İç politikada pkk hariç sorun yokmuş gibi görünüyor. Fakat aslında hiçbir sorun çözülmüş de değil. İslâmcıların sorunları da duruyor, her ne kadar “bizden” görünen AKP hükümeti teskin edici rol oynasa da. Nereye kadar?
İçteki rehaveti bozacak dışta hadiseler cereyan ediyor. Suriye ve Libya’da ki hadiseler ve NATO ve Amerika’nın yaptıkları. Bizim ise çelişkili durumumuz. İsrail’e karşıyız ama Suriye ve Libya mevzuunda da aynı kulvardayız.
Hem lider ülkeden ve bölgesel güç olmaktan bahset, hem ABD’nin kirli emellerine uy. Hem onurlu hem onursuzluk, ikisi bir arada olmaz.
Bir ay önce Suriye’ye giden bir dostumuz anlatıyor:
“Hama’dan Haber-Türk muhabiri haber geçiyor; “Sokaklar kan gölü, her yer asker kaynıyor” diye. Halbuki böyle bir şey yok. Sadece bir yerde asker noktası gördük, o kadar. Suriye’de hadiseler olmuyor değil, Batı güdümlü medya büyütüyor. Habertürk muhabirine çıkıştım, “niye böyle haber yapıyorsun, sokaklar kan gölü mü, nerede askerler?” diye. “Patronum böyle istiyor” diye cevap verdi. Habertürk muhabiri…”
Baş patron ABD, önce Irak’a demokrasi götürdü, Irak yağmalandı. Sonra Liibya’ya demokrasi götürdüler, orada petrolünü paylaşma kavgası veriyorlar şimdi Suriye’ye efeleniyorlar ama Suriye’yi yemeleri kolay değil. Çünkü İran, Suriye için savaşa girer. Bu da problemi büyütür. Ayrıca Rusya ve Çin de Güvenlik Konseyinde veto hakkını kullandı.
Suriye’de Batı ve Suudî Arabistan destekli bir ayaklanma var. Maksad orada Batı yanlısı rejim kurmak. Esad rejimi Nusayrî ama Batı ve İsrail karşıtı. Suriye’de İsrail ve Batı yanlısı bir rejimdense, İsrail ve Batı karşıtı bir rejimi destekleriz. Bu rejimin rengi ne olursa olsun.
Gönlümüz Suriye’de antiemperyalist bir Sünnî rejim kurulmasıdır. Suriye’de batı yanlısı sünnî görünümlü işbirlikçi rejim kurulmasını desteklemeyiz.
Esad’a karşı olurken, Batı ve İsrail yanlısı bir rejimin kucağına düşmemek lazım.
Zaten Suriye’deki İhvanul Müslimin teşkilatı isyancıların tam içinde değil. Suriye’nin seçkin ulemasından ramazan el-butî isyanları desteklemiyor.
Hamas Lideri Halid Meşal de isyanları desteklemiyor. Ama batı ve Amerika isyanları destekliyor. Herhalde Suriye halkını sevdikleri için değil.
Nusayrî olmasına rağmen Esad rejimi, Batı ve İsrail karşıtıdır ve Batı bu rejimle işbirliği yapamayacağını anladığı için devirmek istemektedir; Sünnî Müslümanlar iktidara gelsin diye değil.
ABD kuklası Suudi Arabistan eliyle Suriye’deki isyanlar desteklenmektedir.  
İsrail fiili hiçbir şey yapamayan Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, daha 3 ay öncesine kadar kanka olduğu Suriye’ye karşı yaptırım kararı alıyor. Niçin? ABD ve Batı istedi diye. İsrail’e böyle yaptırımları uygulanamıyor. Niçin? İsrail’e demokrasi götüren yok mu? Hem İsrail’in nükleer silahları var.
Türkiye Suriye’ye bir şey yapamaz. Çünkü İran’ı karşısında bulur ve böyle bir savaşı göze alamaz. Zaten kendi yararına da değil. Ama ABD’nin dürtüklemeleri bu boyuta gelebilir mi? Şu an bu zor görünüyor.
Suriye rejimini içeriden zayıf düşürüp çökertmek istiyorlar ve Batı yanlısı demokratik bir rejim kurmak istiyorlar. Hem İran’ın bir kolunu kesecekler hem ortadoğuya BOP’a uygun hale getirecekler. İsrail için daha güvenli hale getirecekler. Batının siyasî çıkarları burada ama bize ne oluyor?
Libya’da olanlar ve hâlâ devam eden Kaddafî’nin direnişi. Bundan sonra neler olacak göreceğiz. Fakat Suriye Libya gibi değil, çevresiyle Suriye kolay yutulur lokma değil. Zaten Libya’yı da kolay yutamadılar ve Kaddafî hala direnişe devam ediyor. İran gibi Kaddafîye yardım eden ülke olsa idi belki başka olurdu. Mesele Türkiye Libya’yı bu dostluğu göstermek idi. NATO domuzları ile birlikte Türkiye’nin Libya’ya saldırması akıl alacak bir şey değil. Ne utanç verici durum. Bunu tarihe ve Müslüman halka nasıl anlatacağız. Biz Kıbrıs’ta Yunan’la savaşırken kaddafî, Batı dünyasını iplemeyip bize yardım etmişti. Biz şimdi niye NATO ve Batı’ya teslim olup Libya’ya saldırıyoruz. Libya lideri Muammer Kaddafî bizim için tehdit mi oluşturmuştu?
İçeride pkk hariç her şey iyi görünüyor demiştik ama ümid ve beklentiler öyle değil. Ekonomik tablo ve işsizlik de pek iç açıcı değil. Halimize şükür de garip bir hal alıyor. İçeriden mi patlayacak dışarıdan mı patlayacak bilinmez. Böyle gelip böyle gitmeyeceğine inanç çok kuvvetli. Fakat bir sessizlik ve beklenti de var. Her ne kadar lider gibi dursa bile, toplumun beklentileri Tayyip Erdoğan’ı, bir çok yerde hadiselerin işine yaradığı ve rüzgarın lehine estiği bir pozisyonda liderliğe yükseldi. Yoksa alt yapısı ve çilesi ile kendi doldurarak değil. Seçim zaferlerini de ben böyle değerlendiriyorum. Tayyip Erdoğan ve AKP’si, Türkiye’ye yeni ve vizyon açıcı hangi sistem, ideoloji ve pratiği getirdi? Lider zannedilmek ile lider olma farklı şeylerdir. Liderin bir projesi olduğu gibi, bir de kadrosu olur ve topluma yeni dinamiklere doğru koşturur, çağının öncüsü yapar.
Böyle bir şey yok. Sadece hadiseler bizi bir yerlere sürüklüyor, kukla gömleğimizi yırtıp meydan yerine çıkmamızı ihtar ediyor. Tayyip Erdoğan da irticalen bu hissiyata tercüman oluyor, efelenip gidiyor.Halkımızın da bu hoşuna gidiyor, ama içi boş.
Bunu Suriye’de biliyor, İsrail de biliyor. Aslında biz de millet olarak biliyoruz ama bilmezden gelmek işimize geliyor.
Nereye kadar? 




Baran Dergisi, 248. Sayı