Selâm ile…
Bu hafta Üstad Necip Fazıl’ın doğum ve aynı zamanda vefat yıldönümü. İslâm Âleminin 500 senedir beklediği “Mütefekkir”i yetiştiren Üstad Necib Fazıl, çok yönlü kişiliği ile piyes yazarı, şair, romancı, senaryocu, münekkit, dergici, gazeteci ve yazar hüviyetinin yanı sıra, kendi tabiriyle; “fikir, sanat ve aksiyon adamı”dır. Necib Fazıl, bütün meseleleri kudretli kavrayışıyla yalnız entellektüel tarafıyla ele alıp izah etmekle kalmamış, aynı zamanda fikri aksiyon kalıbına dökmekten de geri durmamıştır. Davasının gerektirdiği çileli mücadeleyi zindanlarda ispatlamıştır. Bir Fransız ansiklopedisinde geçtiği üzere, hapis hayatı üniversite hayatını geçen adamdır, Üstad Necib Fazıl.
Bizim burada mevzu etmek istediğimiz husus, bugünün siyasetçisinden sanat adamına, gazetecisinden iş adamına, tüm mevki ve makamlara kim gelmişse neredeyse hepsinde Necib Fazıl’ın şu veya bu çapta bir tesirinin olmasıdır. Buna mukabil, Üstad’ın “küfür dağını hohlaya hohlaya erittik, bugün ortalık çamurdan geçilmez oldu” latifesinde tasvir ettiği manzaranın devamı halinde, bugün Necib Fazıl’ı ele alanlar, ananlar, onun takibçisi olduğunu iddia edenler, maalesef onun çizdiği büyük dava planını anlamamakta, İslâm inkılabının olmazsa olmaz meselelerine el atmaktan ölümüne korkmakta, fikir çilesine talib olmamaktadırlar. Necib Fazıl’ın kendisinin hiçbir zaman istemediği bir şekilde, “büyük şair, dev edebiyatçı” kuru sıkı poh pohları eşliğinde onu andığını sananlar, bütün bir tez hâlinde ele aldığı İslâm’a Muhatab Anlayış Örgüsüne kör kalmaktadırlar. Elbette Üstad’ı halisane duygularla seven insanlar da var muhakkak, ama umumî manzara da maalesef bu. Böyle bir manzara içinde Salih Mirzabeyoğlu’nun varlığı, Büyük Doğu ideolocyasını İbda fikriyatıyla tahkim edişi, İdeolocya Örgüsü’nden Çöle İnen Nur’a, Sahte Kahramanlar’dan İman ve İslam Atlası’na, Üstad’ın yazdığı tüm eserlerin bir bir açılımını yapması, 15. İslâm Asrı’nın kâinat görüşünü, devlet modelini, estetik bakış açısını meseleler içinde işleyerek reel planda gösteriyor olması ümmet için Allah’ın büyük bir lütfudur.
Gençler ile Büyük Doğu-İbda ve Salih Mirzabeyoğlu arasına çekilmek istenen perde de malûm… Bunca gayrete rağmen 2014 senesinde gerçekleşen Adalet Mutlak’a konferansına katılan binlerce gence bakarak, sergilenen onca aleyhte çabanın beyhudeliğini, elhamdülillah, görmüş olduk.
Merkezine Necib Fazıl’ın davasını koyduğumuz bu sayımızda, Üstad Necib Fazıl’ın, Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nu kendi el yazısıyla vasfedişini kapağımızda sunuyoruz.
Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe “Fikir ve Aksiyon Büyücüsü: Üstad Necip Fazıl” ve Fatih Turplu “Kafasını Evde Unutan Adamlar” başlıklı yazılarıyla farklı veçhelerden ele aldılar.
Çakal Carlos (Salim Muhammed), “Basın Yönlendirmesiyle Yaşanan Dünya Savaşı“ başlıklı yazısında global çapta yaşanan hadiselerle birlikte Türkiye’nin pozisyonunu değerlendiriyor.
Bu hafta Dünya Uygur Kongresi Genel Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk ile gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi yayınlıyoruz. Doğu Türkistan meselesini enine boyuna konuştuğumuz söyleşide Tümtürk, “Türkiye kendisine yakışır bir Doğu Türkistan politikası uygulamalıdır” diyor.
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun yeni bir usûl ve üslûp ile kaleme aldığı Ölüm Odası B-Yedi eseri dergimizde tefrika edilmeye devam ediyor. Bu hafta yayınlanan 314. bölümün alt başlığı “Haliç (Necib’le Attığım İmza)”…
Abdullah Kiracı, bu haftaki yazısında “Menkul Malların Vakfı”nı işliyor.
Gülçin Şenel, entellektüellerin nereye kaybolduğu sualine “Nereye Gitti Bu Entellektüeller” isimli kitaptan cevaplar arıyor.
Dergimizde ayrıca sizler için derlediğimiz haberleri de bulabileceksiniz. Gelecek sayıda görüşmek dileğiyle, Allah’a emanet olun.