Anayasa Mahkemesi (AYM), soyut isnatlarla verilen "terör örgütü" üyeliği mahkumiyetleriyle ilgi çarpıcı bir karara daha imza attı. Yüksek Mahkeme, sırf terör örgütü ile ilişkili olduğu iddia edilen bir derneğin şube başkanı olması nedeniyle cezalandırılan kişinin “örgütlenme özgürlüğü”nün ihlal edildiğine karar verdi.

28 Şubat dönemi yargılamaları ve FETÖ’cü hakimler tarafından verilen kararları da yakından ilgilendiren kararda; “Hiçbir şiddet eylemine karışmamış başvurucunun; yasalara uygun şekilde kurulmuş, faaliyetlerini topluma açık bir şekilde gerçekleştiren bir derneğin çatısı altında toplanan arkadaşlarının temel hakları kapsamında bulunan dernek faaliyetlerinin terör örgütüyle olan bağları ortaya konulamamış, böylece örgütlenme özgürlüğü üzerinde haksız bir caydırıcı etki oluşturulmuştur” denildi.

IndyTurk'un haberine göre, Anayasa Mahkemesi’nin kararına konu yargılama süreci Malatya’da başladı. O dönem; Toplum-Der’in Malatya Şube başkanı olan C.A., hakkında Kürdistan İslami Devrim Hareketi (KİDH) isimli "yapılanmanın üyesi” olduğu suçlamasıyla soruşturma başlatıldı. Yapılan yargılama sonucunda Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 3 Şubat 2015 tarihli kararıyla; 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildi. Bu karar; Yargıtay tarafından 19 Kasım 2018 tarihinde onaylandı.

Bu gelişme üzerine C.A., 24 Ocak 2019 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Başvuru dilekçesinde; bir derneğin şube başkanı olmasının terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünde delil olarak değerlendirilmesi nedeniyle örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği belirtti.

“Örgütlenme özgürlüğü ihlali”

Başvuru Anayasa Mahkemesi’nin 1. Bölümü tarafından kabul edilebilir bulundu. Yüksek Mahkeme; Anayasa’nın 33. maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi. Kararın bir örneğinin örgütlenme özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Yüksek Mahkeme, başvurucuya 13 bin 500 TL manevi tazminat ödenmesine de karar verdi. Bu karar sonrası yeniden yapılacak yargılamada; C.A.’nın beraatına karar verilecek.

Yüksek Mahkeme’nin kararından:

TERÖRİZM VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ AYRIMI: İçinde şiddete başvurmayı cesaretlendirici ifadeler yer almayan ve terör suçlarının işlenmesi tehlikesine yol açmayan düşünce açıklamaları sırf bir terör örgütünün ideolojisi, toplumsal veya siyasal hedefleri, siyasi, ekonomik ve sosyal sorunlara ilişkin görüşlerine benzerlik gösterdiğinden bahisle terörizmin propagandası olarak kabul edilemez. Toplumsal ve siyasal ortama, etnik sorunlara, ülke nüfusundaki farklılıklara, daha fazla özgürlük talebine, ülke yönetim biçiminin eleştirisine ve somut olayda özellikle ‘Kürdistan bölgesinde İslami esaslara dayalı bir devlet kurulmasının Kürtlerin yaşadıkları sorunların nihai çözümü olacağına’ yönelik düşüncelerin -Anayasa Mahkemesi’nin daha önce ifade ettiği gibi- devlet yetkilileri veya toplumun önemli bir bölümü için rahatsız edici olsa bile açıklanması şiddet doğurduğu veya şiddete teşvik ettiği somut delillere dayalı olarak gösterilmediği müddetçe bir terör eylemi olarak nitelendirilemez ve ifade özgürlüğünün koruması altındadır.

