Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talebiyle Koza İpek Holding ve bünyesindeki şirketlere kayyum atanmasına karar verdi.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Şirket yönetimi için kayyım tayini” başlıklı 133. maddesi kapsamında verilen kararda, “Cumhuriyet Başsavcılığının talebi kabul edilerek, şirketlere, yönetim organının yetkilerinin tümü ile devredildiği kayyumlar atanması ve yeni yönetim kurulunun atanan kayyumlarca oluşturulması yönünde karar verilmiştir” denildi.
Haber bu... Peşinen söyleyelim, darısı, TÜSİAD üyesi şirketlerden başlayarak, Doğan Medya Grubu, STV-Zaman Grubu ve bu memleket insanın cebinden indirdiği parayla, yabancı servislerin emrinde milletimize operasyon yapmaya kalkan diğer tüm kurum ve kuruluşların başına. Şimdiden hayırlı, uğurlu olsun...
Meramımızı önden anlattığımıza göre gelelim bu meselenin diğer bir tarafına... Kayyum atanması ile alâkalı haber servislere düştüğünden beri, son derece değişik ve farklı mecralardan ciyaklama sesleri yükseliyor:
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; “Bir grubu düşman ilan etmek, acımasızca üstüne gitmek bizim sessiz kalacağımız bir durum değil. Bunun kabul edilebilir bir tarafı yok.”
MHP Uşak Milletvekili Durmuş Yılmaz; “Biz bunun ekonomik sonuçları üzerine konuşabiliriz. Ekonomik sonuçları da artık bilinen bir şey: Mülkiyet hakkına tecavüzden başka bir şey değil bu. Mülkiyet hakkına tecavüz olan yerde de bu ülkede insanlar yatırım yapmazlar, ellerini taşın altına koymazlar, üretmezler. Herkesin gönlüne korku salmaktır bu.”
DHKP-C’lilerin avukatı ve aynı zamanda CHP Genel Başkan Yardımcısı Milletvekili Sezgin Tanrıkulu; “Seçim öncesi ipek-koza grubuna el koyup, başına da Sabah gazetesinden yönetici atanıyor! AKP’nin seçim hukuku!!
CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş; “Mustafa Varank’a (Cumhurbaşkanı Danışmanı) ait kumpas görüntüsü sonrası kanalları kapatmayı göze alamayanlar, toptan el koyma yolunu seçti. Baştan itibaren söylüyorduk; Koza’ya ait kanallar, havuza dahil edilmek isteniyordu. Soruşturmalar, bahaneydi. Kaçak Saray, 1 Kasım sonrası, muhalefetin sesini duyuracağı hiçbir alan kalsın istemiyor. Kanallara el konulması, Kaçak Saray’ın sonuçları kabul etmek istemeyeceğini de gösteriyor. Kaçak Saray 1 Kasım sonrası için cephesini tahkim ediyor. Mahkeme kararı dahi olmadan yapılan bu işlem, keyfidir, hükümsüzdür ve gayri meşrudur. Kaçak Saray, yasaları tanımayacağını ilan etmiştir. Kaçak Saray ve AKP, medya kuruluşlarını resmen gasp etmiş ve muhalif sesleri boğmak için harekete geçmiştir. Bu kararı alanların yanı sıra uygulayanlar da anayasal suç işlemektedir.
HDP Milletvekili ve Sözcüsü Ayhan Bilgen; “Bu uygulama doğrudan doğruya basın özgürlüğünün tümüyle askıya alınmasıdır. Kayyum tayini gibi çok olağanüstü ortamlarda uygulanabilecek bir düzenlemenin bu kadar keyfi biçimde ve asla kabul edilmeyecek makul olmayan gerekçelerle uygulamaya geçirilmesi, bilgiye ulaşma hakkın fiilen engellenmesidir. Bu uygulamanın çok uzun süre geçmeden telafi edilmesini ve daha fazla hak ihlaline sebebiyet vermeden geri dönülmesini umut ediyoruz. Türkiye’yi uluslararası arenada ve genel kamuoyu önünde ciddi biçimde rencide edecek bu tutumun faturasını bütün bir ülkenin ödeyecek olması da büyük bir ayıptır.
DP Genel Başkanı Gültekin Uysal;Hukuk-Demokrasi mülkiyet hakkı ile başlar. Koza-İpek Medyaya el konulması hukuk ve demokrasinin sıfırlandığının ispatıdır.
Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay; “Koza İpek grubuna yapılan kayyum tayininin hukuksal olarak anlamı şudur: ‘Önce idam edelim, daha sonra yargılarız.’ Cemaatçilik yaftasından
FOX TV zımbırtısı Fatih Portakal; “Koza ‘ya kayyum atanması ‘hukukî mi keyfi mi’ o grubun yaşadıklarına baktığınızda hukuki olmadığını söyleyebilirsiniz. Yarın peki kime?
