Duvarı ortalayan kocaman yağlı boya tabloya bakıyorum. Bakıyorum işte cahil cahil;

Renk cümbüşü, kocaman kocaman geometrik şekiller, neye yorulursa o olabilecek ucubemtrak fırça darbeleri…

Gökteki bulutlara uzun süre bakınca beliren insan kafası, koyun sürüsü falan filan… Ne kadar fazla bakarsan o kadar acayiplikler…

Resmin tam ortasında belirgin Elif, Lam, He; Allah yazısı…

Postmodern veyahut sürrealist resimden sınıfta kalacağım şimdi, “Abi” dedim, “Bu kadın, senin İslami hassasiyetini bildiğinden sonradan ortalamış olmasın tabloya Allah lafzını, ticari kaygılarıyla…”

“Saçmalama Recep ya… Edebiyattan, şiirden anlayan, entelektüel birisi nasıl böyle söyler…”

Bendeki cehalet! Resim, varoluşu anlatıyormuş…

Boş çerçeveyi usta pazarlamacılara taş çıkartacak manevralarla iş adamı Murat Ülker’e içine ayna dahi yerleştirmeden 225 bin liraya satan ressam Bedri Baykam, ressam Utku Varlık’ın ressam Komet Gürkan Coşkun’un ölümünün ardından yazdıklarına cevap vermeseydi keşke…

Zira Utku Varlık ilk karşılaşmalarında Bedri Baykam’ı fena halde dövecek!

İlk yazısında Utku Varlık, resmin Komet’ini dövmediğine bin pişman şöyle yazıyor;

“İlgi alanımdan çıkalı 25 yılı geçkin, eş dost bana telefon edip, “seni her yerde eleştiriyor, daha çok resim alan çevrelerde, sen burada yaşamıyorsun, iyi değil onun yaptığı!” Bir gün telefon ettim, bir ay sonra bir fuar var, geliyorum seni orada döveceğim! Bu bana 1979 da Melih Cevdet Anday’ın tavsiyesiydi; “Derdini sözle anlatamıyorsan, döveceksin” demişti.

Telefonumdan on dakika sonra her yerden telefonlar: “Utku yapma, isteyerek yapmamış, yemin etti, sen anlayışlı adamsın, sanatçılar arasında böyle şeyler olur!” İçlerinde iyi dostlarım da vardı, sesimi çıkartmadım!” U.V I - Raquıem pour un c.

 Utku Varlık’a Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşesinden Bedri Baykam cevap verdi;

“Beni insanlığımdan utandıran bir yazıya ömrümde pek az rastladım. Yazı, beyfendinin özel sitesinde, Komet’in ölümünden dört gün sonra yayınlanmış. Nasıl kin varmış ki içinde, ölüm haberini aldıktan sonra oturmuş ve derhal yazıyı döşenmiş. Herhalde sonra da keyifle sağa sola haber vermiştir…” B.B I - Yüz kızartıcı bir yazıya kaçınılmaz yanıt

Utku Varlık durur mu? Bedri Baykam’a cevap verdi;

“3 Kasım Perşembe, duygu yüklü sonbahar, doğada “erken şarap” kokusu: saat 7 tahminen, dostum Sezgin Çevik’ten Whats App mesajı: Haberiniz oldu mu yazıdan? Varlik: Hayır! Sezgin Çevik: haber veren ben olmak istemezdim ama olsun istedim…

...Beyinlerimiz uyuşmuş, Küçük Parmakkapı sokaktan Beyoğlu'na yürüyoruz Asaf Çiyiltepe'nin Gen-Ar tiyatrosunun altındaki resim galerisinden - tiyatro ve galeri Muhtar Kocataş'ındı - gelen seslerden uyandık, gözümüzün önünde iki adam, Akademi’den "cour de soir" hocamız Şefik Bursalı'yı kaldırıma koydular! Hoca, “Siz kimseyi kandıramazsınız, çocuk ressam olamaz efendim, ne günlere kaldık. Üstün kabiliyetli, gel bunu bakkala anlat, dolandırıcılık sizin yaptığınız”  kendinden geçmiş bağırıyor!

