Uludere Köylülerinin Katili; ABD

Taraflar şaşkın… Haftalardır lafı eveleyip geveleyip duruyorlar. ABD bütün tarafları hem tehdit ediyor hem terbiye ediyor. Bu mevzuda hiç de kıvırmıyor. Beriki “iktidar” olamayışı ve müstemleke hesabı devlet yönettiği açığa çıktı diye “haber yalan” der, diğeri ABD’den bu katliamın hesabını sormak veya en azından sokaklarda bir de bu amaçla yürümek yerine hiçbir şey olmamış gibi işin kolayını seçip muadili diğer partiye tepki gösterir. Kimlik ve bağımsız kişilik mevzusu... Bu işin bir yönü... Öyle farklı ve tesadüf demeyeceğimiz inanılmaz yönleri var ki, hadisenin boyutu mevcut AKP’nin gücünü aşıyor. Liderlik ve bağımsız siyasi tavrı olmayışı hem onu sere serpe ABD-İsrail politikalarının önüne seriyor hem de kendi toplumunu dumura uğratmak-iğdiş etmek gibi bir vazifeye gönüllü meylettiriyor.

Hadise şu; birkaç hafta önce ABD’de yayın yapan  Wall Street Journal(WSJ) Uludere de İnsansız Hava aracı olarak bilinen Predatörler kullanılarak 34 Köylünün öldürüldüğünü deşifre ediyor. Ve Türkiye cenahında bir heyecan; önce Genelkurmay “Kendi kaynaklarımızı, kendi istihbaratımızı kullandık” diyor, T.Erdoğan WSJ’nin haberi için “O haber uydurma diyor”, sonra A.Gül “Genel Kurmayın ifadesine güvenelim” diyor. Yani suç ve suçlu ABD, bunlar onun üstüne gideceğine, suçu kendi üzerlerine alarak savmaya çalışıyorlar. Yani ABD ve Siyonizm ülkeyi tokatlaya tokatlaya terbiye! ediyor. Eee sonuç; Pentagon bir açıklama yapıyor hepsi faltaşı “Evet Predatörler kullanıldı”. Hadi sıkıysa devam et. Bu defa iç siyasete dair, artık baymaya başlayan politik sözler. Önce Erdoğan “Bunlar seçim öncesi Obama’yı yıpratma faaliyetleri” lafını ortaya atıyor sonra Çelik “Predatör alacaktık bu onları önleme gayreti” lafını sallıyor. Ama bir türlü göl “BALIK” tutmuyor. Son olarak Kürtaj meselesi gündeme sokuluyor ve tutması için canla başla çalışılıyor. Hepsi hikaye. Birbirini tutmayan çelişik beyanlar. Ama iş ürkütüyor. Çünkü Türkiye’de sayısız ABD-İsrail üssü var ve birçokta Predatör var. Türkiye’nin bunların hiçbiri üzerinde egemenliği ve kullanım bilgisi-yetkisi yok. Sonuç; ABD, ülkemizi babasının çiftliği gibi kullanmakla kalmayacak aynı zaman bu ülkenin insanını katletmekte de sınır tanımayacak.

Uludere soruşturmasının tıkandığı bir aşamada ve ucunun ABD’ye dokunmaya başlayacağı bir anda Pentagon’un bu çıkışı da ilginç. Türkiye gibi bir müttefiki kaybetmeden Kürt siyasilerle iletişimi genişletme gayretlerini artırdığı böyle bir dönemde bu çıkışı yapması oldukça şüpheli ve puslu bir hava veriyor. Pentagon bir şeyleri görünmezleştiriyor. Olayın içinde rolü olduğunu, ama bunun sınırının “şu kadarcık” olduğunu söyleyerek aslında hakikati perdeliyor. Uludere’de 34 Kürt’ün katliamında aldığı rolü saklamayarak ve üstelik üstüne basa basa açık ederek aslında tarafların her ikisine de tehditle gönderiyor. Dilediğim gibi sizi katleder, dilediğim gibi istismar ederim demeye getiriyor.