Zaman Gazetesi Yazarı Ali Bulaç; “Şimdi bir muktedirin devlet gücünü kullanarak muhaliflerini “çete veya terör grubu” olarak tanımlaması, arkasından onların mal varlığına el koymaya kalkışması, sadece İslâm dininin “malı koruma ilkesi”ni ortadan kaldırmaz, diğer dört hakkı da tehdit altına sokar, toplumu küçük bir zümrenin keyfî yönetimine terk eder.
***
Yukarıda verdiğimiz açıklamalar, bu yazıyı yazdığımız, kayyum atanması haberinin ajanslara düştüğü ilk saatler. İlerleyen vakitlerde AB, ABD ve bu itlerin tasmasını elinde tutan ve tasması elinde tutulan birçok mahfilden benzer sesler yükselecektir.
Peki, bu neyin tepkisi? CHP, HDP, MHP, Doğan Medya, FOX TV, bu listede yer almayan bir sürü yazar eskisi bu tepkiyi acaba niçin veriyor? Bu listede yer alan ve almayan güruhu bir araya getiren temel saik hukukun üstünlüğüne olan inançları mı? CHP’nin “hukukun üstünlüğü”ne olan inancını Türkiye tarihinin nerdeyse tüm sayfalarından okumak mümkün... HDP’nin Eş Genel Başkanlığı koltuğunda oturan Selahattin Demirtaş’ın, Washington’da elinden tutan abisi Cengiz Çandar’dan beri izlediği siyaset malum... Doğan Medya’nın sicili bunların zaten hepsinden beterdir, menfaati yoksa üç maymunu en iyi bunlar oynar (Bknz Ertuğrul Özkök adlı kaşarın Beyaz TV’de katıldığı programda Yasin Börü sorusu karşısında oynadığı vaziyet)... FOX TV desen, sanki ülkenin iç ihanet şebekeleri yetmemiş, bir de dışarıdan ihanet şebekesi ithal edilmiş gibi bir manzara... Ve daha nicesi...
Ha bir de Ali Bulaç... Yahu senin kuldan utanmadığın belli de, Allah’tan da mı utanman yok, korkun yok? Bu nasıl bir arsızlık, hadsizlik, hayâsızlıktır... 35-40 senedir İslâm dinin içten yıkmak üzere faaliyet gösteren papaz kılıklı bir adamın gölgesinde yaşayacaksın, ondan sonra İslâm dinine dayanarak ölçü çıkaracaksın. Aynı dine bir bak bakalım, senin ve senin gibilerin tasmasını ellerinde tutanlar hakkındaki hükmü nedir? Hiç zırlama, bu bahsi sen açtın. Bize soracak olursanız, uslu uslu T.C. hukukuna uyun... Referans aldığın dinin hakkınızdaki hükümlerini de bir ara düşünün...
***
 Suç örgütü olduğu hakkındaki iddianame kabul edilmiş olan Cemaatin, finansmanı adına örgüt liderinin emir ve direktifleri doğrultusunda faaliyet gösteren bir ticarî kuruluşa yapılan operasyondan sonra gürültüyü çıkaran cenahlara bakıldığında bir kez daha açıkça görünmektedir ki; Türkiye’de Erdoğan’ın şahsında kusulan kin ve nefretin hedefi, açıkça İslâm’dır.
Kimse maval okumaya kalkmasın. Emperyalist, Sosyalist, Marksist, Leninist, Faşist, Komünist, dinsiz, mezhepsiz, gizli inançsız ve sahte Anti-Emperyalisti bir safta buluşturan sâikin, yalnız Erdoğan olduğuna inanacak kadar saf olabilir mi bir insan? Olamaz herhâlde... Mesele İslâm olduğunda, bizim bildiğimiz küfür tek millet olur. Manzara da böyle... Aslında bunca unsurun bir araya gelmesi ve hatta devlet bürokrasi içine sızdıkları kurumların güçlerini de yanlarına alarak saldırmaları ne kadar da korkunç değil mi? Tabiî, köpekten korkan birinden de korkar, bininden de. Ya korkmayan... Ya havlayan köpeğin ısırmayacağını bilen...
Yazımızın girişinde de peşinen ifâde ettiğimiz gibi; darısı diğerlerinin de başına...
Bunların peşine takılanlar da, çok geç olmadan insan kafasını fare kafasından ayıran biricik haysiyete, tefekküre sarılsınlar da, hâli azıcık da olsa kavramaya çalışsınlar. Düşünün, korkmayın... 

Baran Dergisi 459. Sayı