Yaklaşık dört yıldır firariydi.

Kendisine ve şahsında Müslüman Anadolu evlatlarına yapılan zulümleri firariyken kendi üslübuyla yazdı. Üç kitabı basıldı, ama hiçbirinin imza gününe gidemedi ! Kitaplarının imza gününe gidemedi, zaman zaman ailesinden uzak kaldı, anne babasının evine gidemedi, sokaklarda normal bir insan gibi rahatça gezemedi ama 15 Temmuz gecesi, ülkenin işgal edilmek istendiğini duyar duymaz sokağa çıktı. Darbecilerin sürdüğü tankları durdurmaya çalıştı ve kendisine doğrultulan namluya göğsünü siper ederek “Sıkmazsanız şerefsizsiniz. Ölürüz de size geçit vermeyiz, artık bu ülkede istediğiniz gibi at oynatamayacaksınız !” diye meydan okudu. O gece ve ondan sonraki her gece vatan için nöbetteydi. Aslında bir ömür boyunca nöbetini bırakmamıştı ki Sebahattin Arslan…

Darbecilerin algı operasyonlarıyla estirilen rüzgarla herkesin bir köşeye savrulduğu, akın kara karanın ak gösterildiği, sokaklarda sakallı sarıklı çarşaflı Müslüman avı yapıldığı, başörtülü öğrencilerin ikna odalarında “ikna” edildiği, ikna olmayanların başlarındaki örtülerin zorla çekilip alındığı, askeriye başta olmak üzere bütün kamu kurumlarında inançlı insanların tasfiye edildiği, emniyette isim konularak basına servis edilen örgütlerle mücadele adı altında Müslümanların bu topraklarda parya edilmek istendiği 28 Şubat döneminde milletin ruhuna darbe vurmak isteyen darbecilere boyun eğmeyen yiğitlerdendi Sebahattin.

İnancından dolayı brifingli hakimlerin verdiği cezalar sebebiyle İBDA davasından 8 yıl cezaevinde yattı. Sekiz yıl sonunda cezaevinden çıktı, evlendi ailesini kurdu işe girdi. Bir zaman sonra bir çok 28 Şubat mazlumunun yaşadığı gibi tekrar dava açıldı ve eksik yattın denilerek tekrar ceza verildi.

Yazar, mücadele adamı, iyi bir baba, iyi bir eş ve Allah ve vatan sevdalısı bir Anadolu çocuğu olan Sebahattin Arslan, dört yıllık firari hayatın sonunda yarinden, Yaser’inden, çilekeş anasından koparılarak dün tekrar cezaevine gönderildi.

Zindanda 20 yıldan fazla bir zamandır çile çeken yüzlerce Müslümanı çıkartmak için çabalarken ve özellikle bu sene zindandakiler için son 28 Şubat olacağını düşünürken, dışardaki insanların, o dönem verilen yargı kararlarıyla içeri girmesinin izahını yapabilecek kimse var mıdır bize?…

Allah ve vatan düşmanı işgalci darbecilerle göğüs göğüse savaşıp o Allahsızların verdiği yargı kararları yüzünden darbecilerle aynı cezaevine konulmak ne demek anlayabiliyor musunuz ?

“Anlasaydınız ağlardınız !”

28 Şubat bin yıl sürecek diyenleri doğrulamak için daha ne yapılabilir bilmiyorum.

Yirmi sene koca bir ömür. Ömürleri zindanda geçen bu insanları çıkartmak için ne bekleniyor , ne olması gerek, kim hangi makam hangi insan bunu istemeli.. Cumhurbaşkanımız defalarca dile getirdi darbeyi, darbecilerin zulmünü ve içerde suçsuz yere çile çekenleri. Darbe ile hesaplaşmak onun sonuçlarını ortadan kaldırmadan olmaz ki. 28 Şubat ile, o zihniyetle hesaplaşılmadığı için gerçekleşmedi mi 15 Temmuz ?

28 Şubat darbesinin asker ayağındaki paşalar müebbet ile yargılanıyor. Darbenin darbe olduğunu kabul etmeyen kimse kalmadı. Ama darbecilerin içeri attığı insanların mağduriyeti devam ediyor.

Yeter artık. Bu meselenin çözülmesi için ne gerekiyorsa yapılmasını istiyoruz. Milletin vicdanında açılmış yaranın iyileşmesi ancak içerde yatan darbe mağduru mazlumların esaretleri bitince gerçekleşir.

Sebahattin Arslan ve tüm 28 Şubat mazlumları için bu son 28 Şubat olsun.

Tayyar Tercan - Milat Gazetesi