Suriye’nin analizini yapmak sanki İran yalakalarına kalmış gibi, İslamoğlu son cuma hutbesinde yine hezeyanlarını ortaya serdi: "Barış adına Suriye'yi İran'a verin.
Kâfirlerin İslam coğrafyalarındaki vahşeti bir tarafa dursun, kavramları birbirine karıştırarak cihad faziletinin içini boşaltıp Müslümanları pasif olmaya davet eden bu adamın kâfirlerin yaptıklarına ses çıkardığına şahit olamadık. Yıllardır İran yalakalığına soyunan bu Humeyni aşığı, Şiileri iyi göstermek için “Şii” yerine “ehlibeyt” ismini kullanarak ayrı bir adiliğin peşinde.
Suriye’de katledilen çocuklar galiba İslamoğlu’nun vicdanına dokunmuyor. Soruyoruz: “İran sana da mı baskı yapıyor?”
Sana münafıkların özelliğinden bahsedelim:
“Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Her kuvvetli sesi kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın! Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan) çevriliyorlar!” (Munafikun Sûresi 4. Ayet)
''Kahrolsun İran'' derken İsrail oradan kıs kıs gülüyor'' diyerek devam ediyor sözlerine. Hayır, İsrail ve İran sana ve senin gibi kölelere gülüyor.
''Türkiye İran’a diyecek ki: Senin Suriye'deki nüfuzunu kabul ediyoruz, bebek yüzlü katil Beşşar'dan kurtulma şartı ile '' diyerek şart sunduğu iyimser kanı ile her zamanki gibi kandırıyor dinleyicilerini.
Üstelik İran’ın Irak’ta iki milyona yakın Müslümanı öldürdüğünü bilmesine rağmen.
Müslümanların yüz binlercesinin, Şiilerin kendilerini öldürmemesi için Ömer, Ayşe, Ebu Bekir olan isimlerini değiştirmek zorunda kaldığını bilmesine rağmen.
Evet, İslamoğlu kelime sanatını kullanıyor ve Irak'ta iki milyondan fazla Müslümanı öldüren katil İran ve Şia’ya Suriye'yi vermemizi teklif etmeyi makul bir anlaşma olarak görüyor.
İran’ın, Irak'taki vahşetinden sonra Suriye’de de en az bu kadarını yapacağından endişe duymuyor mu?
Kendini savunan erler için “Müslümanlar katliam yapıyor” yaygarası kopardıktan sonra İran’ın Ortadoğu’yu gizliden kana bulaması hususunda tavsiyelerde bulunacaksın öyle mi?
Suriye’de her geçen gün küçük-büyük tüm İslami birlikler birleşirken, Esed’in Allah’ın izniyle düşmesi yaklaşmışken, sadece Esed’in gitmesi karşılığında bölgeyi ve kardeşlerimizi bu katillere teslim etmemizi, zilleti kabul etmemizi isteyen İslamoğlu, bu zilleti kabul etmez isek sorunun çözülmeyeceğini iddia ediyor.
Zilleti kabullendiği gibi zillete rıza göstermemizi de öğütlüyor.