Hâlihazırda ABD bugün binlerce Kürd’ü acımasızca kırmakta ve kırdırmaktadır. Bunun en yakın örnekleri Irak ve Suriye’dir. Yine on yıllara varan bir katliam hali bir veba virüsü gibi Kürtlerin üzerindedir. Hastalığın kaynağı olan, aynı zamanda şifanın da kendisinde olduğunu söyleyerek tarafları her açıdan kendine bağlamaktadır. Türkler, Kürtler ve Araplar Batı sarmallı Yahudi endeksli bütün siyasi dil ve diyalektikten kaçınmadığı müddetçe de bu böyle devam edecektir.

Ertuğrul Günay Hangi (D)inden?

Bu kadar yabancılık ve yine bu kadar cahillik olmaz. Hadise tam fıkralık; Hani adamın birine “Ne kadar güzel namaz kılıyorsun, her tarafından edep ve huşu akıyor” demişlerde, adam dönüp “Sen birde beni abdestli kıldığımda gör” demiş. Hâdise tam da böyle, abartısız... Bakın, Ertuğrul Günay adlı AKP’nin Kültür Bakanı, Milli Gazete'nin manşetine taşıyarak gündeme getirdiği Ayasofya'nın sahte imzayla müzeye dönüştürüldüğüne ilişkin olarak ne demiş;  ''Dünyanın Yeni Sanat ve Kültür Turizm Durağı: İstanbul'' konulu toplantısında basın mensuplarının sorularını cevapladı. ''Bu tartışma yıllardan bu yana yapılıyor. Türkiye'ye yararlı bir tartışma değil. Dönem dönem canlandırılıyor. İstanbul'da bizim dünya güzeli, bütün İslam dünyasında en güzel, en başarılı mimari ve mistik açıdan en görkemli yapıya sahip camilerimiz var. İbadetlerimizi burada yapabiliyoruz'' diye konuştu. Bakan Ertuğrul Günay, tartışmaların siyasal bir boyuta taşınmaya çalışıldığını söyledi. Ayasofya'nın 1500 yıl kadar önce yapıldığını ve dünyanın en eski mabetlerinden biri olduğunu ifade eden Günay, ''Bin yıl kendisini yapanların inancına hizmet etmiş, 500 yıl da İslam dünyasında bir cami olarak kullanılmış. Ancak kurulduğundan bu yana da Yaratan'a hizmet etmiş bir mekan. Bugün de insanlığa hizmet ediyor.”(02.06.2012 anadoluhaberim)

“Yeter diyor yaradana hizmet ettiği, birazda insanlığa hizmet etsin.” Ne demek! Yani Haşa insanlık Yaradana ortak mı? Yahut camii halindeyken ondan istifade eden insanlar değil mi? Yaradan’ın eve ihtiyacımı var ki, hâşâ biraz O kullandı şimdi de insanlık kullansın. Bu zevatın IQ oranı nedir, inceletmek lazım, sonra’da MÜZEYE koymak. Böylesi asırlarda bir gelir. Herkes görmeli, Kültürümün Bakanını.

Bilderberg’i İşgal Et

Bu seneki Bilderberg Toplantısı, 31 Mayıs 2012’te ABD’deki Chantilly’de (Virginia) Westfield Marriot Otel’de başladı ve 3 Haziran'a kadar sürdü. Bilderberg toplantıları 1954’ten bu yana senelik olarak düzenleniyor. Toplantıya politik, ekonomik ve sosyal konuları ele almak üzere çeşitli ülkelerden hükümet, finans, eğitim ve iletişim alanında üst düzey yaklaşık 145 kişi katıldı. Toplantıda, ABD ve Avrupa'daki politik görünüme ilişkin gelişmeler, Atlantik ötesi ilişkiler, gelişmiş ekonomilerdeki büyüme ve tasarruf konuları, siber güvenlik, enerji ile ilgili güçlükler, Rusya, Çin ve Ortadoğu ile demokrasinin geleceği gibi konular konuşuldu. Toplantıya Türkiye'den Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın yanı sıra, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu, Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi ve İstanbul Politika Merkezi Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç ile Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkanı Serpil Timuray davet edildi.

