Selâm ile…
Türkiye’nin ivedilikle çözüme kavuşturması gereken meselelerinden birisinin de dış politika olduğunu 487. sayımızın kapağından söylemiştik. Geçtiğimiz hafta yaşanan bir hâdise, “dış politika” üzerinde durmamızın haklılığını bir kez daha ortaya çıkardı. 13 Mayıs 2016 günü Hakkâri kırsalında Türk askeri ile PKK mensupları arasında çıkan çatışmaya takviye destek olarak havalanan Kobra tipi helikopter, Rus yapımı Strela SA-2 tipi güdümlü füze ile vurularak düşürüldü. Hâl böyle olunca da akla ilk “Rusya, Türkiye’ye karşı el altından yeni bir operasyona mı başladı?” sorusu geldi. Bir not olarak belirtelim, Strela SA-2, Rus savaş gemisi İstanbul Boğazı’ndan geçerken güvertesindeki askerin omuzunda taşıyarak Türkiye’yi tehdit ettiği füze…
Suriye krizi başladığında dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “Esed’in altı ay içerisinde devrileceğini” öne sürmüş ve Türkiye, Suriye rejiminin karşısına dikilen ilk devletlerden birisi olmuştu. Belki de Türkiye’nin sergilediği buyurgan ve sert tavrının en önemli sebebi Batı’nın Esed’i devireceğine olan inançtı. ABD’nin arkasına takılarak seyredilen bu politika beş sene içerisinde defalarca iflas etti ve Esed hâlâ olduğu yerde duruyor. Türkiye ise üst perdeden ve yüksek sesle eleştiri ve tehditlerini sürdürüyor. Buna mukabil kendi topraklarını bile korumakta zorlanıyor. Türk dış politikası “lâf” üzerine kurulu hüviyetini muhafaza ediyor.
Dört tarafında devam eden savaşlar sebebiyle en ağır tehdit altındaki ülke Türkiye iken uluslararası her platformda suçlanan ülke yine Türkiye… Her şeyden önce idrak edilmesi gereken husus şudur: Tüm İslâm düşmanları, bu coğrafyanın kurtuluşunun ancak Anadolu’da filizlenecek bir yapının tesisi ile mümkün olacağını fark etmişlerdir ve bu yüzden daha doğmadan boğma teşebbüsü içindedirler. Batı kampında yer almasına rağmen, hala onların kurguladıkları biçimde idare olunmasına rağmen bu kadar Türkiye’nin üzerine gelmelerinin sebebi budur; Türkiye üzerinde oynanan oyunlar ve atılan asimetrik savaş adımları bundan dolayıdır. Beş yıllık süre zarfında Türkiye’nin etrafındaki çember her geçen gün daha da daralmış ve bugün Türkiye’nin kendi toprakları içerisinde helikopterlerini ve uçaklarını uçurması riskli hâle gelmiştir.
Bölge gücü olma iddiası taşıyan ve bölgede yaşanan her hâdiseye “lâf” ile karşılık veren Türkiye, bu iddiasını hayata geçirmek istiyorsa, bölgede yaşanan problemlerin çözülebilmesi için icraata geçmeli ve her türlü inisiyatifi almalıdır. Her şeyden önce özüne dönerek Anadolu’da yüzde yüz yerli ve millî bir rejimi hâkim kılmalı ve akabinde millî bir dış politika tesis etmelidir. Türkiye’ye zarar verdiği düşünülen birçok şeyi faydaya tahvil etmenin yolu cesaretli ve dirayetli bir politikadan geçer. Siyasî iradenin bu köklü değişiklikleri yapması da Türkiye’yi sadece Ortadoğu’da değil, dünya çapında bir güç haline getirecektir.
Rusya’nın Türkiye’ye karşı yaptığı bu operasyonu kapağımıza taşıdık ve “Türk Helikopterine Türkiye’de Rus Füzesi – Rus Ayısı Oyun Peşinde” manşetini attık. Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe, “Meşru Olanı Yapmazsan Gayr-ı Meşru Olanı Yaparlar” başlıklı yazısında işledi.
Muhammed Gülmez, Rusya-İran-Suriye koalisyonunun niçin bütün dikkatini ve gücünü Halep’e yönelttiğini “Halep Düşerse Direniş Biter” başlıklı yazısında anlatıyor.
Çakal Carlos (Salim Muhammed), “Venezüella’da Olağanüstü Hâl” başlıklı yazısında Venezüella hükümetinin yaptığı hatalardan bahsediyor.
Kâzım Albay “Fikri Harekete Geçirmek” ve Oğuz Can Şahin “7. Uluslararası Dergi Fuarı’ndan Hatırımızda Kalanlar” başlıklı yazılarında TÜRDEB’in düzenlediği 7. Uluslararası Dergi Fuarı’ndan bahsediyorlar. Yine dergi fuarı ile alâkalı olarak TÜRDEB’in kurucu üyelerinden ve fuarın organizatörlerinden Asım Gültekin ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
Dergi fuarında tanıştığımız Cezayirli İktisad Profesörü Abdurrahman et-Tevmi, dünya ekonomisinin ve Müslümanların durumunu Baran’a değerlendirdi.
Bangladeş’te Müslümanlara yönelik zulüm devam ediyor. Geçtiğimiz hafta Cemaati İslâmi lideri Motiur Rahman Nizami idam edildi. Allah şehadetini kabul etsin, bu zulme göz yumduğumuz için bizleri de affetsin. Şehid Nizami’nin son mektubunu dergimiz sayfalarında bulabileceksiniz.
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun kâinatı bütün bir şekilde ele aldığı eseri Ölüm Odası B-Yedi’nin 313. bölümünün alt başlığı “Mehdî (Allah’ın Büyüsü)”…
Ümit Elönü’nün Star Gazetesi’nin kitap ekinde yayınlanan “Üstad’ın Son Röportajı ve Güvendiği Genç” başlıklı yazısını sizler için iktibas ettik.
Abdullah Kiracı, bu hafta “Bina Vakıflarında Kalıcılık (Hakk-ı Karar) Şartı”nı işliyor.
Gülçin Şenel’in yazısının başlığı “Firdevsî-i Tavîl”…
Dergimizde ayrıca sizler için derlediğimiz haberleri de bulabileceksiniz. Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle, Allah’a emanet olun.