Bosna Hersek topraklarında kısa ve orta vadede askeri anlamda sıcak bir savaş beklentisi yok, fakat siyasi gerginliklerin de kısa sürede biteceği görülmüyor.

Bosna Hersek toplumuna zoraki dayatılan Dayton Anlaşması bugün ne Hırvat ne Sırp ne de Boşnak toplumunu tatmin etmemektedir.

AB, ABD, Rusya, Çin’in enerji ve Balkanların AB üyeliği sorunlarının siyasi artçı sarsıntılarına hazırlıklı olmalıyız.

Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Sırp üyesi ve Bağımsız Sosyal Demokratlar İttifakı lideri Milorad Dodik’in; 1992-1995’te yaşanan savaşı sonlandıran Dayton Anlaşması’nın özüne dönülmezse ordu, yargı ve vergilendirme sistemlerinde radikal adımlar atacağını, Sırp Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilan edeceğini söylemesi, ülkedeki siyasi krizi iyice tırmandırmış oldu.

Dodik ve Sırp yetkililerin, eski Yüksek Temsilci Valentin Inzko’nun 23 Temmuz’da soykırım inkarını suç sayan bir yasa çıkartmasını boykot etmeleri kararıyla başlayan siyasi kriz, Sırp lider Dodik’in ayrılıkçı söylemleriyle büyürken Bosna Hersek ve bölge ülkelerinde yeniden savaş olur mu sorularını gündeme getirdi.

Bosnalı Sırpların provokatif çıkışlarına Boşnak liderlerin yanı sıra Avrupa ve ABD’den de sert tepkiler gelmeye başladı.

Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Boşnak Üyesi Sefik Dzaferovic, Sırp yetkililerin boykot kararına bir an önce son vermeleri gerektiğinin altını çizerek 1992-1995'te yaşanan savaşı sonlandıran Dayton Barış Antlaşması'ndan bu yana Bosna Hersek'in en büyük siyasi krizle karşı karşıya olduğunu, Dodik’in de siyaset sahnesinden çekilmesi gerektiğini 'Büyük Sırbistan' ideolojisinin asla gerçekleşmeyeceğini ifade etti.

Bosnalı lider Bakir İzzetbegoviç, son günlerde savaş tehlikesinin gündeme gelmesine karşın, "Daha önce hiç olmadığı kadar güçlü bir savunma sanayi üretimimiz var. Kendi tüfeğimizi ürettik ve oldukça hızlı bir şekilde 100 ila 200 bin askeri silahlandırabilecek durumdayız. İHA’larımız ise geliştirilme aşamasında” sözleriyle Boşnak toplumuna sürpriz bir moral vermiş oldu.

Fakat, Sırpların yanı sıra Boşnakların Hırvat siyasetçileriyle çözülmesi gereken ciddi sorunları var.

Milorad Dodik liderliğindeki Sırp tarafının yarattığı sorunu istikrara kavuşturmak için 1993 Washington anlaşmasında olduğu gibi Boşnak ve Hırvatların yeniden bir arada olması gerektiğini Bakir İzzetbegoviç bu vesile ile dillendirmiş oldu;

‘’Öncelikle Boşnaklar ile Hırvatlar arasında çözülmesi gereken bir sorun daha vardı.

Sorun şu ki, Hırvatların düşüncesine göre üç üyeli Devlet Başkanlığı'nda Devlet Başkanlığı üyelerinden biri Hırvat oylarının çoğunluğu ile seçilmedi. Dolayısıyla bu meselenin çözülmesi gerekiyor ki Boşnaklar ve Hırvatlar birlikte Sırp partisi SNSD'nin lideri Dodik in önderlik ettiği bazı maceracı ve istikrarsızlaştırıcı politikalara karşı çıksınlar.”

Bosnalı Müslüman toplumun Hersek Hırvat toplumu ile olan siyasi istikrarı çok önemli bir güvenlik konusudur.

 AB ve Amerikalı yetkililerden gelen Bosna Hersek’in egemenlik ve bütünlüğüne destek açıklamaları gerginliğin sona erdirilmesine işarettir.

Bosna Hersek’i ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanlığı Özel Temsilcisi Matthew Palmer ve Avrupa Dış Eylem Servisi (EEAS) Müdürü Angelina Eichhorst, ülkenin egemenlik ve toprak bütünlüğüne destek verdiklerini ifade ettiler.

Uluslararası toplumun Bosna Hersek’teki temsilcisi Christian Schmidt geçtiğimiz hafta Bosna Hersek Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada, Sırp idarecilerin devletin otoritesine meydan okuyan paralel devlet kurumları oluşturmalarına müsaade edilmeyeceğini, Bosna Hersek’in egemenlik ve toprak bütünlüğünü tehlikeye atan söylemlere bir an önce son verilmesi gerektiğini söyledi.

Son 10 yıldır ayrılıkçı söylemleriyle gündeme gelen Dodik’in Belgrad merkezli son söylemleri Bosna Hersek’te  sürekli var olan siyasi krizin biraz daha büyümesine neden olurken en çok merak edilen konu aslında Sırbistan devlet başkanı ve başbakanından  tansiyonu düşürücü bir açıklamanın gelmemesi idi.