Geçmiş dönemlere baktığımızda, özellikle AKP iktidarının söz konusu olduğu 2003’ten sonraki yıllara, ilginç bir tablo ortaya çıkıyor. Ali Babacan AKP ile Bilderberg arasında en önemli köprü olarak duruyor. Çünkü, iki yıl hariç 2006 ve 2011 hariç her yıl kesintisiz toplantıya katılmış. Türkiye’den giden diğer katılımcılar (her yıl 5 kişi) sürekli değişmesine rağmen A. Babacan’da bir değişiklik yok. 2006’da ise Babacan’ın yerine AKP’den Egemen Bağış gidiyor. Diğer katılımcılardan birkaç tanesi; Mehmet A. Ağar (2003), Hasan Cemal (2004), Kemal Derviş (2004), Mustafa Koç (2004, 2008, 2011) Cüneyt Ülsever (2005), Ümit Boyner (2006,2007), Mustafa Koç, Fehmi Koru (Y2006), Mehmet A. Birand (2007), Cengiz Çandar (2007), Hikmet Çetin (2007),  Arzuhan Doğan Yalçındağ (2007), Erkut Yüceoğlu (Tüsiad 2007) Zeynep Göğüş (2008), Mustafa Koç, Faik Öztrak (Milletvekili), Ferit Şahenk (2008),  Suzan Sabancı Dinçer (2009,2010), Agah Uğur (Borusan Holding-2009), Sami Kohen (Milliyet-2010), Sürreyya Ciliv (Turkcell,2011)

Bu seneki Bilderberg toplantısının öncekilerden farklı bir tarafı da vardı. Küresel Ekonomik Krizin ardından başlayan “Wall Street’i işgal et” hareketleri Bilderberg’in 2012 toplantısına özel ilgi gösteriyor. Çeşitli alternatif haber-yorum-blog sitelerinde ve radyo kanallarında, toplantının yapılacağı yere doğru ciddi bir eylem hazırlığındalar bulundu. Ancak oldukça yüksek güvenlik bunu zorlaştırıyordu. Ama niyet güzel, darısı Türkiye’li STK’ların başına. Onlar, Suriye’nin meşru Hükümetine gösterdikleri tepkinin binde birini bu kulüplerin herhangi birine gösterselerdi, şimdiye kadar hem Suriye’de ki, hem Ortadoğu’daki, hem Türkiye’de ki akan kan ve sömürü dururdu. Önemli olan hedefi doğru tayin etmek ve güdülmemek. Bir de tatbik fikri ve samimiyet.

Fuhuş ve Zina Rejim Meselesi(mi)dir?

Aslında bu soruyu gündeme bağlayarak şöyle demememiz icab ederdi; Kürtaj Meselesi Rejim Meselesi(mi)dir? Evet! Hem de en yüksek sesle çığlık atarak, bağırarak evet. Peki, Niçin?