ÖRGÜT İLE DERNEK BAĞI KURULAMAMIŞ: Eldeki başvurunun çözümlenmesinde en önemli noktalardan biri de -eğer gerçekten de KİDH Türk hukukunda bir terör örgütü olarak kabul edilmişse bile- başvurucunun şube başkanı olduğu Toplum-Der ile KİDH arasındaki ilişkinin türüdür. İlk derece mahkemesi bu kapsamda KİDH ile bağlantılı birtakım suçlardan yargılanan ve tutuklanarak ceza infaz kurumlarına kapatılan bazı kişilerin tahliye olmalarının ardından Toplum-Der ve ‘Mizgin’ dergisinin çatısı altında toplanmalarını ve meşru alanda sürdürülen faaliyetlerini KİDH terör örgütünün devamı olarak kabul etmiştir. Başka bir deyişle terör örgütünün yasal alandaki paravan kuruluşu olarak kabul edilmesi için Toplum-Der'in çatısı altına toplanan, sayıları ve kim oldukları zikredilmeyen infazları tamamlanmış bazı kişilerin KİDH ile irtibatlı olmaları yeterli görülmüştür. Oysa ilk derece mahkemesi ne bu kişilerin kimler olduklarını ne hangi suçlardan yargılandıklarını ne de tahliye olmalarını müteakip Dernekle kurdukları bağlantılarının derecesini göstermiştir. Üstelik başvurucunun daha önce KİDH ile bağlantılı bir suçtan mahkûm olduğu da ileri sürülmemiştir.

İNDİRGEMECİ YAKLAŞIM: Öyle görünüyor ki ilk derece mahkemesi ideolojik, siyasal veya toplumsal hedeflerine terör eylemlerine başvurarak ulaşmaya çalışan kimseler ile aynı hedeflere meşru alanda kalarak ulaşmaya çalışan kimseler arasında fark görmemiştir. Bu kapsamda daha önce terör suçlarından mahkûm edilmiş bile olsalar kişilerin cezalarının infaz edilmesinin ve topluma kazandırılmalarının ardından hukuksal alanda kalmayı tercih ederek gerçekleştirdikleri faaliyetlerinin yalnızca fikir ve hedefleri ile benzerliği ileri sürülerek terör örgütünün eylemleri olarak kabul edilmesi temel hak ve özgürlükleri derin bir şekilde etkileme potansiyeli olan son derece indirgemeci bir yaklaşımdır.

MASUMİYET KARİNESİ İHLAL EDİLMEMELİ: Dahası mahkemelerin terör örgütüne üye olma gibi son derece ağır bir suçtan dolayı cezalandırırken kişilerin daha önce terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm edilmesini delil olarak değerlendirmeleri hâlinde masumiyet karinesi ihlal edilmiş olmaktadır. Çünkü bu tür bir durumda ispat yükü iddia makamında kalmamış; suç isnadı altında bulunan kişilere devredilmiştir. Zira daha önce terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm olan bir kimsenin daha sonraki bir tarihte şiddet içermeyen, herhangi bir suç oluşturmayan ancak terör örgütünün hedefleri ile benzerlikler bulunan bazı görüşlerini açıklaması nedeniyle yeniden terör örgütüne üye olma suçunu işlediği biçimindeki bir kabul ile bu kişilerin terör örgütüyle yeniden irtibat kurmadığını ispat etmesi zorunlu hâle gelmektedir. Mahkemenin bu yaklaşımı, daha önce hakkında terör örgütü üyesi olma suçundan kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü bulunan kişilerin herhangi bir yeni eyleminin önceki eylemleri ile birlikte değerlendirilip yeniden ve otomatik olarak terör örgütü üyesi olma suçundan cezalandırılmaları sonucunu doğuracaktır. Bu nedenle mahkemeler kişilerin suç oluşturmayan eylemlerine sırf önceki mahkûmiyetlerine dayanarak aşırı anlamlar veremez.