Biz koşarak, “Aman hocam sakin olun ne oldu, size ne yaptılar?” Durumu öğrenmeye çalışıyoruz;”

“Oğlum git gör: iki karış oğlana bir şeyle çiziktirmişler sonra bize ressamlık satıyorlar; olur mu, biz Akademi'de tere mi satıyoruz, utanmaz adamlar” diye bize anlatırken, yukarıya çocuk ressam Bedri Baykam'ın babası Suphi Baykam çıktı;

"Beyefendi, çekip gitmezseniz polis çağıracağım, utanmıyor musunuz çocuğa bağırmaya”

Şefik Bursalı umulmaz çeviklikle adamlardan sıyrılıp Suphi Baykam'a sıçradı:

“Ben size bağırdım, sizsiniz çocuğu kandıran, utanmaz adam…”

Biz olaya el koyduk, Neco hocayı oradan uzaklaştırırken ben de Suphi Baykam'a tartıştığı adamı kim olduğunu anlatarak galeriye indik. Girdiğimizde duvarlarda kovboy resimleri ve de olaydan korkmuş, kısa pantolonlu esmer Hintli çocuğu anımsatan iri siyah gözleriyle Bedri Baykam bana bakıyordu.

…Suphi Baykam Halk Partisi Adana Milletvekili ve CHP genel sekreteri… 6660 sayılı Olağanüstü Kabiliyetli Çocukları Koruma Kanunu’nun farkındaydı ve de oğlunu Hasan Kaptan gibi bursla Paris’e göndermekti amacı.

Suphi Baykam’ın burs konusunda Akademi’yle ilişkileri birtakım nedenlerle gerçekleşemeyince, oğlunu kendi olanaklarıyla ressam statüsüne oturtmak adına çabaları; örneğin Gen-Ar galerisini tutmak ve dış ülkelere göndermekle sonuçlandı”

Utku Varlık’la Bedri Baykam 2010 yılında karşılaşmış;

“Bir sergi asılıyor ve de kapı açıktı. İçeriye Bedri Baykam, kendisinden boyca büyük ve güzel iki kızla girdi, Ali de beklemiyordu sürpriz ziyareti! Kızlar asistanlarıymış tanıştırdı, beni de ona… Bizim ressamların asistan sistemine bayılıyorum örneğin Ömer Uluç, Gürkan Çoşkun vs. Kanımca resim yalnız yapılır; şiir de öyle, şairin asistanı olabilir mi?..”

Utku Varlık yazısını şöyle bitiriyor,

“Bitmeden bana sataştığın şu sözü unutmuyorum, tekrar altını çiziyorum: “...Hakarete Yeltenen Acınası Profil / bunu unutmayacağım…” U.V II - Resmin Mozart'ı Bedri Baykam'a Yanıt

Bedri Baykam yine cevap verdi;

“Ne yazık ki yazı o kadar daha zavallı ki, artık hiçbir noktası yanıt hak etmiyor. Canım arkadaşım Komet artık konuşamadığından onu savunurum. Daha fazla seviyesizlikler içinde debelenme merakım yok. Acı acı gülümsemekle yetineceğim. Tanrı herkese kendisiyle ve dünyayla barışık ruh sağlığı versin diye temenni ediyorum.”

Utku Varlık Bedri Baykam’a, ‘Gülünç Bir Adamın Düşü - Bedri Baykam’ başlığıyla, “Son Kez Yazıyorum” diyerek cevap verdi.

Cevabında, “Vaktimi harcayıp senin çarpık varoluşunun derinliklerine ineceğiz” diyerek devam etti;

“Ünlü çocuk ressam Bedri Baykam büyümüş, sanat kulislerinden, politikaya, Fenerbahçe stadından, Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarlığına vs. Her yerde olmak "media" yı kollamak, yazı kısıtlı Twitter’de, eklenecek o kadar şey var ki:

Kendi galerisi “Piramit Sanat” - kendini de sergilemek için kendi galerin olacak - ve de genç ressamları nasıl kafa kola alacaksın, Kendini de katarak fuarlara nasıl katılacaksın? Daha neler; l'Association internationale des artistes UNESCO -AIAP-IAA. Burası ilginç, belki seyahat beleş - niye olmasın!”

