Selâm ile...
Bu haftanın en önemli gündem maddesi, Türkiye ile İsrail arasında bir anlaşma imzalandığına dâir haberler oldu. Dergimizi baskıya hazırladığımız saatlerde, Türkiye kanadından mevzu bahis meselede anlaşıldığına dair resmi bir açıklama olmamasına mukabil, İsrail basını anlaşmanın imza aşamasına geldiği yönünde yayınlar yaptılar. İsrail basınına göre, Türkiye’nin Mavi Marmara davalarını geri çekmesi, Türkiye’nin bazı HAMAS mensublarını sınır dışı etmesi, İsrail’in tazminat ödemesi ve Doğu Akdeniz doğalgazının Türkiye üzerinden transfer edilmesi gibi hususlar anlaşma maddeleri arasında…
Milletlerarası münasebetleri düzenleyen kurallar cihetinden bakarsak, aralarında gerilim olan iki ülkenin mutabakat sağlamasında, bu mutabakatın iki ülkenin de çıkarına olması durumunda bir beis görülmez. Ancak İsrail’in milletler arası kuralların da üzerine çıkan nevi şahsına münhasır bir konumu var. Yani İsrail, istediğini istediği gibi yapan ve kimseye hesab vermeyen bir ülke. Hakikat bu... İsrail’i en azından son 25 yıldır ilk defa zora sokan da Türkiye oldu. Hülasa İsrail, klasik bir devlet değil ve bu yüzden de ona milletler arası münasebetlerin öznesi bir ülke statüsü vermek de doğru değil… Türkiye’de bilhassa 2009’daki “van minüt” çıkışından beri yaşanan birçok hadisenin arkasında İsrail’in olmadığını söylemek gerçekleri bile bile çarpıtmak olur. O halde bu anlaşma da neyin nesi?
Tek söyleyebileceğimiz, Türkiye’nin bütün bunlara rağmen masaya oturduğunu açıklaması bile bu anlaşmayı zorunlu kılan bir takım unsurlar yüzünden olsa gerek. Gezi Parkı, Fetullahçı Terör Örgütü, Kürt meselesi vs. hadiseler sebebiyle hükümet 2013’ten beri iyice köşeye sıkışmış durumda. Bu sıkışıklığı kırıp atacak hücumu yapmakta da “kabız” emareleri gösteriyor. Dışarıda ise Arap Baharı çerçevesinde Ortadoğu’da had safhaya çıkan karışıklıklar ve Suriye iç savaşının dış güçlerin de tesiri neticesinde daha da karmaşık bir hâl alması, Suriye meselesinin en çok ceremesini çeken devlet olan Türkiye’yi bir hayli zor duruma düşürdü. Ayrıca hükümeti, özellikle de Erdoğan’ı, malum mihrakların dahilî uzantılarının da yardımıyla “teröre yardım eden kişiler” töhmeti altında tutmasının, İsrail ile uzlaşma meselesinde son derece etkili olduğu kanaatindeyiz.
Bizim görüşümüze gelince; siyasî girişimler, stratejiler, vs. siyasî şartlar mucibince değişkenlik arz edebilir; fakat bizim (İslâm âleminin), Büyük Doğu-İBDA’nın stratejik açıdan değişmez siyasî tavrı, “Ortadoğu’da İsrail diye bir devlete yer yoktur” tavrıdır. Bu meyanda söylersek; İsrail kurulduğu günden bugüne İslâm coğrafyasını birleştirmemeye matuf büyük teşebbüsün “koçbaşı” vazifesini görmüştür. Çünkü birleşik bir İslâm dünyası İsrail için yıkım demektir. İsrail devlet olarak, Yahudi’nin tarih boyunca icra ettiğinden farklı bir işlev görmemektedir. O, her zaman birlik gördüğü her müesseseyi bozucu bir keyfiyeti haizdir. Bu açıdan bakıldığında İsrail, Müslümanlar tarafından stratejik olarak dışta bırakılması ve fırsat ele geçer geçmez de Ortadoğu’dan sökülüp atılması gereken bir ajan/uzantı yapılanmadır.
Kapağımızı bu mesele etrafında şekillendirdik ve “İslâm Âleminin Daimi Hasmı İsrail” manşetini attık. Kapak meselemizi “Türkiye’nin Asıl Kimliği Nedir?” başlıklı yazısında Ömer Emre Akcebe işliyor.
İHH Başkan Yardımcısı Osman Atalay ve Gazeteci-Yazar Ahmed Varol’a Türkiye ile İsrail arasında imzalanacağından bahsedilen anlaşmayı sorduk.
Muhammed Gülmez’in Rusya-Türkiye krizi ve doğalgaz meselesi etrafında kaleme aldığı yazısının başlığı “Putin Rusların Gazını Alıyor.”
Fatih Turplu, “Postmodern Zamanlar” başlıklı yazı serisinin dördüncü bölümünde “TV Gündemi”, “Metrobüs Gündemi”, “İşsizler Gündemi” ve “Kültür Gündemi”ne değiniyor.
Carlos (Salim Muhammed), “ABD Başkan Adayı Trump Nasıl Birisi?” başlıklı yazısında Donald Trump’ın tavırlarının sebebini irdeliyor.
Sebahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Muhammed Harb ile Üstad Necip Fazıl ve fikirleri üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Büyük bir alâka ile okuyacağınızı umuyoruz.
Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun dergimizde tefrika edilen yeni eseri “Ölüm Odası B-Yedi”nin 292. bölümünün alt başlığı “İmzalanan (İstikbâl İslâmındır)”…
Abdullah Kiracı, “İslâm Vakıflarının Şer’î Dayanakları”nı incelemeye devam ediyor.
Bahattin Yeşiloğlu’nun alâka ile okuyacağınızı düşündüğümüz yazısının başlığı “Doktor Emin Acar Vesilesiyle”…
Gülçin Şenel’in “Bir Allah Dostu, Bir Sürgün: Niyazî Mısrî” başlıklı yazısını arka kapağımızdan sizlerle paylaşıyoruz.
Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.
Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…
Allah’a emanet olun.