Dindarlara hayatı dar eden 28 Şubat Postmodern Darbesinin üzerinden tam 21 yıl geçmiş. O günlerde uygulanan birçok gayr-i insani uygulama ve yaptırım çok şükür bugün geride kaldı. Ama insanlık adına bütün değerlerin ayaklar altına alındığı, hukukun hiçe sayıldığı darbe sürecinde sahte şahitler, uydurma deliller ve işkence altında alınan ifadelerle zindanlara doldurulan 600 mahkum için 28 Şubat her gün devam ediyor.

“1 kişinin ölümü trajedi, 1 milyonunki istatistiktir” sözüne binaen derdimizin daha iyi anlaşılması için mağdurların bir kısmının yaşadıklarına mercek tutalım.

Onlardan biri 15 Temmuz Şehidi Halil Kantarcı ile birlikte tutuklanan Cihan Özbolat. İsnat edilen suç, Sabancı Center’in önündeki boş araziye bomba koymak ve bir meyhaneden örgüt adına haraç toplamak. Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürlüğünün yaptığı inceleme sonucunda belirtilen tarihte hiçbir bombalı eylemin gerçekleşmediğine dair hazırladığı rapor ve söz konusu meyhane sahiplerinin “tanımıyoruz” ifadeleri hiçe sayılarak Cihan Özbolat, keyfi kararlarla müebbet hapisle cezalandırıldı.

Bu cezanın verilmesinden bir gün önce “28 Şubat bin yıl sürecek” sözünün sahibi ve o dönemin 1. Ordu Komutanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun davanın görüldüğü Beşiktaş DGM’yi ziyaret etmesi de tesadüf olmasa gerek.

Özbolat’a idam isteyen savcı, bugün FETÖ’den firari olan Zekeriya Öz! Kararı veren 2 No’lu DGM heyetinin üyelerinin ise Fethullah Gülen hakkında tutuklama kararını kaldıran Şerafettin İste, Balyoz davasının hakimi Zafer Başkurt ve Dink Davası’nın hakimi Erkan Canak olduğunu hatırlatalım.


Şehmus Alpsoy

Bir diğer mağdur Şehmus Alpsoy hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirecek somut hiçbir delil olmamasına rağmen avukatsız yargılamada ve avukatsız verilen kararla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. 3. derece kolon kanseri olmasına rağmen Cumhurbaşkanlığı affından yararlanamadı.

İbrahim Gürceğiz ise 2001 yılında Batman Emniyet Müdürü’ne suikast planı yaptığı iddiasıyla gözaltına alındı ve evinde sözde planlar bulundu. 16 yıl sonra, ev araması yapan polislerden Ömer Keskinci’nin yazı örnekleri alınarak söz konusu planlar üzerinde analiz yapıldı ve İbrahim Gürceğiz’in müebbet hapis cezasına çarptırılmasına sebep olan el yazısının FETÖ’cü polise ait olduğu ortaya çıktı.

Hiçbir şiddet eylemine başvurmayan, sadece inancı ve fikirlerinden dolayı müebbet hapis cezasına çarptırılan ve 21 yıldır cezaevinde olan Ahmet Şat ise tutuklandığı gün yaşadıklarını şöyle anlatıyor: İlk çıkarıldığım duruşmada bana yapılan işkenceleri hâkime anlattığımda –ki her halimden zaten belli oluyordu– hâkim yüzüme bakıp “az işkence yapmışlar yoksa her şeyi itiraf ederdin” deme pervasızlığında bulunmuştu. İşte böyle hâkim ve savcıların olduğu mahkemede yargılanıp müebbet hapse mahkûm olduk.

Bizler geçmişte yaşanmış bu mağduriyetlerin bir an önce giderilmesini beklerken, bugün maalesef yenileri yaşanıyor.

Sebahattin Arslan 8 yıl hapishanede mağdur edildikten sonra tahliye ediliyor. Yettiği süre yeterli bulunmamış olacak ki geçen günlerde tekrar tutuklandı. Anayasal düzeni değiştirmeye kalkışmaktan ceza alan Sebahattin Arslan, anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs eden FETÖ darbesine karşı Genel Kurmay Başkanlığının önünde sabaha kadar canı pahasına direnen kişi aynı zamanda. O gece dava arkadaşı Halil Kantarcı gibi can verse şehit sayılacakken, sağ kaldığı için bugün “terörist” yaftasıyla tekrar hapse atılıyor.

20 yıldan fazla zindanlarda çürümeye devam eden 600’ü aşkın 28 Şubat mağduru mahkumun pek çoğu yukarıdakilerin benzerini yaşamış… Mahkeme adıyla bir tiyatro kurulmuş… Arkadan cuntacı askerler sufleyi vermiş… Fetöcü polisler işkence altında ifadeler almış; savcı ve hakimleri ise kalemlerini kırmış.

Bütün bu mağduriyetlere rağmen haksız yere demir parmaklıkların arkasına hapsedilen mağdurların hiçbiri af istemiyor. Tek talepleri 20 yılı aşkındır gözledikleri YENİDEN ADİL YARGILANMA.

Pınarhisar’da okuduğu bir şiirden dolayı 4 ay hapis yatan Cumhurbaşkanı Erdoğan bu mahkumların halinden en iyi anlayacak kişidir. Aynı zamanda bu sorunu ivedilikle çözebilecek tek kişidir.

Hukuku hiçe sayan 28 Şubat mahkemelerinin aldığı kararların bir an önce geçersiz sayılarak yeniden adil yargılanmanın önü açılmalıdır. Bu düzenleme sadece 28 Şubat mağdurları ile sınırlandırıldığında Fetöcü’lerin olası suiistimallerinin önü alınmış olacaktır.

Bir haksızlığı ne kadar gündemde tutabilirseniz çözüm de o kadar hızlı olur. Bu sebeple en büyük sorumluluk ve vebal biz medya mensuplarının üzerinde. 20 yılı aşkındır bir hiç uğruna hapishanelerde yatan yüzlerce kardeşimizi, bırakın gündeme getirmeyi, resmen ölüme terk ettik. Ergenekon ve Balyoz davalarında gösterilen hassasiyet bu davalarda da gösterilmiş olsaydı, belki de zindanlarda suçsuz tek bir mahkûm kalmayacaktı.

Her 10 yılda bir yapılan darbelerle milletin iradesini hiçe sayan 85 yıllık vesayetten bugün eser yok. Devletin kılcal damarlarına kadar sızan 40 yıllık FETÖ, 15 Temmuz’da paçavraya dönüştürüldü. Bu şer odaklarının mağduru yüzlerce mahkûm neden hala zindanlarda alıkonuluyor?

Ezcümle sözün bittiği yerdeyiz… Artık yeter, bu son 28 Şubat olsun, 28 Şubat mağdurları özgürlüklerine kavuşsun!

NOT: Mesailerinin çoğunu hiçbir maddi beklenti içinde olmaksızın 28 Şubat mağdurlarının davalarına ayıran Avukat Hamza Uçan ve Avukat Hasan Bozdaş’a verdikleri bilgiler ve bu değerli çabaları için teşekkür ederim.

Mehmet Toprak - Diriliş Postası