Son Sahabî Amr İbn-i Vasile”…

Suriye Türkmen Cephesi Komutanı Albay Ebu Fadl dergimize yazılarını göndermeye devam ediyor. Bu haftaki yazısının başlığı “Küfür ile İman Arasındaki Savaş”…

Abdullah Kiracı, “vakıf” müessesesinin farklı medeniyetler ve tarihlerdeki geçmişini izlemeye devam ediyor. Bu hafta, “Eski Mısır’da Vakıf”…

Fatih Turplu’nun “Otobüste Yer İsteyen Batıcı-Lâik Teyze Paradoksu” başlıklı yazısını da ilgiyle okuyacağınızı tahmin ediyoruz.

 Bahattin Yeşiloğlu “Ali Ulvi Kurucu’nun Hatıratından” başlıklı yazısı ikinci bölümü ile arka kapağımızda.

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…