Harfler ve Kelimeler Hakkında
Gülçin Şenel
İŞTİKAK: KELİME İLMİ
Bugün “etimoloji” de denilen “iştikak”, Arabça bir kelime. Kavram olarak, “bir kökten gelme, aynı kökten türeme, bir kökten ayrılan kelimelerin asılları ve birbirleri ile münasebetleri, meydana gelişleri” anlamına geliyor. Arabça’da “ilmu’l iştikâk” deniliyor ve bu ilim şöyle tarif ediliyor:
- “Mânâda ilgi olması şartıyla bir kelimeden başka bir kelime türetmek ve kelimeler arasındaki türeme ilişkilerini belirli kurallar içinde ortaya koymaktır.” (1)
Keşful Zünûn” isimli eserinde Katib Çelebi şöyle tanımlıyor iştikak ilmini:
- “Kelimelerin arasındaki mahreç ilişkileri dolayısıyla köklerin birbiriyle ilgisi ve yan anlam olarak kelimelerin nasıl türediğini araştıran bir ilimdir. Bunu yaparken, kök bakımından değil, kelimeler arasındaki yan anlam ilişkilerini ve kelimelerin harf olarak yapılarını da inceler.” (2)
Arab dil üstadları, iştikakı üç kısma ayırmışlardır:
1- Küçük İştikak: (el-İştikaku’s Sağir): Anlamda ilgi ve kök harflerinin sıralanışında birlik olan iştikak çeşididir. Meselâ, “darabe-vurdu” fiilinden, “darb-vurmak” masdarının türetilmesi gibi.
2- Büyük İştikak: (İştikak’ul Kebir): İki kelime arasında kök harfleri ve anlam bakımından ilgi bulunması fakat harflerin sıralanışında farklılık bulunmasıdır. Meselâ, “taraha” ve “tahara” kelimeleri “atmak” anlamındadır ama harflerin sıralanışı farklıdır.
3- En Büyük İştikak: (İştikak’ul Ekber): İki kelimenin kök harflerinin çoğunda uyum olmasıdır. Uymayan harflerin ise mahreçlerinde uygunluk bulunmasıdır. Meselâ, “na’aka-karga öttü” ve “neheka-eşek anırdı” kelimelerinde uymayan sesler gırtlak sesleridir. (3)
Arabça’da iştikak çalışmaları, Hicri II. yüzyıldan itibaren başlar, Hicri III. yüzyılda bu konudaki eserler çoğalır ve zamanla İslâm âlimlerinin çoğu bu ilimle meşgul olur. Çünkü “dil, kâinat demektir”; diline hâkim olmayan hakîm olamaz…
EBCED: HARFLERİN İLMİ
Harf İlmi’nin kurucusu, Allah Resûlü’nün “ilmin kapısı” olarak vasıflandırdığı Hazret-i Ali olarak kabul edilmektedir. (4) Mahmud Kanık, Muhyiddin-i Arabî’nin “Harflerin İlmi” isimli eserinin takdiminde, harf ilminde ilerlemenin sadece dilbilgisi kuralları ve dil hâkimiyeti ile mümkün olmadığını söyleyerek ekler: “Harflerin ilmi bir düşüncenin, bir nazariyenin ürünü değildir; bu bir Allah vergisidir.” Çünkü Muhyiddin-i Arabî şöyle demektedir: “Harflerin ilmi, velîler ilmidir.”
Kanık’ın aktardığına göre, Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’ne göre harfler birer mücerret gösterge değil, diğer varlıklar gibi bir ümmettir. Onların da âlemleri vardır. Alfabedeki 28 harf, varoluşun 28 derecesine tekabül etmektedir.
