“Ben; Osmanlı Ordusu, Yirminci Kolordu, Otuz Altıncı Tabur, Sekizinci Bölük, On Birinci Ağır Makineli Tüfek Takımı Komutanı Onbaşı Hasan’ım. Ben Iğdırlı Onbaşı Hasan’ım. Bizim bölük Cihan Harbi’nde Kanal Cephesi’nden İngiliz’e saldırdı. Cânım ordu Kanal’da yenildi. Ecdat yadigârı topraklar bir bir elden gidiyordu. İngiliz, sonra Kudüs’e dayandı, şehri işgal etti. Biz de Kudüs’te artçı bölük olarak bırakıldık. Başımızda yüzbaşı vardı. ‘İçinizden isteyen memleketine avdet edebilir, ama beni dinlerseniz sizden tek isteğim var: Kudüs bize Sultan Selim Han Hazretleri’nin yadigârıdır. Siz burada nöbeti sürdürün. Sonra halk ‘Osmanlı da gitti, bundan sonra bizim halimiz nice olur!’ demesin. Fahri Kâinat Efendimiz’in ilk kıblesini Osmanlı da terk ederse gâvura bayramdır. Siz, İslam’ın şerefini, Osmanlı’nın şanını ayaklar altına aldırmayın.’ dedi. Bölüğümüz Kudüs’te kaldı. Sonra upuzun yıllar bir anda bitiverdi. Bölükteki kardeşler teker teker Cenab-ı Hakk’ın rahmetine kavuştu. Düşman değil de yıllar biçti geçti bizi. Bir ben kaldım buralarda. Bir ben, koca Kudüs’te bir Onbaşı Hasan.”

Merhum gazeteci İlhan Bardakçı, 1972 yılında Mescid-i Aksa’nın avlusunda karşılaştığı 90 yaşındaki Iğdırlı Hasan Onbaşı’nın hikayesini bu satırlarla aktarmıştı. Bir efsane gibi dilden dile yayıldı Hasan Onbaşı’nın hikâyesi. Kudüs’ün 400 yıl boyunca Osmanlı idaresinde kaldığının canlı kanlı belgesi oldu yeni nesiller için. Lakin ne bir yapımcı ne bir yönetmen ne de bir senarist çıkıp bu asil hikâyeyi, bu en şerefli bekçiliği ve görülmemiş sadakatin filmini yapmaya yeltenmedi. Böyle bir düşünceyi dile getireni de duymadık. Onu tanıyanlar, konuşup hikayesini dinleyenler henüz hayattayken gündeme getirmek istedim öncelikle.

Eğer bu film olur çekilirse de vesilesi Arif Tütüncü Beyefendi olacaktır. Kim mi Arif Tütüncü? Dünkü Yeni Şafak’ın manşetinde okumuşsunuzdur. Iğdırlı Hasan Onbaşı’dan nöbeti devralan bir Osmanlı kendisi. Mescid-i Aksa’nın avlusundan tüm dünyaya gösterdiği duruşla gönüllerimizi fethetti. İsrail askerinin namlusunun tam karşısında tabure atıp, bembeyaz kıyafeti, ak sakalı ve şahin bakışlarını mıh gibi kazıdı zihnimize.

Arif Tütüncü

Ben de o fotoğrafı hem Twitter hem de Instagram hesaplarımdan ‘bir kelimeyle yorumlayın’ çağrısı ile paylaştım. Üç binden fazla kişi o vakur oturuşu kendince yorumladı. Yüreklerden taşanlar tek kelimeyle ifade edilemez elbette. İzzet, tevekkül, iman, haysiyet, teslimiyet, vakar, heybet, direniş, onur, haysiyet ve mekanın sahibi ifadeleri öne çıktı. Hz. Hamza, Ömer Muhtar ve Selahaddin Eyyubi benzetmeleri yapıldı. Ben en çok da dostum ve hocamız Muhammed Yazıcı’nın ‘oturmuş iman’ benzetmesine sevdim. Muazzam bir teşbih. Yazıya da başlık yaptım.

Ankara muhabirimiz Yasemin Asan, Twitter paylaşımımı gönderip, “Abi inşallah şimdi Kudüs’e gidiyorum. Bu amca ile de röportaj ayarladım. Ondan da tek kelime ile yorumlamasını isteyeceğim” mesajını gönderince inanılmaz mutlu oldum.

Adı Arif Tütüncü. Ben de sizin gibi önce ‘ne alaka’ dedim. Bilgiler geldikçe netleşti. Arif Tütüncü’nün dedesi Osmanlı askeriymiş ve Kudüs’te görevlendirilmiş. Iğdırlı Onbaşı Hasan gibi de geri dönmemiş. Kudüs’te evlenip çoluk çocuğa karışmış. Torunu Arif Tütüncü şimdi 56 yaşında. Onun da çocukları ve torunları var. İsrail bütün çocuklarını hapse atmış. Bir oğlu 15 yaşında tutuklanmış iki yıl İsrail hapishanelerinde tutulmuş. Yahudiler evini yıkmış. Şimdi Kudüs’ün bir mahallesinde yaşıyormuş.

Sağ olsun Yasemin hem selamımı iletti hem de benim için de birkaç soru sordu. Oturuşu hakkında sosyal medyada yazılan yorumları da okumuş kendisine. Çok sevinmiş, çok mutlu olmuş. Arif Tütüncü Beyefendiden fotoğrafını bu yazı için yorumlamasını istedim. “Bizim gururumuz var. Onlara meydan okuyabiliriz. Hiç kimse bu topraklardan bizi sökemez” yanıtını gönderdi.

Yasemin o pozu yeniden vermesini de istedi, “Size ayıp olur kızım. Saygısızlık yapmış olurum” diyerek kabul etmedi. Haber amaçlı olduğuna ikna olsa da çekilen fotoğrafa, yani canlandırmaya baktım. Ne uzun namlulu silahını göz hizasına dayayan İsrail askerine attığı o bakış var ne de heybetli oturuşu. ‘Arif amca’ gibi oturmuş bizim Yasemin’in karşısında.

Bu arada kendisi Türkiye’ye gelmeyi çok istiyormuş. Bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşebilme muradı var. Aksa’nın bahçesinden gelen bu mesajı ilgililere buradan aktarmış olayım.

Arif Tütüncü Beyefendiden bir de selam aldım. Fotoğraflı selam. Aleyküm selam, Kudüs gibi duran adam. Aleyküm selam, Mescid-i Aksa’nın avlusunda oturan iman!

Ersin Çelik, Yeni Şafak