“Sultan Abdülhamid’i anlamak her şeyi anlamak olacaktır” der Büyük Doğu Mimarı... Üstad Necip Fazıl ve İbda Mimarı’nı anlamak da Anadolu’yu ve tüm insanlığı anlamak... Bugün yeni yeni konuşulmaya ve kıymeti anlaşılmaya başlayan Sultan Abdülhamit’i yıllar öncesinde “farkeden” ve cemiyete müstakil bir eserle ilk sunanın Büyük Doğu Mimarı olması bu hususun en bariz delilidir.

Her zaman ve zeminde İBDA’yı teklif eder ve bunun davasını güderiz. Fakat bazen acil durumlara yönelik sunulması gereken pratik çözümler lazım gelir. Günümüz siyasî ve idarî meselelerinin anlaşılması ve geçmişte düşülen hatalara düşülmemesi adına Üstad’ın Büyük Doğu dergilerinde aktüel meselelere yer veren yazılarının toplandığı “Başmakalelerim” isimli kitab dizisi kanaatimce bulunmaz bir nimet… “Başmakalelerim 1”den örneklerle bunu görelim ve diğerlerini de meraklısına bırakalım.  Fakat şu önemli hususu da belirtmeden geçmeyelim: Üstad Necip Fazıl, Büyük Doğu’nun ana kitabı İdeolocya Örgüsü’nde İdeolocya Örgüsünü bir bina olarak kabul etmiş ve diğer tüm eserlerini de bu binanın bir “müştemilat”ı olarak sıfatlandırmıştır.

Millete Umut Olmak
Bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bağımsızlık yolunda gösterdiği temayüller nasıl Müslümanların duygularına tercüman oluyor ve gelecek içim umut vaad ediyorsa, Adnan Menderes de Üstad’ın gözünde böyle bir umut vadetmekteydi: “Sen Tanzimat’tan Meşrutiyet’e ve Meşrutiyet’ten Mütareke devresine kadar gelmiş bu kadar Sadrâzam ve Cumhuriyet merhalesi içinde zuhur etmiş şu kadar Başbakan içinde, bu hayatî suallerin muhatabı olmak istidadında ve mes’ulü bulunmak haysiyetinde tek insansın.” (Başmakalelerim, sh.95)

Silahlar Sustuğunda Söylenecek Bir  şey
Günümüz siyasî ve içtimaî meselelerinden en önemlilerinden biri de kötüyü tesbit ve def ettikten sonra yerine “iyi, doğru ve güzel”i koyamamaktır. Tam bu demde Büyük Doğu-İbda kendini hissettiren ve baş sıkıştığında başvurulacak değil, kötünün yerine koyulacak “iyi, doğru ve güzel”in sistemi çapında ifadesidir: “Demokrat Parti inkılabına düşen en haysiyetli borç da, sade manevi ‘katliam’ devrinin yanlışlarını kısım kısım düzeltmek ve ondan sonra demokrasi tesellisiyle yerinde oturmak değil, en başta yukarıdaki hayatî sual ve muhasebe olmak üzere kendi müsbet inşasını yerine getirmektir. Böyle yapmalıdır ki, Türk milletine hizmeti sade kötüyü atmış olmaktan ibaret kalmasın, iyi ve doğruyu da getirmeyi içine alsın...” (sh.116)

Günübirlik Siyasi Aktraksiyonlarından Sıyrılıp Müslüman Anadolu’ya Dönme
Dergimizde müteaddit defa ele alınan bu mühim mevzu, Menderes iktidarının da sınavlarından biri olmuş ve Üstad şu şekilde Menderes’e seslenmiştir: “Menderes! Her şeyden evvel Allah ve sonra Türk milleti sana yeter! İbreni ona göre âyar et!” (sh.129)

Hayal Kırıklığı ve Ümit
Adnan Menderes iktidarı da tıpkı günümüzdeki gibi yapmış olduğu birtakım hatalarla hayal kırıklığı yaşatsa da yine de bir ümit vadetmiştir: “Bize telif tarafını göster; ve millî irade sahtekârı, üç buçuk kuruş ve üç buçuk kelime sahibi, üç buçuk kişilik hiziplere göre değil, bütün tarihî gelişi içinde, bütün tarihî ölçülerle kurtarılması ve kalkındırılması gereken yirmi bir milyonluk millî iradeye göre davran!

Kimse senin kadar kuvvetli olmadı ve olmıyacaktır.

Menderes, ah Menderes, ruhundaki derinlik, idrâkindeki keskinlik, tedbir dehândaki parlaklık, icra tarzındaki incelik kadar cesur olmadığını söyleyecek hiç kimseye inanamam.” (sh.172)

Mikroba Merhamet Hastaya Merhametsizliktir
Anadoluya bir ur gibi yapışmış bulunan Hak ve halk düşmanı kökten Batıcı unsurlara karşı, “Allah için öfke” şiarı gereği en sert şekilde müdahale edilmesi lazımdı. Nitekim bu güruh, bulduğu her fırsatta milletimize musallat olmaya devam edecektir. Bu meseleyi de dergimizin kapağına taşımış ve “Zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimiz yok!” demiştik.  Üstad Necip Fazıl da bu konuda Adnan Menderes’i uyarmıştır. Kim bilir belki de Adnan Menderes gerekli tedbirleri alsaydı bu güruh Anadolu’dan silinir ve bu kadar neşvünema bulamazdı: “Fiil, mutlaka fiil, imha ve hayran edici fiil... Veciz, ulvî ve bir anda telkin ve tatmin edici fiil...

Fiilin (nasıl)ı üzerinde konuşmaya bile değmez. Kanunî olmak şartiyle her türlüsü... Her halde kanunun bu “her türlü”sü içinden, CHP isimli haşere yuvasını, DDT tatbik edilmiş bir vasat haline getirecek nice imkânlar mevcuttur.” (sh.30)

Aslında tüm bu değindiğim mevzular Büyük Doğu Mimarının müjdelediği Mütefekkirin “Şartlar Türkiye’yi tarihî misyonunu üstlenmeye zorluyor!” tesbitini isbat sadedinde. Bu tesbitin belirttiği misyona, zamanın hakkını vermeye dair usuller. 15 Temmuz sonrası gelişmeler de gösteriyor ki, bu tesbite mutabık hamleler gerçekleşmek zorunda! Yok eğer gerçekleşmezse su akacak ve yolunu bir şekilde bulacak.   

“Bir ihtilali yarım yapanlar, kendilerine mezar hazırlamaktan başka bir iş yapmış olmazlar!” Salih Mirzabeyoğlu

Bu ölçüden mülhem ifade edersek, milletimiz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsında İslâm’ı görmekte ve bu görüş kendisinde ve kadrosunda ihtilâlci bir duruş vehmettirmektedir. Milletimiz, 15 Temmuz’da tankları püskürtmek suretiyle, Batıcılara vurulacak son darbede kendisine düşmesi mukadder rolü yerine getirebileceğini göstermiştir. Mevcut iktidarda bu ihtilâl vaziyetine ayak uydurmalı; yarım oluşta kalıcı hamle, itiş-kakış ve liyakatsiz kadrolardan kurtularak üzerine düşen “tam”lık rolünü yerine getirmelidir.
Anadolu’nun muradına uygun ihtilâl-inkılâbın formül ve gayesinin de Büyük Doğu-İbda’da olduğunu görüp bu “reçete”ye göre hareket etmelidir.

Artık bu saatten sonra iktidarın geri dönme/düşmanla uzlaşma diye bir alternatifi kalmamıştır.

Baran Dergisi 514. Sayı