Müslüman, ilim öğrenip, takvaya erebilmek için yemeli, yemeği de bir düzen içinde yemeli. Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun dediği gibi, “İnsanın meselesi karnı doyduktan sonra başlar.” Müminûn Sûresi’nde, “Helâl ve temiz olandan yiyin ve iyi ameller işleyin.” buyurulmuştur. Müslüman, gayreti yettiğince, her şeyde mukaddes dinin nurlarını parıldatmalıdır. Gayretini artırmakla da mükelleftir tabiî. Yemek her ne kadar “basit” bir şeymiş gibi gözükse de, bu nefsani ihtiyacını sanatlı halletmelidir.

Nasıl yemeliyiz?

Evvela helal kaygısı güdmeliyiz; “Ey imân edenler! Mallarınızı aranızda bâtıl sebeplerle yemeyin (ve daha sonra da) kendinizi öldürmeyin.”

İmâm Gazâli Hazretleri, yemekte aslolanın, her türlü şüpheden âzâde, temiz bir kazancın mahsulü olması gerektiğini buyuruyor.

Sonrasında ise, elleri yıkamak… “Yemekten evvel elleri yıkamak yoksulluğu, yemekten sonra yıkamak ise günâhları giderir.” buyuruyor Gaye İnsan-Ufuk Peygamber… Diğer bir rivayette ise, “Yemekten evvel ve sonra elleri yıkamak fakirliği yok eder.”

Binbir türlü işte kullandığımız, lütfuna hamd ettiğimiz ellerimizi hemen her şeye temâs ettiğimiz için yıkamakta fayda var. Zaten temizlik ve nezâkete yakışan da elleri yıkamaktır. Dinî vazifeleri yerine getirmek maksadıyla yenen yemek ibadet olduğuna göre, Gazâli Hazretleri’nin buyurduğu gibi: “Yemekten evvelinde elleri yıkamak abdest gibi sayılır!”

Yemeği, yere serilen yaygı üzerinde yemenin mükafatı var. Gazâli Hazretleri, yaygı yahut anlayacağımız şekilde sofra bezinin üzerinde yemenin, Peygamber’in sünnetine uygun olduğunu ifade ediyor. Böyle yemek, tevazua daha yakın imiş. Bu mümkün olmadığı takdirde sofra… Sofra seferi hatırlatır imiş

Enes b. Mâlik (r.a) “Râsul-i Ekrem (s.a.v) sofra üzerinde yemek yememiştir.” buyuruyor. Kendilerine “Nerede yemek yerdiniz?” diye sual ettiklerinde, “Yaygı üzerinde yerdik.” buyuruyor. Sofra, elek, çöğen üzerinde yemenin mahzuru olmadığını ifâde ediyor Gazâli Hazretleri… Şöyle: “Sofra veyâ masada yemek, haram ve mekruhtur.” demek istemiyoruz. Çünkü bu hususta bir nehiy sabit değildir. ‘Bu Rasûlullah’tan sonra icad edilmiş bir bid’attir’ demekle menhiy (yasaklanmış) olması gerekmez. Zira her bid’at menhiy değildir. Yasak olan bid’at, sâbit bir sünnetin zıddı olan ve illeti devam eden şer’î bir hükmü kaldıran bid’attir. Hatta sebeplerin değişmesiyle bâzı hâllerde bid’at, vacib de olabilir. Sofrada ise kolaylık için yemeği yükseğe kaldırmak vardır. Bu gibi şeylerde kerâhet düşünülemez.” Ve ilâve ediyor: “Sofra ve masa üzerinde yemek, yer üerinde yemekten daha kolay olduğu için -kibre varmadıkça- mübâhtır. Hepsinden daha kötüsü doyuncaya kadar yemektir! Çünkü doyuncaya kadar yemek hem şehveti, hem de bedendeki ârızaları harekete geçirir. Aklı başında olan kimse, bu bid’adetler arasındaki farkı kolaylıklar anlar.”

Peygamber Efendimiz, bazen dizleri üzerine çökerek, bazen de sol ayağı üzerine oturur ve buyururdu: “Yaslanarak yemek yemem! Ben ancak, Allah’ın bir kuluyum, köleler nasıl yerse öyle yer, kullar nasıl oturursa öyle otururum.”

Yaslanarak su içmenin, sadece dinî bakımdan değil, mideye de zararı var imiş.

Yine Efendimiz (s.a.v) buyuruyor:

“Ademoğlunun doldurduğu kapların en kötüsü, tıka basa doldurduğu midesidir. Ademoğluna, belini doğrultacak birkaç lokmacık kâfidir. Eğer bu kadarla yetinemezse midesini üçe bölmeli; bir kısmını yemek ile ve bir kısmını su ile doldurmalı, üçte birini de nefes alması için bırakmalıdır.”

Ekmeğe hürmet, ona katık aramamaktır, insanı ayakta tutan, Müslümanın yaşaması için (ibâdet edebilmesi için) hazırda olandan başkasını aramamak gerekir. Varolan yemek hemen yenmelidir, buyuruyor Gazâli Hazretleri.