Ebced hesabı, Arabça Eski Sami alfabesindeki harf sırasının sayı değerine göre tertiblenmesinden meydana gelen sekiz kelime ile yapılır. Bu tertib, İbranî ve Süryanî alfabesindeki harfleri içine alır. Bu kelimeler: Ebced, Hevvez, Hutti, Kelemen, Sa’fes, Keraşet, Sehaz, Dazıg. Bu sekiz kelime 28 harfi içine almıştır. Eliften gayn harfine kadar, birden bine kadar her harfe aşağıdaki gibi değerler verilmiştir:
Elif: 1, Bâ: 2, Cim: 3, Dal: 4, He: 5, Vav: 6, Zel: 7, Ha: 8, Tı: 9, Yâ: 10, Kef: 20, Lâm: 30, Mim: 40, Nun: 50, Sin: 60, Ayın: 70, Fe: 80, Sad: 90, Kaf: 100, Rı: 200, Şın: 300, Te: 400, Se: 500, Hı: 600, Zel: 700, Dad: 800, Zı: 900, Gayın: 1000. (5)
Osmanlıca’da bulunan (Pe, Çim, Je, Gef – Nazal N) için de benzer harflerin, (yani Pe için Be’nin, Çim için Cim’in, Gef için Kef, Je için Ze’nin) sayı değerleri kabul edilmiştir.
Ebced’in 4 çeşidi vardır; Küçük Ebced, En Küçük Ebced, Büyük Ebced, En Büyük Ebced… İslâm âlimleri, tarihçiler, edebiyatçılar ve şairler, ebced hesabı kullanmışlardır. Ancak “kolayca” öğrenilebilir görünen bu ilim için Muhyiddin-i Arabî acaba niçin “veliler ilmidir” demiştir?
Bu konuda René Guénon’un görüşleri dikkat çekicidir. Şöyle der:
- “Bütün âlemleri kuşatan “arş” (el-arş el-muhit), kolayca anlaşılacağı üzere yuvarlak bir şekil ile tasvir edilir. Daha önce de açıkladığımız gibi merkezde “Ruh” vardır. “Arş” çemberin üzerine yerleşmiş sekiz melek tarafından tutulur: İlk dördü dört ana esas noktada, öteki dördü yan noktada bulunur. Bu sekiz meleğin adı, sayı değerleri göz önüne alınarak bir yığın harf grubundan sağlanmıştır. Öyle ki bu isimlerin tamamı, alfabedeki harflerin tamamını oluşturur. (…) Bunları söyledikten sonra harflerin ve isimlerin dağılımını ve ana yan noktaları şöyle yapabiliriz:
Dört esas noktada:
1. Doğuda: Elif, Ba, Cim, Dal; Ebced
2. Batıda: He, Vav, Za; Hevvez
3. Kuzeyde: Ha, Tı, Ya; Hutti
4. Güneyde: Kâf, Lam, Mim, Nun; Kelemen
Dört yan noktada:
5. Kuzey doğuda: Sin, Ayn, Fa, Sad: Sa’fas
6. Kuzey batıda: Kaf, Ra, Şın, Te; Karaşet
7. Güney doğuda: (Peltek) Se, Hı, Zâl; Sehaz
8. Güney batıda: Dad, Zı, Gayn; Dazığ.” (6)
Muhyiddin-i Arabî Hazretleri ise “veliler ilmi” sözünü şöyle açıklamıştır:
- “Bu ilim, “veliler ilmi” diye isimlendirilir. Kâinatta gözle görülen şeyler (âyân) onunla zuhur eder. Bu konuda Hak Teâla’nın “Ol!” (Kün!) sözüyle yaptığı uyarıyı görmüyor musun? İşte varoluş (kevn) harflerden zuhur etmiştir. Bundan dolayı Hakîm Tirmiz bu ilme “veliler ilmi” adını vermiştir.” (7)
Bu konuya devam edeceğiz.
1- Kemal Tuzcu, “Araplarda Etimoloji Çalışmaları”, Nüsha Şarkiyat Araştırmaları Dergisi, I, Ankara 2001, s. 66.
2- A.g.m., s. 66.
3- A.g.m., s. 67.
4- İbni Arabî, Harflerin İlmi, Tercüme: Mahmud Kanık, Asa Yay., İstanbul 2000, s. 13.
5- Osmanlıca – Türkçe Ansiklopedik Büyük Lûgat, TÜRDAV Yay., İstanbul 1981, s. 413.
6- Rene Guenon, İslâm Maneviyatı ve Taoculuğa Toplu Bakış, İnsan Yay., İstanbul 1989, s. 59.
7- İbni Arabi, A.g.e., s. 58.

14 Şubat 2013