ŞEHİT dostum Halil Kantarcı şöyle soruyordu: “Her Ramazan ayında kâfirler ve zalimler azar! Farkettiniz mi?”

“Her Ramazan ayında Müslümanlara saldıran, katliam yapan, zulmeden kâfir ve zalimlerin halini fark ediyor musunuz, ediyorsanız sebebini idrak edebiliyor musunuz?” diyordu şehidim…

Şehidimiz Halil Kantarcı

Çünkü, ruhun tekâmül ayıdır Ramazan ayı. Müslümanın inancı ve ihlâsı artarken kâfirin de küfrü ve saldırganlığı artar. Müslümanın inancına sarılması kâfirleri kudurtur ve azdırır. Küfürde ve sapkınlıkta ne halde olduklarına ayna tutar adeta Müslümanların hâli. Bu yüzden daha da saldırganlaşır ve azgınlaşırlar.

Kirlenen ruhumuzu, katılaşan kalbimizi, kararan yüzümüzü, donuklaşan bakışımızı ve taşı bile orta yerinden çatlatacak vahşi katliamlara dahi tepki vermez hale gelen duygularımızı harekete geçirecek sayhayı duyabilmek ümidiyle idrak ettiğimiz Ramazan Ayı, çok yönlü bir gaza ayıdır Ramazan ayı.

İçimizdeki (nefsimiz) ve dışımızdaki (kâfir ve zalimler) düşmanla mücadele…

Mübarek Ramazan Ayını huzur ve huşu ile idrak etme gayretindedir inanan müminler. Allah rızası için tutulan oruç, yapılan ibadetler, verilen sadakalar, kılınan namazlar ile “arınma kurnasından” günahlarından arınarak çıkma gayretiyle, yaratanın kapısında merhametine mazhar olma vesilesi olarak görür Müslümanlar Ramazana ayını.

Ruhumuz güçlenir

Ramazan ayı nefsin karşısında ruhun güçlendirildiği aydır. Kıyamete kadar devam edecek olan iyi kötü mücadelesinde kötüyü temsil eden her şeyin ve en başta nefsimizin karşısında ruhumuzun rahmet ve bereket ile güçlendirildiği ay.

Kul olmanın idrakine varmak aslında bütün mesele. Ben kulum sen yaratıcımsın ve ben kul olarak senin rızanı kazanmak için senin emrettiğin şekilde yaşamaya çabalıyorum demek.

“Kulluğun idraki, aczin idrakidir ve aczin idraki o kadar büyük bir güçtür ki, dünyayı ayaklarının altına serseler, dönüp bakmazsın bile” demişti hikmet sahibi bir mübarek…

Kul olmanın idrakine varabilelim diyedir bütün hayat serüvenimiz.

Ramazan ayı, nefsin saldırılarına karşı “oruç ibadetini” sağlam bir kalkan yapıp ona boyun eğmemek için en verimli aydır.

Bir yanı ferdi olarak nefisle mücadele diğer yanı küfürle mücadele… Efendimiz (SAV.)in de örnek olarak bizlere gösterdiği gibi, nefsimizle cenk ederken kâfir ve zalimlerle de savaş yaptığımız bir gaza ayıdır Ramazanı Şerif.

Her Ramazan ayında olduğu gibi Filistinlilere saldıran Siyonist katillerin, İslam düşmanı karanlık ruhların azgınlığı bu sebeptendir. Hakkın emrini yerine getiren Müslümanlar küfrü çileden çıkartıyor çünkü.

Çünkü küfür batağında, hem dünyada hem ahirette zillet uçurumunda yuvarlanacaklarını gösteriyor Müslümanların duruşu.

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun ciltler dolusu eserle izah edilebilecek bir sözüyle sonlandırayım sözlerimi:

“Aşksız imân, merhametsiz aşk, öfkesiz merhamet, merhametsiz adalet olmaz!”

Eğer adalet hakkı olanı vermek demekse,

“aşk” ve “nefret” kutuplarının sıhhatle tayininden sonra istihkak sahibine “gereken neyse” yapılmalıdır!..

Rabbim bu mübarek günleri, ibadet, tefekkürle ve cihad ile idrak etmeyi nasip etsin bizlere. Ülkemiz ve İslam Coğrafyasının yoğun saldırı altında olduğu bu zamanda, mübarek Ramazan Ayının ruhaniyetini kuşanıp nefsimiz ve düşmanlarımıza karşı güçlü bir şekilde mücadele edebilmeyi vesile kılsın inşallah.

Nefsin ve küfrün hak ettiği neyse onu vermek şuuruna erebilmek duasıyla, gazanız mübarek olsun!

Tayyar Tercan/Milat Gazetesi