Efendimiz (s.a.v) namaz bahsinde, “Yemek ile namaz bir araya geldiği zaman önce yiyin, sonra kılın.” buyuruyor. İmam Gazâli Hazretleri: “Hattat Abdullah b. Ömer (r.a.) imâmın kırââtini uyduğu hâlde, sofradan kalkmazdı.” diyor ve ilave ediyor: “Fakat bu, açlık zamanındadır. Şâyet yemeği bekletmekte bir mahzur yoksa, o zaman kılar ve sonra rahatça yemeğini yer. Ancak yemek soğuyacak veya bozulacaksa -ister canı çeksin. İster çekmesin- müsait ise yemeği tercih etmelidir. Çünkü hadis umumidir. Aynı zamanda fazla acıkmış olmasa bile namaz kılarken yemeği düşünebilir.

“Allah’ın eli topluluk üzerinedir.” Tabiî yemek bahsinde de böyle… Efendimiz (s.a.v), “Yemeğin hayırlısı, kalabalıkta yenilen yemektir.” buyurmuştur. Bir arada yemenin bereketi başka…

Sofra âdâbı…

Sofrada besmele ile başlanır, hamd ile bitirilir. İhyâ’da, “Her lokmada bismillah demek daha güzeldir.” buyurulur. Daha da güzeli, birinci lokmada “Bismillah, ikincide “Bismillahirrahman”, üçüncüde ise “Bismillahirrahmanirrahim” demek gerekir. Sağ el ile yemeli, tuz ile başlayıp tuz ile bitirilmeli. Lokmalar küçük olacak, iyice çiğnenecek… Bu midenin öğütmesine de yardımcıdır, şeriat tıbbın kendidir! Lokma yutmadan, yenisi yenilmez… Herkes önünden yemelidir. “Yalnız meyvede böyle değildir; çünkü bu ayıplanmaz, iğrenilmez.” diye buyuruyor İmam Gazâli Hazretleri. Meyve, yemek gibi bir çeşit değildir…

Ekmeğe gelince, “Az ise onu kesmemeli, kırmalı.” diyor İmam Gazâli Hazretleri… Pişmiş eti de kesmemek gerekir imiş… Allah Resûlü, Müslümanları bundan men etmiştir.

Efendimiz buyuruyor: “Ekmeğe hürmet edin, Allahu Teâlâ onu göklerin bereketlerinden indirmiştir.”

El ekmek ile silinmez, Gaye İnsan-Ufuk Peygamber buna dair: “Sizden birinizin lokması düşerse, alıp üzerindeki toz toprağı gidersin, sonra yesin, onu şeytana bırakmasın. İnsan, yemeğin hangi cüz’ünde bereket olduğunu bilemez.” buyurmuştur.

Su içmenin adabı

“Suyu yudum yudum ve ağır ağır için, birden içmeyin. Zira bundan ciğer hastalığı hâsıl olur.” buyurulmuştur.İmam Gazâli Hazretleri: “Suyu otururken içmeli, ayakta veya yaslanmış vaziyette içmemelidir.” diyor. Efendimiz’in bazen ayakta içtiğini de söylemiştir, belki de zarurete mebni imiş

Sağ elle içmeli, besleme ile nefes nefes soruyarak içmeli, ağzın aldığınca doldurup bir anda yutmamalı! Naif, hem nefesi, hem de iç organları yormadan güzelce içilmeli…

Efendimiz su içenin, “Allahu Teâlâ’ya hamdolsun ki, suyu, kendi fazl-ı keremiyle tatlı ve temiz olarak yarattı. Bizim isyanlarımız sebebiyle acı ve tuzlu yaratmadı.” demesini tavsiye buyurmuştur.

Bir hâdise

Yine İhyâ’da geçiyor:

Efendimiz’in sağında her zaman, Sıddık Ebubekir Hazretleri bulunurdu… Bir gün bir bedevî, Hazreti Ebubekir’in yerini boş bulunca oraya oturuverdi. Sahabi Efendimiz, geri geldiğinde yerinin dolduğunu gördü, nezaket ve hoşgörüyle başka bir yere oturdu… Süt ikram edildi, evvela Peygamber’imize bir bardak dolduruldu… Efendimiz, bir yudum aldıktan sonra, bardağı sağdan başlamak üzere meclistekilere uzattı… Tam bu esnada, Hazreti Ömer (r.a.), Hazreti Ebubekir’in üstünlüğünü bildiği için, Efendimiz’e, Hazreti Ebubekir’i hatırlattı… Efendimiz, “hayır sağdan başlayın, sağdan” buyurdu ve bardağı sağındaki bedevîye verdi…

Su, üç nefeste içilmeli, besmele ile başladıktan sonra, “Birinci yudumda ‘Elhamdülillâh”, ikinci yudumda ‘Elhamdü lillâhi Rabb’l-âlemin’, üçüncü yudumda da ‘Elhamdülillâhi Rabb’l-âlemin er-Rahmâni’r-Rahîm’ demelidir.” diye buyuruyor İmamı Gazali Hazretleri…