Anayasa, kanunlar, yönetmelik şu bu derken iş Başkanlık Sistemine bir nevi  yeni bir “rejim revizyonuna” geldi dayandı. Anadolu insanında artan mevcut rejim aleyhtarlığı ve yine bu rejimler birlikte var olan tarihi hadiseler bir çırpıda yok edilmek isteniyor. Hem de asıl muktedir gücün “egemen” tavrı ve duruşu değiştirilmeden, yok edilmeden. Hal böyle olunca da “millet” yeni filme ve bu filmin sahte kahramanlarına, onların güç gösterilere, Brezilya dizisi gibi bitmeyen bir sezon finali ile müptela olur. Haber bu çerçevede; Burhan Kuzu’yu tanımayanınız yok sanırım, O şunları demiş TGRT’de katıldığı bir programda; “Yeni anayasa sürecinde başkanlık sistemi tartışmalarını da değerlendiren Kuzu, yıllardır savunduğu bu modelin iki ay sonra Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun gündemine geleceğini dile getirdi. Cumhurbaşkanını halkın seçmesinden geri adım atılmayacağına, bu durumda yetkilerinin artırılması gerektiğine vurgu yapan Kuzu, iki yıl sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimine kadar bu konunun detaylı bir şekilde tartışılması gerektiğini belirtti.” (21.06.2012, Habervaktim)

Yukarıda ifade ettik bugün iflas eden rejim kendini tahkim gayesi güderken bir çılgınlık yapıp diktatörlüğe yol açacak Başkanlık Sistemine geçmeyi düşünmektedir. İdare ve idare biçiminde değişikliğin, misal parlamenter sistemin yerine Başkanlık Sisteminin getirilmesinde fazlaca bir ehemmiyet yoktur. Çünkü aslolan tatbik edilecek fikirdir. Değiştirilmesi teklif edilen sisteme karşı ortaya konulan yeni nizam ve yeni sistemdir. Roma Hukuku, Hristiyan Ahlakı, Yunan Düşünme Yapısından ibaret Batı nizamı kendi içinde hangi idare sistemini, Başkanlık, Yarı Başkanlık, Parlamenter, Demokratik vs tatbik ederse etsin bağlı olduğu fikir aynası, hayat tarzı aynıdır. Değiştirilmesi gereken bir rejimden ya da düzenden bahsedildiğinde durum salt bir idare biçimini ve üç beş bürokratın yerini değiştirici bir sistem anlayışını değiştirmek değil büsbütün yaşam biçimini, ahlak ve düşünme rejimini değiştirmektir. Başyücelik Rejimi de kendini teklif ederken bir idare değişikliği değil; içinde idarenin de bulunduğu, cemiyetin, toprağın, ahlakın, düşünmenin, hayatın, fikrin, nizamın, yurdun, insanın, anlayışın, vazifenin kısaca A’dan Z’ye büsbütün her şeyin yenilendiği, değiştiği ve güçlendiği bir değişimden bahseder. Bu sebeple hukuku değiştirmeden, hayat tarzını değiştirmeden, batı düşünme tarzından kurtulmadan, yeni insan keyfiyetini ilan etmeden Yarı Başkanlık Sistemi, Başkanlık Sistemi tartışması açıp milletteki değişim isteğini pörsütmeye kalkışmak, Batıcı rejimin kendini kurtarma telaşesinden başka bir şey değildir.