Bosna da son aylarda yaşanan Sırp siyasetçilerin krizlere sebep olduğu diplomatik söylemlerin Moskova ve Belgrad’tan bağımsız olduğunu düşünmemek gerekiyor.

Bosna Hersek’te 1992-95 trajik savaşın ardından Dodik’in çatışmacı popülist açıklamaları halk arasında ciddi tepkilere sebep olurken Bosna’nın 1992 savaş şartlarından çok uzakta olduğunu kabul etmek gerekiyor.

Bosna’nın ekonomik ve siyasal sorunlarının büyümesine karşın, Boşnak toplumunun birliği moral ve motivasyonunun kuvvetlendirmesi çok önemli bir konudur.

Sırbistan’ın Balkan ülkelerinde, Sırp toplumu üzerindeki politik, kültürel, ekonomik ilişkileri ve operasyonlarının son 10 yılda ciddi mesafeler aldığını görüyoruz.

Bosna Hersek’in Boşnak toplumu, Türkiye, Balkanlar ve Avrupa Boşnak diasporası, siyaset, akademisyen, işadamları ve sivil toplumu ile beklenen güç birlikteliğini oluşturamadılar.

Bakir İzzetbegoviç’in Balkanlar ve Avrupa bölgesinde stratejik ortaklık yapabileceği Kuzey Makedonya, Macaristan, Kosova, Arnavutluk gibi ülkeler ve Avrupa da Boşnak diasporası ile ilişkilerinin uzun yıllardır ihmal edilmesi Bosna için büyük bir zaman kaybı oldu.

Bosnalı Sırpların provaktif politik eylemleri ve girişimleri karşısında Boşnak siyasetinin iç sorunlar ve AB endeksli pozisyonları,  sadece Türkiye endeksli tutumları ayrı bir sorunu beraberinde getiriyor.

Boşnak siyaseti kendi iç ve dış dinamikleriyle yüzlerini artık Arnavut Kosova ve Kuzey Makedonya’nın Arnavut toplumlarına çevirmelidir.

Boşnak lider İzzetbegoviç ve Boşnak siyasetçiler, akademisyenler ve sivil toplum Arnavut halkları ile kültürel ticari işbirliğini arttırmalıdırlar. Karşılıklı ziyaretler, sosyal forumlarla iki toplumun yakınlaşması kaynaşmasının adımlarını atmaları gerekiyor.

Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın Balkanlar ve AB ülkeleri ile olan stratejik dinamizmini iyi örneklemek gerekiyor.

Kosova Başbakan’ı Albin Kurti, muhalefet lideri ve Başbakan sıfatı ile Bosna’yı ve Aliya İzzetbegoviç’in kabrini ziyaret etmiş ve birçok Batılı ülke bu ziyareti eleştirmiş idi.

Kosova Başbakan yardımcısı Boşnak Emilia Recepi’nin Bosna’yı ve Aliya İzzetbegoviç’in mezarını ziyaret etmesine rağmen Boşnak liderlerin Kosova ve Arnavutluk toplumuna uzak durmaları anlaşılır gibi değil.

Boşnak lider Bakir İzzetbegoviç ve siyasi liderlerin kültürel ziyaretlerle Kosova, Arnavutluk, Makedonya Arnavut ve Boşnak şehirlerine giderek Kosova bağımsızlık mücadelesinin sembol kahramanı Adem Yaşari’nin kabrini ziyaret etmelidir.

Üniversite öğrencilerinin karşılıklı bölgesel ziyaretleri teşvik edilmeli, tarihsel, kültürel ortak değerlerin yeni kuşaklarla buluşması teşvik edilmelidir. 

Çin’in bir yol bir kuşak politikasının Avrupa giriş kapısı Balkanlardır, Çin en büyük yatırımını Sırbistan’a yaparken bölgesel politikasının siyasi ağırlığını hesaba katmak gerekiyor.

Rusya, Balkan ülkelerindeki Ortodoks toplumu üzerinden siyaset kültürünü yeniden dizayn ederken Boşnakların güçlü ve akılcı dinamik lobilere ihtiyacı var.

Bosnalı Sırp lider Dodik’in sürekli ayrılık şantajlarına karşın Boşnak siyasilerin Batıya ve Sırplara karşı  alternatif dinamik söylemleri olmalıdır.

Boşnakların Kosova’yı siyaseten tanımama sorunu tolere edilebilir şeydir, fakat Kosova ve Bosna Halkları ortak sivil örgütlenme girişimleri sergilemelidir.

Arnavutlar, Balkanlarda Boşnakların Paratoner gücüdür.

Balkanlarda 8 milyon Sırp nüfusu arkasına alan Sırp lider Dodik’e karşın, 10 milyon Arnavut, Boşnak nüfusuna hitap edecek kültürel ve politik aklın ortaya konamaması düşündürücü, trajik bir durumdur.

Bosna Toplumunun siyasi, ekonomik, kültürel alanlarda Arnavutluk, Karadağ, Kosova ve Kuzey Makedonya Arnavut toplumları ile ilişkilerini güçlendirmeye ihtiyacı var. Siyaset ve kültürel alanda bugüne kadar sağlıklı bir köprü oluşturulamaması üzerinde ciddi düşünülmesi gereken bir durumdur.

Osman Atalay