“Bundan 569 yıl önce fethettiğiniz İstanbul’a hala yerleşememişsiniz.”

Bizi anlatan bu söz çok acı bir durumu ifade etmektedir.

“Bu şehri Mimar Sinan’ın torunları inşa etmiş olamaz.”

Bu söz daha da ağır.

Peki İstanbul 21. Yüzyılda şeytani küreselcilerin projeleri içinde nasıl bir görev üstleniyor ve biz buna karşı ne yapıyoruz? Nasıl projeler geliştirip karşı hamlede bulunuyoruz?

Fethiyle müjdelenen, fethettiğimiz için gurur duyduğumuz ve şu an sahibi olduğumuzu zannettiğimiz İstanbul, Çin’in ne tarafına düşer? Avrupa’nın ne tarafına?

O kutlu ordudan olabilmek için hücum ettiğimiz Konstantiniyye’ye çok sonraları taşı toprağı altın diye hücum edilmiş, şimdi her metrekaresi rant olmuş da millet faizli kredilerle yapılan rezidanslara ve yanlarındaki AVM’lere hücum eder olmuş.

Doğu’nun en batısı ve batının en doğusunda, yani Dünya’nın merkezinde bulunan İstanbul’un; Kudüs, Mekke ve Medine’nin küreselci şeytanilerden korunması için “mıh” olarak elimizde bulunması gereken Anadolu’nun kilidi, baş tacı, payitahtı, göz bebeği olduğunu unuttuğumuz anları ve durumları yaşıyoruz şu günlerde maalesef.

İstanbul için yaptığımız her şeyi,

Yaptığımız her imar planını,

Tasarladığımız her yapıyı,

İnşa ettiğimiz her binayı,

Velhasıl verdiğimiz her kararı,

Ankara’yı, Bursa’yı, Adana’yı, Eskişehir’i, Mardin’i, Diyarbakır’ı ve Şam’ı, Bağdat’ı, Kahire’yi, Saraybosna’yı, Trablus’u, Buhara’yı, Taşkent’i ve benzerleri ile Roma’yı, Paris’i, Londra’yı, Berlin’i New York’u, Pekin’i Tokyo’yu ve benzerlerini düşünerek gerçekleştirmeliyiz.

Çünkü İstanbul, tüm olumsuz müdahalelere rağmen dünyada örnekliğini devam ettirecek ve bu potansiyel ile enerjiyi bir arada bulunduran tek “Kadîm” şehirdir.

İstanbul’da yapılan herhangi bir rezidansın benzeri belli bir süre sonra herhangi bir Anadolu şehrinde yapılmaktadır.

Yapılan bir AVM’nin farklı bir kopyası aynı şekilde Anadolu’daki bir şehre inşa edilmektedir.

Bu işgaller inşaat örnekleri üzerindendi.

Peki, İstanbul bir şekilde fiili olarak işgal edilmiş olsaydı o zaman işgal edilmiş Kudüs, Bağdat, Şam, Halep ya da benzerlerinin kurtuluş ümidi kalır mıydı sizce?

Ya da dünyaları şeytani küreselcilerin üç sanayi devrimi sonrası mahvolmuş ve ahiretleri zaten kayıp olan dünyanın diğer şehirleri; Paris, Roma, Berlin, Madrid, New York, Tokyo, Delhi ve benzerlerinde yaşayan insanların durumu ne olacak?

Evlerden mahalleleri,

Mahallelerden semtleri,

Semtlerden şehirleri,

Şehirlerden medeniyeti inşa eden bizler şimdi;

Konuttan siteye,

Sitelerden kentlere,

Kentlerden büyük zulme ve

Büyük zulümden insanlığın sonunu ve medeniyetimizin yıkımına gidiyoruz.

Haberiniz var mı?

Oysa selamdan barışa,

Barıştan hukuka,

Hukuktan imara,

İmardan medeniyete varabilen bir milletin çocukları olduğumuz halde.

Atamız Âdem AS anamız Hz. Havva As ile karşılaştığında yaptığı ilk şey nikâh kıymak ve Kâbe’yi inşa etmek iken biz şimdi,

Nikâh kıymayı ve evlenmeyi,

Ev inşa etmeyi,

Adil Pazar kurmayı,

Selam vermeyi ve barışı,

Erkekliği ve kadınlığı,

Babalığı ve evlat olmayı,

Komşuluğu ve yardımlaşmayı,

Ticareti ve helâl kazancı,

Tarımı ve ziraatı,

Tohumu ve ekip biçmeyi,

Vatanı ve millet olmayı,

Eğitimi ve mesleği,

Zanaatı ve tekniği,

Sanatı ve tasavvuru unutarak ne yaptığımızı ve nereye gittiğimizi zannediyoruz?

Daha 4. Sanayi devrimini ve 21. Yüzyıl kavramlarını fark etmedik bile.

Yapay zekâyı,

Otonom sistemleri,

Robot işçileri,

Robot askerleri,

Singularity,

Transhümanizmi,

Özyönetimi,

Küreselciliği,

Dijital para Bitcoini,

Eko-smart kentleri,

Lojistik kentleri,

Mega kentleri,

Ve benzer kavramları

Eğer başarılı olurlar da dünya yönetimini tamamıyla ele geçirirlerse;

Tohumu bilmediği için ekmeyi bilmeyen,

Bitkiyi tanımadığı için dikmeyi bilmeyen,

Kavram üretemediği için düşünüp konuşamayan,

Tekniği bilmediği için alet yapamayan,

Dini bilmediği için nikâh kıyıp evlenmeyen,

Ev yapmayı bilmediği için barınamayan,

Üretemediği için kazanamayan,

Selamı ve barışı bilmediği için bir araya gelemeyen,

Örfü unuttuğu için geçmişten örnek alamayan,

Dolayısıyla;

Yazışmak için emoji alfabesi kullanan,

Robot işçilerin inşa ettiği evlerde

Robot askerlerin koruduğu kentlerde,

Kapsül hale getirilmiş yiyecekler tüketerek,

Güneşe, toprağa ve doğal suya hasret,

Tüm hazları ve mutlulukları sanal olarak yaşayan,

Tüm ihtiyaçlarını dijital para ile sağlamaya çalışan,

Deri altındaki çip ile kontrol edilen,

Ailesi ve çocukları olmadan komün bir şekilde sürüler halinde bulunan,

Cinsiyeti yok edilmiş ve üremesine müsaade edilmeden çoğalan,

Sözde 2. versiyon ile eksiklikleri tamamlanmış, aslında Eşref-i Mahlûkat olan Halife olmaktan çok uzaklarda bir yaşam.

O zaman fiyatı artsın diye aldığınız tarlaları ve diktiğiniz rezidansları bile o kadar çok arayacaksınız ki.

Makale: Mimar Serkan Akın, mimarserkanakin.com

Editör: Haber Merkezi