Birincisi rejimin en önemli iş alanı ve gelir kaynağıdır. Sayısız insan ve şirket fuhuş ve zina sektörüne sağlanan “özgürlük” ten istifade ederek “kâr” elde etmekte ve ürünlerini pazarlayabilmektedir. Ve yine “rejimi” dengede tutan en aşikâr durumdur. Bir toplumda fuhuş, zina, uyuşturucu, alkol ne kadar yaygın ve serbestse o “ülke” veya “toplum” o kadar medeni! ve demokratik toplumdur. Kadının hayvan kadar bile değer verilmediği bu toplumlarda, bir bakmışsınız en ileri kadın hakları savunucuları “kadını aşağılayan” “fahişelik” durumunu meşrulaştırıcı ifadeler beyan etmekte ve bir ihtiyacı karşılayıcı konum vererek birde utanmadan bu rezaleti savunabilmektedirler. Başka şansları yoktur; giyimden kozmetiğe, ekrandan medyaya, sokaktan yatak odasına tüm “tüketim ve üretim” bunun üzerine kuruludur. Büyük sermaye grupları ellerinde ki medya gücünü kullanarak sürekli olarak, fuhuşu “makul ve makbul” hale getirici yazılar, görseller, programlar, konferanslar ve filmler yayınlamak zorundadırlar. Aksi halde ekonomik olarak dayanaklarını kaybedeceklerdir.

Laik Batıcı Rejim’in Fuhuş dünyasından birkaç misal; “Sakarya’da 14 yaşındaki kıza cinsel istismarda bulunan 17 kişiden ikisinin Sakarya Emniyeti’nde görevli şube müdürleri E.T. ile N.Ş. olduğu ortaya çıktı. Sakarya, önceki gün 14 yaşındaki bir kız öğrenciye yapılan cinsel istismar haberiyle sarsıldı. Bir lisede okuyan 14 yaşındaki kız öğrenciye, yaşları 14 ile 17 arasında değişen 15 öğrenci ile 2 kamu görevlisinin cinsel istismarda bulunduğu ortaya çıktı. 3 öğrenci tutuklanırken, polis müdürlerinin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması ise tepkilere neden oldu...”(02.06.2012)

İkinci haber en dehşet verici ve iğrenç olanı. Hem kalabalığa bakın hem de bunların hitap ettiği kitle sayısını hesap edin. Hadise korkunç ve ülkenin nasıl bir fuhuş bataklığında olduğunu resmetmesi bakımından mühim; “Ankara Emniyet Müdürlüğü Bilişim Suçları Büro Amirliği, Nisan 2010'da, bir sosyal paylaşım sitesi üzerinden çok sayıda çocuk pornografisi içerikli profil oluşturulduğunu tespit etti. Bilişim Suçları Bürosu Cumhuriyet Savcısı Adem Can'ın talimatı üzerine, Ankara'nın yanı sıra 85 adli merkezde operasyonlar düzenlendi. Operasyonlar sonucunda 26'sı Ankara'da olan toplam 194 kişi gözaltına alındı.”(02.06.2012 Sabah)

  Dönelim başa; sigaraya karşı yürütülen kampanyanın zerresi zinaya yok. Sigaraya haram diyen zihniyet fiiliyatta Zinaya “helal” demekte ve hoşgörü göstermektedir. Bırak sigarayı ya da Kürtajı, Kumar resmen meşrulaştırılmış ve hükümetin yönetiminde kesintisiz sürdürülmektedir. “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” diyeceksiniz biliyoruz. Ama cevabı açık; Kumar da, Zina da, Faiz de rejim meselesidir. Kanunlar zina yapanı koruduğu gibi vergilendirirde, tıpkı Kumarbazı koruduğu ve kumarı teşvik edici reklamlar yaptığı gibi. Daha ötesi; genelevleri vergilendirdiği gibi Kumarı da vergilendirmiş ve kutsiyet! addetmiştir. Vergilendirilmiş Kumar Kutsaldır! gibi.

Devletin Kumarla İmtihanı; Milli Piyango'da Şok İddia

Devlet’in elinde sayısız Kumar makinesi var; Milli Piyango, Kazı Kazan, İddaa, Spor Toto, Spor Loto vs. Devlet kendi eliyle halkına kumar oynatıyor, onları söğüşlüyor, ümitlerini istismar ediyor ve bir daha oynaması için sürekli reklamlarla teşvik ediyor. Ama nafile; Çünkü artık buna da hile karıştırdılar. Bu arada akla şu söz geliyor; “Kumarda kazanan sadece işletme sahibidir, yani oynatan”.

