Maziden atiye köprü kurmak diyoruz. 1915 Çanakkale Köprüsü; bu sözün hem lafzıyla, hem ruhuyla hayata geçirilmesidir. Ülkemize, milletimize, şehrimize, bütün insanlığa hayırlı olsun. Bu köprümüz de tıpkı İstanbul Boğazı’ndaki 15 Temmuz Şehitleri Köprüsü, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Marmaray, Avrasya Tüneli, Marmara’yı oto yollarıyla, köprüleriyle, tünelleriyle, çepeçevre kuşatan otoyol proje İstanbul Havalimanı, İstanbul-İzmir Otoyolu ve Osman Gazi Köprüsü, Kuzey Marmara Otoyolu gibi dev projeler, kalkınma tarihimizdeki yerlerini almışlardır. Savunma sanayiinde ve özellikle de insansız hava aracı teknolojisinde en iyisini yapan ülke olduk.

Ak Parti; solun, din düşmanlığı üzerine kurulmuş CHP’nin hayal bile edemedikleri hizmetleri gerçekleştirdi. Bütün bu hizmetler; vatanını, milletini, devletini seven insanların dualarıyla tebrik ve takdir edecekleri hizmetlerinizdir. Bu tebrik, takdir, dua canlı tutulmalı, bu hizmeti verenlere sahip çıkılmalı.

Ak Parti hükümetleri 20 yılda Türkiye’yi hayal bile edilemeyecek seviyelere çıkardı. Bununla beraber iç ve dış ‘şer güçler’e karşı ihmal edilip bu hizmetlerle beraber yürütülmeyip Tanzimat’tan beri teslim ettiğimiz eğitim ve kültür meselemiz var. Eğitim sistemimiz iflas etti. Kültür ve medya, Batılıların kölesi gibi, mankurtlaştırıcı bir işlev üstleniyor. Ülkeyi zihnen köleleştiriyor, Batıya teslim ediyor. Gençlerimizin ruh kökleri kurutulmuş, hafıza kaybına uğratılmıştır. Bu ülkede bilhassa gençler, ülkeyi terk etmek için can atıyorlar. Bütün bu yapılanlara rağmen. İnsanların inanç değerleri, kültürel aidiyet bağları çok büyük darbe aldı. ‘Burada özgürlük yok, gelecek yok, para yok’ diyerek, devletinin, milletinin düşmanı ülkelere gitmeye, ülkesini terk etmeye çalışıyorlar. Aidiyet bağlarını yitiren bu acıklı hazcı, konformist, fırsatperest kişiler, ülkeyi terk etmekten her zaman ve mekânda konuşmaktan kamuoyu oluşturmaktan çekinmeyecek kadar alçaldılar. Bizim aydınımızın deyişiyle “Kültürel inkâr, intiharla sonuçlanır.” Tarihsiz, köksüz, ruhsuz, aidiyet ve medeniyet bilinci yok edilen, esen sert rüzgârların önünde oraya buraya savrulup duran kuşaklar zuhur etti. Kendi kültürüne, tarihine ve inançlarına aşağılık kompleksiyle bakan gençlerin ilk fırsatta Batı’ya kapağı atma hayalleriyle yatıp kalkması, ülkelerini terk etme planları yapması ürperticidir ama şaşırtıcı değildir. Bir ülkenin eğitim sistemi, o ülkenin ait olduğu medeniyet dinamikleri, kültürel değerleri ve inançları doğrultusunda inşa edilir. Müslüman olarak aldığı çocukları deist, ateist, eşcinsel, sapkın kişilere dönüştüren bir eğitim sisteminin ürünleri bunlar. Türkiye’de deizm ve ateizmde bir patlama yaşanıyor. Gecenizi gündüzünüze katarak fedakâr, cefakâr, cansiperane çalışmanızın eserlerine kim sahip çıkacak? Ortak payda, ortak değerlerdir. Yaşansa da, yaşanmasa da. Vahye dayanmadığı, dinî bir tarafı olmadığı müddetçe hepsi gelip geçicidir. Kalıcılığı yoktur. Çünkü konjonktüre göre sun’î (yapay, sanal, uydurulmuş) kutsaldır. O da pagandır. Buradan hareket paganizmin, deizmin, nihilizmin, hümanizmin, ateizmin vb. göstergesi olur. Milliyetçi, muhafazakâr, liberal sağduyu sahibi olanlar bile Kemalizm’i kutsallaştırıp canlandırır hale getirmişlerdir. Din-dil-tarih şuuru vermemiz; dokunulmaz hale getirilen laiklik ve Kemalizm’den kurtulmaya bağlıdır. Tarihe damgasını vuran insanlar putlaştırılmamalı. Zaaflarıyla, yetenekleriyle, kusur ve özellikleriyle insan oldukları, Allah’ın kulu oldukları unutulmamalı/unutturulmamalı. Anıtkabir ziyaretleri de ‘kutsal tapınak’ görüntüsünden kurtarılmalı. Yerli yersiz, lüzumlu lüzumsuz ziyaretlerle; bir ölü (cenaze) mekânından paganizm yolculuğu başlar. Hem de eğitim ve kültür yoluyla.

