Enflâsyon, carî fiyat seviyesinde yekûn talebin, yekûn arzdan daha fazla olması demektir. Bu takdirde fiyatlar genel seviyesi artmaya başlayacağından, enflâsyon, bir de bu hâdise tesbit edilmek suretiyle (yâni tasvirî bir şekilde) tarif edilebilir. Buna göre enflâsyon, fiyatlar genel seviyesinin devamlı olârak yükselmesi demektir. Bu tarif basit olmakla beraber, meselenin en önemli veçhesini ortaya koyduğu için, son derece elverişli ve faydalıdır.

Gerçi yukarıdaki ikinci tarif, yekûn talep yekûn arzdan fazla olduğu takdirde, tatbik edilen fiyat kontrolü sayesinde, fiyat genel seviyesinin artamadığı ve "baskı altına alınmış enflâsyon" adı verilen hâli kavrayamadığı anlaşılmaktadır. Ancak enflâsyonun tesirleri, fiyatların devamlı artmakta olmasından doğduğundan, bu tip enflâsyonun kavramın dışında kalması bir mahzur teşkil etmez. Kaldı ki, baskı altına alınmış enflâsyonu, enflâsyonun bir tedavi safhası telâkki edip, bunu enflâsyon tarifinin bir istisnası olarak düşünmek de mümkündür. Bu sebepten yukardaki iki tarifi birbirinin eşi telâkki edeceğiz.

Bu noktada enflâsyon hakkında bazı yanlış ve yetersiz telâkkilere kısaca temas edelim: Çok defa yüksek fiyat seviyesi enflâsyonla karıştırılır. Halbuki ne kadar yüksek olursa olsun, istikrar kazanmış bir fiyat seviyesinin artık enflâsyonla hiçbir ilgisi kalmamıştır. Bazen de enflâsyon, fertlerin satın alma güçlerinin azalması (fertlere yükletilmiş mecburî bir tasarruf) şeklinde düşünülür. Böyle düşünenler, eğer ferdî gelirler de fiyatlar oranında artarsa, enflâsyondan bahsedilemeyeceğini iddia ederler. Bu düşünce tarzı enflâsyonun sadece bir tesirini göz önüne aldığı için hatalıdır. Çünkü gelirler de fiyatlar oranında artsalar bile, iktisadî istikrarsızlık yine ortadan kalkmayacaktır. Meselâ, yine hiç kimse para şeklinde tasarruf yapmak istemeyecek ve yine tediye muvazenesi bozulacaktır.

Son olarak enflâsyonun "para şişkinliği" şeklinde yapılan tarifi üzerinde duralım. Bu tarifi yapanların maksadı, enflâsyonda yekûn harcamaların mal ve hizmet arzından daha fazla olduğuna işaret etmektedir. Bu sebepten tarif maksadı itibariyle doğru, fakat kelimeleri itibariyle yanlıştır. Çünkü, para hacminin artması, aynı zamanda para talebi (elde para tutmak arzusu) da artmışsa, yekûn harcamaları arttırmayabilir. İkinci olarak, para miktarı artmadığı hâlde tedavül sür'atinin artması, harcamaları arttırabilir. Nihayet, para hacmi sabitken, arzın azalması da enflâsyona sebep olabilir. Kısacası: Bu düşünce tarzının tehlikesi, dikkati sadece para miktarına çekmiş olmasıdır. Halbuki para miktarı son derece önemli olmakla beraber, enflâsyonun iyi bir endeksi değildir.

Salih Mirzabeyoğlu, Parakuta, s. 234