Mutad hale gelen  yeni bir okur buluşması vesilesiyle, Anadoludan ve İstanbul’dan gelen gönüldaşlarla bir araya geldik. İBDA’yı ve İBDA bağlısı yayınları okuyan ve benimseyen katılımcı gönüldaşlar oldukları yerde de cephe esprisine ve kendinden zuhura da misaldir.
Ağırlıklı olarak Baran dergisinin yayını üzerinde durulurken ihtilalci bir derginin  niteliği de tartışıldı. Şartların, İslâm inkılabına ihtiyacı daha şiddetli dayattığı bu ortamda, ihtilal şuurunu daima diri tutmanın ehemmiyeti ve bu hususta yayın organının vazifesi üzerinde duruldu. “İdeolocya ve İhtilal” eserindeki bahisler irdelendi. “Teşkilat ve Kadro”, “Kesin Tavır Alma, Yayın Organı ve Lider” levhaları başta olmak üzere. Konuşmamdan bazı pasajları sizlerle de paylaşmak istiyorum:
Sistemli hareketin ismi İBDA. Dışımızdakilerde ne sistem (dünya görüşü) var, ne de bunun metodu. Sistem çapında Tatbik Fikri olmadan, tatbike dair yapılacaklar da bir mânâ ifade etmez. Dışımızda öyle bir İslâmcı bir grup varki, ya demokrasiye bağlanırlar yahut ılıman İslâma. Neticede Batıcı rejim içinde yuvarlanıp giderler. İslamcı mücadele verdiklerini zannetseler bile savrulmaktan kurtulamazlar.
Şunu da belirtelim ki metod tartışması metodu olanlarla yapılır. Sistem ve buna bağlı metodu olmayanların bizlere, “metodumuz ayrı” demesi de saçma.
Birlik ise fikirde olur. Varılacak hedef işaretlenmeli ve gerekli unsur ve şartlar işaretlenmeli. Bunlar üzerinden birlik olur.
Şimdi soralım: Değişim yollarındaki üç yoldan hangisini tercih ettiğini gerekçelerinle ortaya koymadıktan sonra neye göre faaliyette bulunacaksın? İnkılapçı tek hareket olan İBDA bunu yıllar önce yapmış ve ona göre hareketini yürütmüştür. Halk ihtilâli şıkkını işaretleyerek ona göre teşkilatlanmıştır.
“Nihai hedef” gerçekleşene kadar insan, vasıta ve uygun durumun tesbitin de sebepler ve şartlar sürekli değiştiğinden dolayı sürekli bir düzeltme ve düzenleme yapmalıyız. Mesela, dün başdüşman “kökten laiklik” iken bugün “ılımlı laiklik” yani “ılımlı İslâm” olabilmektedir.
İhtilal şuurunu daima diri tutmalıyız. Düşmana yakın olmalıyız ve istim üzerinde olmalıyız. Salih Mirzabeyoğlu’nun aksiyon cephesini örgüleştirdiği ve mevzuunda tek ve ilk olan ideolocya ve ihtilal eserinden mevzuumuzla alakalı bir alıntı:
“İhtilalin, iktidarı ele geçirme ve elde tutma niyetleri arasındaki zıt ilişkileri kuşattığı dikkate alınırsa; yerleşik toplum düzeni güçleriyle rakip olarak da olsa ilişkilere girmeksizin, onlara tesir etmekten ve oldurmaktan bahsedilemez.”
Mevzuların birbirine nisbeti, yeri ve değeri, sistem (tüm) fikir olmadan anlaşılamaz. Getireceği hakkında bir plan-projesi olmayan ne kadar samimî olsa da hadiseler karşısında savrulur ve başkalarının yörüngesine girmekten kurtulamaz. Sistem yani BD-İBDA İslâma muhatap anlayışı şart.
Kahve politikasının seviyesiz seviyesinden uzaklaşarak, hadiseleri kavramakta ve aksiyon geliştirmede derinleşmeliyiz. Branşlaşma emrini de yerine getirerek yapmalıyız bunu.
İBDA’cılara bakarak değil, İBDA fikriyatına bakarak İBDA’yı tanımak durumundayız.
Harekete fikrin damgasını vurma. Anlama ve yenilenme heyecanının tezahürü olarak, yenilenme ve anlama heyecanını kışkırtma, yayın organının vazifesi olurken, emir-kumanda ilişkisinden önce merkezî şuurla, ideolojinin rehberliğinde davranılmalı. Kendinden zuhurun vasıtası İslâma muhatap anlayış kuşanılmalı.
Herkes üslubunca mücadele eder ve her cephenin seçimi de kendine aittir. Kimi askerî cepheyi, kimi siyasî cepheyi seçer. “İdeolocya ve İhtilâl” eserinde her saha mücadele zemini olarak işaretlenmiştir: Kanunî veya kanundışı yol. Bizi şu an kanunî mücadele yolu ilgilendirmektedir.