Bu milletin ortak paydası (yaşasa da yaşamasa da) İslâm’dır. İslâm’ı terk edersek, bu toprakları emperyalistlere savaşmadan teslim etmiş oluruz. Tarihten silinir gideriz. Bu vatan evlatlarının İslâm’ı terk etmesi hem intihar etmesi hem de insanlığı ayağa kaldıracak imkânı yitirmesiyle sonuçlanacaktır.

20 yıllık iktidar dönemindeki Erdoğan hükümetlerinin kültürde, eğitimde, gençlikte, şehircilikte yapılan yanlışlıklar düzeltilmeli. Sonrasına iyi hazırlanmalı, geleceğimizi inşa edecek köklü eğitim, kültür, gençlik ve şehircilik atılımlarını ihmal etmemeliyiz.

Maddî gücümüz ne kadar büyük olursa olsun, manevî gücümüz (kültür, eğitim, estetik, ahlâk kuvvetimiz) zayıf olursa, yok oluşu önleyemeyiz. Türkiye dijital platformları en çok kullanan ülkelerin başında geliyor. Kültürel emperyalizmin en etkili silahı olan televizyonlar bile hayatımızdan çıkmaya başladı. (Kendi kültürü verilmeyenler, kültürel emperyalizmle nasıl mücadele edecek?) Yeni nesil, (Z kuşağı da deniyor) çocuklarımız, tekno-paganizm dönemini yaşıyorlar. Gençlerimizi; eğitim ve kültür meselemizi çözerek kendi değerlerimizle (kavramlarımızla) yetiştirerek, onları zihin işgalinden, akıl tutulmasından, dijital esaretten kurtararak milletin, ümmetin, insanlığın ümidini söndürmemeliyiz. Çağın ağlarından, bağlarından, dünyasından, zihnimizi çağdaş hurafeler çöplüğünden kurtarmadan özümüze dönemeyiz. Cumhurbaşkanımızın da dile getirdiği bu mesele çözülmeden istikbal ve istiklâlimizin temsilcileri gençliğe âcilen sahip çıkılmadan bizden beklenenleri hayata geçiremeyiz. Sadece burs, yurt, vb. ile değil; aidiyetinden, değerlerinden, yapay/sahte/sanal dünyadan asıl’a/öze/kendisine döndürülerek. Şu ifadeler Başkanımıza ait:

“İlim, irfan ve hikmet medeniyetinin temsilcileri olarak eğitime öncelik vermek bizim hem görevimiz, hem de olmazsa olmaz prensibimizdir. Özellikle yerli, milli ve insani değerler üzerine inşa edilmiş bir eğitim müfredatı ülkemizi sahil-i selamete taşıyacak yegâne yoldur. Maddi ve manevi olarak bütün millet varlığımızı emanet edeceğimiz gençlerimize yönelik çalışmalarda özellikle meselenin bu yönüne dikkat kesilmemiz şarttır. Evlatlarımızı en donanımlı şekilde hayata hazırlarken, onların iyi insan, iyi vatandaş olarak yetişmeleri de sağlanmalıdır.” Türkiye; ümittir, dirilip ayağa kalkacak, insanlığı da ayağa kaldıracaktır.

Yaşar Değirmenci, Yeni Akit