Bir TV programında batı hayranlığını ballandıra ballandıra anlatan bir yarışmacı hanımefendiye “1980’lere kadar hangi ülkedeki yetim, gayrimeşru doğmuş, ebeveyni alkolik, ayrılmış veya fakir olan çocuklar devlet tarafından bazen açık artırmada satılarak çiftliklerde zorla çalıştırılmıştır?” şeklinde bir soru soruldu. Sorunun cevabı İsviçre çıkınca, batı hayranı yarışmacı şaşkınlığını gizleyemedi. Ama yine de İsviçre’yi sevmeye devam edeceğinden kimsenin şüphesi olmasın.

Bu soru vesilesiyle meşhur çizgi film karakteri Heidi’nin de gerçek hayatta mağdur olan bir çocuktan esinlenilerek yazıldığını öğrenmiş olduk. Meğer satılığa çıkarılan çocuklar çıplak ayakla gezmek zorundalarmış ve Heidi’nin çıplak ayaklı olmasının sebebi de buymuş. İsviçre’de yaşayan bir dosttan öğrendik ki hükümet zamanında 15 bin kişiye 20 bin Euro tazminat vererek konuyu kapatmış. 

Dikkat edilirse mezkûr zulmü bizzat kendi çocuklarına yapıyorlar. Kim bilir kendilerinden olmayanlara ne yapıyorlardı gibi bir soru sormaya gerek yok çünkü hepimiz ne yaptıklarını biliyoruz. Mesela Belçika’da 1958 yılına kadar açık bulunan bir hayvanat bahçesi vardı. Ne var ki hayvanat bahçesinde hayvanlar değil Afrika’dan getirtilen insanlar vardı. Çünkü Afrikalılar insan-altı (subhuman) bir varlık olarak görülüyordu. Aynı Belçika’nın kralı II. Leopold o dönemde Kongo’da kauçuk kotasını dolduramayan Kongoluların ellerini kesiyordu. 

Fransa’da halen sömürge ülkelerinde öldürülen insanların kafataslarını sergileyen bir müze var. Söz konusu müzeyi kapatmak için utanma gerekçesini geçtik, en azından yaşayan Afrikalılar incinmesin diye kapatmalılar ama yapmıyorlar. Sonra da neden Afrika gençliği isyan ediyor deyip duruyorlar. An itibariyle genç Afrikalılar Fransızlardan oldukça rahatsızlar ve böyle giderse Fransa’yı savaşlı/savaşsız Afrika’dan silerler. 

Amerika kıtasına geçelim. 1900’lü yılların başında gazetelerde siyahi çocukların sahte timsah yemi olarak kullanılmasına dair reklamlar çıkardı. Mesela birinde “Zenci yem (çocuk) gözü dönmüş timsahı kendine çekiyor. Çocuğun annesi çocuğunu hiçbir zarar görmeden teslim alıyor. Üstüne de 2 dolar alıyor” yazıyordu. Mevzu şu; timsah avcıları veyahut hayvanat bahçesinde gösteri yapanlar siyahi bir çocuğu kiralayıp timsaha yakın bir yere koyuyorlar. Timsah da çocuğa yaklaşınca timsahı vuruyorlar. İddialarına göre çocuğa bir şey olmuyor. Peki ya bir şey olursa? Herhalde kanunen yasak olmamalı ki reklamı bile yapılmış. Burada asıl soru(n), neden siyahi çocukların yem olarak kullanıldığı. Beyaz bir çocuk da kullanılabilirdi ama nedense(!) kullanılmamış. 

Amerika’da 1800’lerin ortalarına gidelim. Köle çiftliğinden kaçıp sonradan okuma-yazmayı öğrenen ve çok sayıda kitap yazan Frederick Douglass (ki kendisi çiftliğin sahibinin gayrimeşru çocuğuydu) kitaplarında kölelerin neler çektiklerini anlatır. Kitaplarından birinde sokakta gezen melez insanların çokluğunu anlatırken “Tanrı eğer Hz. Nuh’un oğlu Ham’ı (siyahi insanların atası) lanetlediği için siyah insanlar köle oluyorsa, bu kadar melez insanın varlığı o iddianın yanlış çıkacağına delildir” der. Çünkü ona göre siyah ırk tecavüzler yoluyla yok oluyor. O dönemde köleye tecavüz edilir, zulmedilir ve kaçarsa öldürülürdü. 

Ortantalist ve Kuzeyci Batı zihniyetinin kendi evlatlarına ve başkalarına reva gördüğü bu zulme daha birçok örnek verilebilir. Birileri geçmiş geçmişte kaldı diyebilir. Gerçekten de geçmişin cezasını mevcut nesil çekemez. Ama İsviçre’de olanlar sadece 40 yıl önceydi. Ayrıca Ukrayna işgal edildi edilecek ama Batı dünyasından ses çıkmıyor. Böyle giderse Ukrayna’yı Ruslara yem edip seyredecekler. Sonra da Rusların ne kadar çok zalim olduğundan dem vuracaklar. 

Konu yine dönüp dolaşıp batının teknolojisi mi yoksa teknoloji+kültür mü ikilemi ile ilgili tartışmalara geliyor. Biliyoruz ki ikinci seçeneği her şeye rağmen tercih edecek çok kişi var. Dileriz değişirler. Ama Batı dünyası bile onlardan önce değişirse sürpriz olmaz.  

Yazının tamamı için TIKLAYINIZ