Bununla ilgili önceki günlerde bir haber iktidarın ve ülkenin Kumar gerçeğini deşifre etti. Haber şu; “CHP Konya Milletvekili ve TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi Atilla Kart, Milli Piyango İdaresi’nce gerçekleştirilen talih oyunlarına müdahale edilerek “devir” yoluyla ikramiye tutarlarının yükseltildiğini, ardından da belli kişilere aktarıldığını öne sürdü. MPİ’nce gerçekleştirilen talih oyunlarında “bilerek ve müdahale yapılarak devir yapılmak suretiyle haksız kazanç tutarı yükseltilmektedir” iddiasında bulunan Kart, “Çekilişlerin TRT’den naklen yayını bilinçli olarak kaldırılmıştır. İkramiyelerin kime çıktığına ilişkin kayıtlar gerçek dışı olup, siyasi yolla müdahaleler yapılmaktadır. 22 Mayıs tarihi itibariyle; Sayısal Loto ikramiyesi 5-6 trilyonu , Süper Loto ikramiyesi 10-15 trilyonu ve Şans Topu ikramiyesi 3-4 trilyonu bulmuştur. Bu yolla , insanların çaresizlikleri istismar edilmekte ve toplanan paralar manuple edilerek belli kişilere aktarılmaktadır” dedi.”(01.06.2012 Milliyet) Kumar zaten hiledir adamlar birde hileye hile katıyorlar. Rejim kumarsız olmaz, yoksa yürümez bu sistem.

Hatırlanırsa önceki aylarda basına Maliye Bakanlığı'nın sahip oldukları bahis sitelerinde sanal kumar oynatan 4 büyük işadamına ait kuruluşlara kestiği cezayı bir kalemde sildiği haberi yansımıştı. Bu kuruluşlardan Aydın Doğan'ın sahibi olduğu nesine.com'a 464 milyon lira, Şahenk'in sahibi olduğu oley.com'a 158 milyon lira, Karamehmet'e ait bilyoner.com'a 997 milyon lira ve Şansal Büyüka ailesine ait misli.com'a 128 milyon lira para cezası kesilmişti’de, faizleri ile birlikte katlanan bu borçları beş dakikada silivermişlerdi. Memura yarım puan zammı bile çok gören AKP yıllardır ülkenin kanını emen bu zevatın hem de Kumar’dan kaynaklanan borçlarını hiç “toplu sözleşme” sancıları çekmeden, “hakem heyetine” başvurmadan bir kalemde silmişti. Sebebini Maliye Bakanı Mehmet Şimşek açıklasın. Bu Kürtajın sebebi ne Sayın Bakan?

Çin ve Japonya Doları Aradan Çıkardı

Son bir haber Müjde babından“Çin, Japonya ile ticaretinde doğrudan yuan ve yen kullanma kararı aldı. Bu hamle, iki ülkenin bundan böyle aracı olarak ABD dolarını kullanmayacakları anlamına geliyor. BBC'ye konuşan Hong Kong'daki Credit Agricole CIB'den Dariusz Kowalczyk, "bunun, Çin'in dolara bağımlılıktan kurtulma stratejisinin bir parçası olduğunu" belirtti.”(30.05.2012 PressMedya) Ve destekleyici başka bir haber ; “ABD'de istihdam verilerinin beklentilerden kötü gelmesi uluslararası piyasalarda altın fiyatlarını yükseltti.”(01.06.2012 Sabah) Bu ne demek; Doların İmparatorluğu sona eriyor, ABD ha bugün ha yarın çöküyor. Ve onun çöküşüne bağlı olarak Batı ve İsrail… YEPYENİ BİR GÜNEŞ ANADOLU’DAN DOĞACAK.