ÖRGÜTLER SAĞLIKLI TOPLUMUN ÖNEMLİ BİR BİLEŞENİDİR: Anayasa Mahkemesi’nin birçok kararında vurguladığı gibi demokrasilerde vatandaşların bir araya gelerek ortak amaçları izleyebileceği örgütlerin varlığı sağlıklı bir toplumun önemli bileşenidir. Bununla birlikte suç işlemek amacıyla kurulmuş, suçun odağı hâline gelmiş, bilhassa terör örgütlerinin amaçları doğrultusunda faaliyet gösteren örgütler, kanunlarla korunmuş menfaatlere karşı özel bir tehdit oluşturur. Bu tür örgütler sahip oldukları örgütlenmiş insan kaynaklarını ve maddi kaynakları kullanarak, özlerinde var olan motivasyonla suç oluşturan eylemleri kolaylaştırır ve destekler. Böyle bir örgütte suç işlemeye iştirak etmeyen diğer üyelerin ya sorumluluk duygusu giderek zayıflamakta ya da suç işlemeye karşı bireysel dirençleri azalmaktadır. Bu tür örgütlerin daha fazla suç işleme güdüsü yarattıkları kabul edilmelidir.

TATMİNKAR AÇIKLAMA YAPILMALI: (Somut olay değerlendirmesi) Başvurucunun şube başkanı olduğu gerekçesiyle cezalandırıldığı Derneğin doğrudan KİDH terör örgütünün talimatı ile kurulduğu, başvurucunun terör örgütünden aldığı talimatlar doğrultusunda terör örgütünün hareketlerini kolaylaştırdığı, etkinliğini artırdığı, etki alanını genişlettiği veya varlığını devam ettirmesini sağladığı kabul edilmiş değildir. Dernek çatısı altında cezalandırmaya dayanak yapılan faaliyetlerin icra edildiği sırada tehlikeliliği devam eden bir terör örgütünün bulunduğu da kabul edilmiş değildir. Geçmişte mevcut olduğu kabul edilen KİDH terör örgütünün Dernek çatısı altında terör eylemlerine devam ettiği de kabul edilmiş değildir. Derneğin kendisinden ayrı bir varlığı bulunan terör örgütünün mevcudiyetini koruması, büyümesi, güçlenmesi, örgütsel amaçları gerçekleştirmesi için maddi ya da manevi bir katkıda bulunduğu, terör eylemlerinin işlenmesine neden olduğu yahut kolaylaştırdığı da iddia edilmiş değildir. Toplum-Der'in yasal bir dernek olduğu kabul edildiğine göre böyle bir örgütün hangi surette hem yasalar çerçevesinde faaliyette bulunmasının hem de terör örgütünün uzantısı olmasının mümkün olduğu hususunda tatminkâr bir açıklamada bulunulmalıdır.

ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ ÜZERİNDE CAYDIRICI ETKİ: Bir kez daha hatırlatmak gerekirse hiç kuşkusuz başvurucuya atfedilen söz ve eylemlerin hukuk sistemimizde bir suça tekabül edip etmediğinin takdir yetkisi derece mahkemelerine aittir. Ancak derece mahkemeleri bu konuda gerekçelerini ilgili ve yeterli şekilde ortaya koymalıdır. Gerekçeli karar, kurulan hükmün dayanaklarının tatminkâr bir şekilde açıklanmasını amaçlar. Buna karşın ilk derece mahkemesi, hiçbir şiddet eylemine karışmamış başvurucunun ve yasalara uygun şekilde kurulmuş, faaliyetlerini topluma açık bir şekilde gerçekleştiren bir derneğin çatısı altında toplanan arkadaşlarının temel hakları kapsamında bulunan dernek faaliyetlerinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyamamış; böylece örgütlenme özgürlüğü üzerinde haksız bir caydırıcı etki oluşturmuştur. Sonuç olarak ilk derece mahkemesi, başvurucunun şikâyete konu eylemlerinin mahkûmiyet hükmünde delil olarak kullanılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterememiştir. Başvurucunun Anayasa'nın 33. maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.