İBDA’da bağımsız cephesine verir. Her cephenin İBDA yolunda faaliyetinin davacısıyız ve yayın organının imkanlarıyla destekçisiyiz. Ahlâkî ve ideolojik olarak da cepheler arasında gönüldaşlık bağı vardır. Bu duruşumuzu muhafaza etmeliyiz.
Nuray Zor gönüldaşa da rahmet diliyorum. Bugün kendisi için evinde Kuran okunmaktadır.
Daha sonra okurlarımızın tek tek görüşleri soruldu.
Sakarya’dan Yahya Ekşi gönüldaş ise şunları söyledi:
Baran dergisi, İBDA’nın insanlarla tanışan en açık yüzüdür; yayın politikasını beğeniyorum. İBDA’yı bizim dışımızdaki çevreye tanıtan dergi olduğu için daha ağırlıklı siyasî yazı olabilir. Televiyondan izlediğimiz haberlerin olmasına gerek yok. Gündemimizle ilgili yorumlar olmalı, analizler olmalı. Baran, İBDA çizgisinden sapmayan ve istifade ettiğimiz yüz akımız dergi. Emek verenlere teşekkür ediyorum.
Başka bir gönüldaş, Baran dergisi İBDA mensuplarına heyecan verici maledici olsun. Üstad’dan alıntılar olsun, dedi.
Eğitim camiasından Ergin Bey ise şunları söyledi:
Körfez Savaşı esnasında (25 Ocak 1991) Beyazıt’taki Cuma gösterisinden dolayı bende İBDA’ya karşı bir kıvılcım oldu. Üstadın şiirleri, kitapları ve İBDA-C Taraf dergisiyle tanıştım. Baran’ın kıdemli okuruyum. Nadir kaçırırım. Yayınlarını beğeniyorum eksikler vardır tabii. Daha geniş kitlelere hitap edebilmeliyiz. Kendimi bu camianın bir ferdi görüyorum. Bir gayret olmalı. Sadece İslâmî cemaatlere değil, daha farklı yerlere ulaşmalıyız. Farklı uç kesimlerdeki insanlara da ulaşmalıyız. Parçaları yerleştirmeliyiz. Hz. Ali, “Parça bütünün habercisidir” diyor. Parça, biz olmalıyız. Bütünün habercisi olmalıyız.
Gürsel gönüldaş, “kendimizi ve İBDA’yı saklamamalıyız. İllegalmiş gibi davranmamalıyız. Asil davaya mahkum tavır yakışmaz” diye eleştirisini belirtti.
Hüseyin Turan gönüldaş ise sahadan yaşadıklarıyla konuştu:
“Ben Baran Dergisi’ni Anadolu Gençlik Derneği’ne bırakabiliyorsam bence bu dergi iyidir. Ben on senedir onların içindeyim. Saadet partililerle röportajlar da iyi oldu”.
Yakup Köse gönüldaşın içten gelen şu sözlerini ise, İBDA cephesi faaliyeti olarak verelim:
“Bizim 28 Şubatla ilgili suç duyurumundan sonra, brifinge katılan hakim ve savcıların listesi Genelkurmaydan istendi. Kumandan bu gelişmeyi güzel buldu. Gölcük donanmada İBDA-C’cilere ağır ceza verilsin şeklinde çıkan belgeler vardı. 28 Şubat, Müslümanlar üzerinden İBDA fikriyatı bağlılarına yapıldı, çünkü tek dik duran İBDA bağlıları idi.
Ankara Sincan’da 28 Şubat sürecinde tank yürütülen Refah Belediye Başkanı Bekir Yıldız, “28 Şubata tepkinin öncülüğü İBDA’cılara yakışırdı” diyerek bu hususu bana ifade etti.
Üstadın ve kumandanın kitaplarından minnacık bir pay kaparsak ve buna nefsanî bir şey katmazsak Allah bize verir. Anadolu toplumu buna hazır. Allah samimiyetten ayırmasın.
Sürecide takip edeceğiz. Süreci de bırakmayacağız.
Takipler, tehditler de olsun. Biz hayatımızı koyduk. 1999’da ne diyorsak o. İslâm inkılabına canımız feda olsun.
Allah, BD-İBDA İslâma muhatap anlayışına muhatap olmayı nasip etsin.
Her şey mecraına aksın.
Yakup Köse’nin dava aşk ve heyecanını ve İslâm inkılap kararlılığını bütün gönüldaşlarda gördüğümü belirtmeliyim. Meydanlarda buluşmak arzusunu da…
Allah tamamına erdirsin ve utandırmasın…
AMİN…


Baran Dergisi, 267. Sayı