Mavi Marmara gemisine İsrail tarafından düzenlenen baskın nedeniyle görülen dava 21 Şubat 2013'e ertelendi. İçte ve dışta Siyonist Yahudi ve Yahudicileri kudurtan bu yargılama İsrail ve Batı’da şok etkisi yaptı. Hatta kalpleri hastalıklı ve gözleri İsrailli çocukları düşününce tüllenenleri bile tedirgin etti. Gazeteleri her zamanki gibi hadiseye Fransız kaldı. Nihayetinde “hocfendiler”i İsrailli katillerin şehid ettiği bu Müslümanları “şehit” bile saymamış üstelik İsrailli katillerin davranışını meşru kılıcı “Otorite’den izin almalıydılar” diyerek pervasızca ve onursuzca konuşabilmişti. Ama gelinen nokta kimlerin ne zaman nasıl yargılanacağını daha açık ve net göstermektedir. Davadan kısa notlar;

Şehid Fahri Yaldız'ın eşi Yeter Yaldız ''Özel günlerin gelmesini hiç istemiyoruz. Böyle günlerde baba daha çok aranıyor. Kendisi yetim büyüdüğü için Filistinli çocuklara yardım etmek maksadıyla oraya gitmek istedi. Biz de kendisini kıramadık. Çocuklarım baba' dediği zaman kalbim buruluyor. Sanıklardan şikayetçiyim ve davaya katılmak istiyorum.''

Saldırıda hayatını kaybeden Cevdet Kılıçlar'ın eşi Derya Kılıçlar da eşinin İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı'nda (İHH) gazeteci olarak çalıştığını belirterek şunları söyledi:

''Çok duyarlı bir insandı. Sırf Filistin'dekiler aç olduğu için 20 gün boyunca evimizde çorba içmiştik. Bana, 'Filistin dilimizde, hiçbir şey yapamıyoruz' demişti. Gemiye katılmak istedi, ben de istiyordum ama iki çocuğuma İstanbul'da bakacak yakınımız yoktu. Gitmesine engel olmadım, vicdan azabının onu nasıl rahatsız ettiğini biliyordum. Bana, 'sürekli uluslararası sularda kalacaklarını, onların sınırına geçmeyeceklerini söylemişti' dedi. Derya Kılıçlar, ''Eşimle 25 senedir beraberiz. Lisede tanışmıştık...Onu kaybetmekle hayatımın büyük bir bölümünü kaybettim'' dediği sırada sözlerinin devamını getiremedi ve duygulandı. Bu davanın ezberleri bozacağına inandığını söyleyen Kılıçlar, ''Davacıyım çünkü o beyinsizler, eşimin beynini parçaladılar'' dedi.

Saldırıda hayatını kaybeden Necdet Yıldırım'ın eşi Refika Yıldırım da iki buçuk yıllık evli olduğunu ve hayatının alt üst olduğunu söyledi.

''O benim sığınağımdı. Cenazesi geldiğinde yüzüne bakmak istedim, tabutta uyuyordu, yüzünde çok güzel bir gülümseme vardı'' diyen Refika Yıldırım, o sırada dikkatini çeken bir şeyin olduğunu belirterek, ''Eşimin boynuna kadar naylonla kaplanmış, üzerine kefen örtülmüştü. Sonra eşimin kanının durmadığını ve kanın durması için boynuna kadar naylonla kaplandığını gördüm. Eşimin Akdeniz'i kırmızıya boyayan kanının, hesabının sorulmasını istiyorum. Sanıkların idam edilmesini talep ediyorum.''

Yıldırım'ın bu sözlerinin ardından duruşma salonunda duygulu anlar yaşandı. Çok sayıda mağdur ile bazı avukatlar fenalaşarak duruşma salonundan çıktı.