Selâm ile…
Baran Dergisi’nin 455. sayısı ile birlikteyiz.
Birisi Müslüman cemaat görünümlü masonik bir yapılanma, diğeri basın görünümlü millet düşmanı… Bugün memlekette en çok sesi çıkan, her şeye muhalefet eden ve sinsice en küçük hadiseden bile darbe çıkarma ümidi güdenler onlar… Böyle deyince Gülen cemaatini ve Doğan grubunu kastettiğimiz şipşak anlaşılacaktır. Fikrî olarak birbirine zıt oldukları düşünülen bu iki yapı, hiçbir zaman birbirinin kuyruğuna basmamıştır. Bugün ise anti-millîcilik müşterek paydasında bir araya gelmiş durumdalar…
Bugün paralel devlet yapılanması FETÖ’ye yapılan her operasyona hararetle ilk karşı çıkan ve hukuksuzluk yapıldığını iddia edenler de yine Doğan medyasıdır. Düne kadar devletin kilit kademelerinde yuvalanan ve hukuku bir silah misâli istedikleri gibi kullanan FETÖ insanlarımızı olmayan örgüte üyelikten cezaevlerine gönderirken sesi çıkmayanlar, bugün FETÖ’cülere haksızlık yapıldığını iddia ederek avaz avaz bağırmaktadır. Hem de devletin içine sızan ve devletin içinde devlet olan bir örgütün mevcudiyeti ortaya çıkmasına mukabil bağırırken, paralelci olmadıklarını da iddia etmekteler…
Aslında birbirlerinden hazzetmedikleri ve aynı safta olamayacakları düşünülen Gülen ve Doğan ile avanelerinin birbirine bu kadar yaklaştıran çok fazla ortak payda var. Amerikancılık bunlarda, İsrail uşaklığı bunlarda, İngiliz severlik, Alman dostluğu, ırkçılık, şantajcılık, ahlâksızlık; hâsılı İslâm düşmanlığı bunlarda…
“Suretleri farklı tıynetleri aynı” olan Fetullah Gülen ve Aydın Doğan ile avânelerinin yaptığı her şey ortada olmasına mukabil devletin hâlâ saçma bir saplantı ile “hukuk, hukuk ille de hukuk” diye tutturması da ayrı bir garabet. Geçmişte terör örgütü yaftası yapıştırdıkları cemaatlere her türlü hukuksuzluğu revâ gören, terör örgütü olduğu artık herkes tarafından kabul edilen, gizli ve kirli bağlantıları bir bir deşifre edilen ve bâtıl davaları için hukuk, kanun, yasa dinlemeden saldıranları bertaraf etmek için mevzuatın dışına çıkmamak adına gösterilen itina neyle izah edilir orasına siz karar verin.
Defaatle izah etmemize rağmen gerekenin bir türlü tam anlamıyla yapılmaması sebebiyle bu meseleyi kapağımıza taşıyarak “Suretleri Farklı Tıynetleri Aynı!” manşetini attık ve “Ortak Paydaları: İsrailcilik, Amerikancılık, Irkçılık, Şantajcılık, İslâm Düşmanlığı” dedik.
Kapak mevzumuzu “Herşey Gizliyse Ortalığı Saran Bu Koku Ne?” başlıklı yazısıyla Ömer Emre Akcebe ele aldı.
Fatih Turplu, “Sürat Kargonun Dayanılmaz Ağırlığı” başlıklı yazısında “paralel yapının para kaynağı olmadığını” iddia eden Kaynak Holding bünyesindeki Sürat Kargo’nun FETÖ ile bağlantısını irdeliyor.
Salim Muhammed (Çakal Carlos)’un yazısının başlığı “Venezüella ve Türkiye’de Neler Oluyor?”
Bu hafta Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Kapan ile Suriye meselesi üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun dergimizde tefrika edilen eseri Ölüm Odası B-Yedi, alt başlığı “GÜÇDE MURAT-MURAT’DA GÜÇ” olan 280. bölümü ile devam ediyor.
Gülçin Şenel, “Batılı Bir Türk Ressam: Hüseyin Avni Lifij”den bahsediyor.
Abdullah Kiracı, “Japonya’da Vakıf” müessesesini ele alıyor.
Bahattin Yeşiloğlu’nun “Kadim Ortadoğu Coğrafyası: İlhanlılar ve Şiilik” başlıklı yazısı ikinci bölümü ile devam ediyor.
Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.
456. sayımızda görüşmek dileğiyle Allah’a emanet olun…