Geçtiğimiz günlerde (25 Temmuz 2016)  100 yaşında vefat eden Halil İnalcık, “tarihçilerin kutbu” olarak anılan, günümüzde tarih hakkında söz söyleyenlerin üzerinde emeği olan bir ilim adamı. Özellikle Osmanlı tarihi konusundaki (belgelere dayalı) uzmanlığı tartışılmaz.

Eserleri de, görüşleri de elbette her tarihçi kadar eleştirilmiştir. Biz bu konulara girmeden, 100 yıllık hayatında, nasıl bir çalışma temposu, nasıl bir öğrenme azmi ve nasıl bir tutkuya sahip olduğunu göstermek bakımından kısaca hayat hikâyesinden bahsedeceğiz.

1916 yılında İstanbul’da bir Osmanlı tebaası olarak doğdu. Osmanlı tebaası olmaktan gurur duyduğunu sürekli dile getirdi. Aslen Kırım Tatarıdır. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ni bitirdi, Fuad Köprülü’den ders aldı. Kısa sürede dikkat çekti ve aynı üniversitenin Yeni Çağ kürsüsüne ilmî yardımcı olarak getirildi. Doktorasını da aynı üniversitede yaptı. British Museum’da Türkçe yazışmalar üzerine çalıştı, burada kaldığı sürece dünyaca meşhur tarihçilerle tanıştı. B. Lewis, V. Ménage, V. Parry, E. Zachariadou bunlar arasındadır.

British Museum’da yaptığı çalışmalardan sonra Türkiye’ye döndü. Bursa Şer’iyye Sicilleri üzerinde çalışmaya başlayarak bu sicillerin önemini belirten bir makale yazdı. Osmanlı hukuku ve sosyal hayatı açısından son derece kıymetli bilgiler içeren 280 defterlik bu koleksiyonunun tasnif edilip ciltlenmesi için teşebbüste bulundu. Bu teşebbüs neticesinde Topkapı Sarayı’ndaki atölyede ciltlenip temizlenerek tekrar Bursa’ya gönderilen siciller bugün Bursa Arkeoloji Müzesi’nde araştırıcıların istifadesine açılmıştır. 1952’de Viyana Bozgun Yıllarında Osmanlı-Kırım Hanlığı İşbirliği teziyle profesörlük pâyesi aldı. 1953–54 ders yılında Columbia Üniversitesi School of International Affairs’a ziyaretçi profesör olarak davet edildi.

1956-57’de Rockefeller Vakfı’nın bursuyla Harvard Üniversitesi’nde “research fellow” olarak bulundu. Amerikan tarihi derslerini izledi. Harvard Üniversitesi’nde ayrıca Prof. H. A. R. Gibb’in İslâm tarihi derslerini izledi. Harvard profesörlerinden W. Langer’in teklifi üzerine An Encyclopaedia of World History’nin Osmanlı kısmını gözden geçirmeyi üstlendi. 1957’de Türkiye’ye döndü. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Osmanlı, Avrupa ve Amerika tarihi okuttuğu gibi  “İdari Teşkilât Tarihi” ve “Devrim Tarihi” derslerini de üstlendi.

Bu arada çeşitli yurt içi ve yurt dışı ilmî sempozyum ve toplantılara bildiriler sundu. Çeşitli ülkelere seyahatler yaparak tarih arşivlerini inceledi. Lübnan ve Kıbrıs bunlar arasındadır. Seyahati bir tarihçi için olmazsa olmaz olarak görürdü. Aynı şekilde çeşitli dilleri bilmeyi de. Arabça’dan İtalyanca’ya pek çok dil öğrendi. 1972’de Chicago Üniversitesi tarafından imtiyazlı profesör önerisiyle bir davet aldı. Daveti kabul eden İnalcık, Tarih Bölümü’nde profesör olarak çalışmaya başladı. Burada da çalışmalarına ara vermeden devam etti. Türk tarihi ile yaptığı çalışmalar sebebiyle ödüller aldı.

25’ten fazla hacimli kitap ve 300’den fazla hacimli makale yazan ve onlarca ödül alan, yüzlerce yayının danışmanlığını, editörlüğünü yapan Halil İnalcık, ilerlemiş yaşına rağmen sürekli çalışmaya devam etti.

Düşünün yaşı 97 olmuş, fakat TRT’de tarih programı yapıyor. Artık yaşımı başımı aldım, elimi eteğimi çekip köşemde oturayım demeden, makaleler yazmaya, bildiriler sunmaya devam ediyor. Belge topluyor, arşivini genişletiyor, yeni bir belge veya bilgiye ulaştığından gençliğindeki gibi gözleri parlıyor. Hiç şüphesiz bu çalışma azmi, disiplini ve tutkusu ile örnek alınacak şahsiyetlerden biriydi Halil İnalcık.

Elbette tarih görüşüne, tarihi değerlendiriş biçimine dair itirazlar ve tenkitler vardır. Fakat bu onun kadar çalışkan bir ilim adamının ortaya koyduğu “kütüphaneyi” gölgelemeyecektir. Her tarihçi Halil İnalcık’a başvuracaktır, çünkü özellikle Osmanlı tarihi konusunda el atmadığı bir alan yok gibidir.

Anlatıldığına göre Halil İnalcık, çok az bilinse de, bir divan edebiyatı uzmanıdır ve yayınlanmamış olsa da divan şiiri örnekleri yazmıştır.

Ölmeden üç yıl önce bir röportajında söylediği sözle bitirelim:

“Dua edin de Allah bana 100 yaşını görmeyi nasip etsin. 97 yaşındayım, hâlâ bunamadım.”

Baran Dergisi 498. Sayı