Sonra Utku Varlık Bedri Baykam’ın kendi blokunda yer alan Manifesto’sunun Sanat bölümüne yer verdi;

“…Kirli ellerini pantolonuna silmek. Yaramaz olmak. Düzeni korkutmak. 51 yıl sonra burjuaların hoşuna gitmek. Her günü cumartesiymiş gibi yaşamak. Mavi bir güneş bulmak. Teota adında yepyeni renk bulmak. Sevişirken yaratmak. Küfredilmenin onur, hücum edilmenin üstünlük ve iktidar olduğunu bilmek. En iyi olduğunu düşünüp, kendini yine de yetersiz hissetmek. Cesaret etmek. Kendi kendinin esiri haline gelmemek. Geçici anları belgelemek. Güzel kızları, akıllı insanları etkilemek. Eleştirmenleri okşamak, tokatlamak…. Çıkışı olmayan labirentte sürekli çıkış aramak. Okyanusun üzerine dev resim yapmak. Okyanusun üzerinde yürüyüp iz bırakmak. Silahlarını yarına saklamamak. Büyük galibiyetlere, büyük mağlubiyetlere hazır olmak. Alışılmamak. Şeytanı aldatmak. Varılan hedefleri imha etmek. 102 yıl sonra aşk öyküsü yaşamak. Standartları tespit etmek. Dedikodu yaratmak. İnatçı olmak. Küstah olmak. Tarihi yaratmak. Arkanda fatura bırakmamak…” Bedri Baykam, Haziran 1987

Utku Varlık yazısında Ressam ve CHP'nin muhalif sesi Bedri Baykam’ın iğrençliklerine yer verdi;

“Dünyaya 'Erkekler böyle yaşardı' diye bir belge bırakıyorum. Başka örneği olmayan şey yapmak istediğim için 35 yıl önce ..ermimi sildiğim peçeteyi sakladım. O ..erm izini taşıyan ilk peçete, sanatsal yaşam alanımda değeri olan kâğıt parçasıdır" diyen Baykam'ın 'sanat eseri'ni sergilemesi tartışma yaratmıştı.

İstanbul Barosu üyesi avukat Orhan Töz, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na dilekçeyle başvurarak Baykam'ın Türk Ceza Kanunu'nun "Hayâsızca Hareketler" başlığını taşıyan 225'inci maddesi gereği "Teşhircilik" suçunu işlediğini öne sürerek suç duyurusunda bulundu. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı da Bedri Baykam hakkında soruşturma başlattı.

Soruşturma kapsamında Baykam'ın ifade verdiği öğrenildi. Baykam'ın böyle bir olayla ilgili soruşturma başlatılmasının AB sürecindeki Türkiye'ye yakışmadığını söylediği öğrenildi.”

Utku Varlık’ın yazısında Bedri Baykam’ın babası;

“HASTAŞ diye biri şirket kurup, binlerce emekçi, memur, emekli, orta sınıfı ailenin paralarını yatırım adına aldıktan sonra şirketin batışıyla kimse parasını kurtaramadı.

HASTAŞ'tan içe giden paraların ne olduğunu bilmiyoruz. Babanın seni ressam yapmak için oynadığı oyunlar ortada…

Bir şirket battığında, batıranın donunu alırlar, baban ne tutuklandı ne de evinize mülkünüze icra kondu. Sonra da sevgili oğulları Amerikalarda, Avrupalarda yıllarca para yesin, okyanusun üstüne resim yapsın!”

Utku Varlık ilk karşılaşmalarında Bedri Baykam’ı fena halde dövecek;

“Yalnız sana karşılaştığımızda anlamlarını bana açıklama zorunda olduğun hakaret içeren sözcükler ve benzetmeler var: örneğin "...acınası bir profil", "zavallı" vs…”

Melih Cevdet'in öğüdü gerçekleşmiş olacak!

Recep Yazgan, Diriliş Postası