Geçtiğimiz günlerde Balıkesir-Edremit’te bir hâdise yaşandı. Olay, Türkiye’nin gündemine oturdu. Siz de bu hadiseye tepki gösterenlerdensiniz. Aslında bu tip, İslâm’ı ve Müslümanları aşağılayan mizansenlerle yeni karşılaşmıyoruz. “Millî bayramlar” ve “kurtuluş günleri”nde neyden kurtuluş kutlanıyor?

Edremit’ten önce de Balıkesir’in diğer ilçelerinde kutlamalar yapıldı ve aynı figürler orada da sahnelendi. Zincire vurulmuş yahut vurulmamış, çarşafın içinden, beyaz kıyafet giydirilmiş bir kadının çıkması. Mesela Bigadiç ilçemizde de benzer bir şey yaptılar. Bigadiç Belediyesi Ak Parti’de. Balıkesir bölgesi Yunan işgâlindeydi. Yunanlılar da Emperyalistlerin maşasıydı. Cumhuriyet’in kurulmasıyla beraber bu törenlerde, Türk kadınına Yunan mitolojisinden karakterleri örnek gösteren figürler ortaya çıktı. Bunla farklı bir misyon oluşturularak, bunu İslâm’dan kurtulmanın sembolü haline getirdiler. Dolayısıyla Osmanlı, daha da doğrusu İslâmî hayat tarzından kurtulmayı kutluyorlar. Çarşaf içinden beyaz kıyafetle çıkan bir figür gördük. Siyah ile beyaza dikkat edelim. Beyaz kıyafetiyle ortaya çıkan kadın, “Yunan Tanrıçası” gibi. Olayı buraya çekiyorlar. Aslında yeni kurulan devletin, ideolojik olarak İslâm’dan, Müslümanlıktan “kurtulma”sını anlatmak istiyorlar. Bilinçaltına bunu yerleştirmek gayesindeler. Kurtuluş günlerinde insanımızı dejenere ediyorlar. Her kurtuluş gününde bu figürü sahnelediler. Tâ başından beri. Edremit’te grup başkan vekilimiz Murat Tuna tepki gösterdi. Haklı tepkisi, bir milat olacaktır. Bundan sonra böyle bir mizansen sergileyemeyeceklerdir diye düşünüyorum. Bu türde bir tepkinin törende olması gerekiyordu. 20 yıldır Ak Parti’nin iktidarda olduğu Türkiye’de bu ritüellerin yaşanmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu zihniyet, dinî, millî değerlere karşı geliyordu. Murat Tuna kardeşimizi destekliyoruz, tepkisi yerinde. Kaymakam Turgay Ünsal da görevden alındı. CHP belediyesi de kendi kültür müdürünü görevden aldı. CHP de seçim korkusuyla böyle bir şeye başvurdu herhalde…

Edremit Belediyesi yaptığı açıklamada, “Bu organizasyonu biz yapmadık, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği yaptı; ama bunda bir sıkıntı görmedik.” Minvalinde bir açıklama yaptı.

Seçimler yaklaşıyor ya… Kurtuluş günlerinin kutlama ekibinin başında kaymakam olur. Belediyeden de bir temsilci katılır. Bugüne kadar her kurtuluş günü etkinliğinde bu mizansen sergilendi, sıkıntı görmemelerinin sebebi bu. İnsanımıza da bu kanıksatılmış. Sanki bu işin gereğiymiş gibi algılıyorlar. Bunun altında yatan şey din düşmanlığı. Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî ideolojisinin dayattığı bir figür bu. Böyle ritüeller hafife alınacak şeyler değil. Geriye kalan artıklar da normalleştirilerek ortadan kaldırılacaktır. İlk kez tepkiyle karşılaştılar. Edremit’te yaşananlardan sonra hiçbir kaymakam böyle bir şeye müsaade etmez.

Evet bir tepki verildi, eskiden de zaman zaman veriliyordu. Fakat ısrarla bunun devam etmesi bir yetersizliği, bir şeylerin yanlış yapıldığını göstermiyor mu? 20 yıllık Ak Parti iktidarına, Müslümanların bazı kazanımlarına rağmen hâlâ resmî programlarda Müslümanların aşağılanıyor olması, kökten bir değişimin zarurî olduğunu, Kemalist rejimin değişmesi gerektiğini ihtar etmiyor mu?

Öyle… Cumhuriyetin kuruluşundan beri, Kemalizm, çağdaşlık ve modernleşme adı altında Batı değerleri dayatıldı. Üstad Necip Fazıl’ın çok güzel bir tesbiti var: “CHP bir parti değil, Türke dinini, dilini ve özünü kaybettirmeye memur bir katliam müessesesidir.” Bu zihniyet, CHP çatısı altında yaşatılıyor. İktidar olunca bazı şeyleri yapmaya muktedir olamıyorsunuz.

Peki 20 seneye rağmen muktedir olunamaması? Bu da büyük bir mesele. Bataklığın ürettiği sineklerle uğraşmak yerine bataklığı kurutma fikri niçin iktidar tarafından benimsenmiyor?

Önümüzdeki seçimde Tayyip Bey kaybetse, sanki yirmi yılda hiçbir şey yaşanmamış, yirmi yılda kazanılanlar kaybedilecekmiş gibi değil mi? Maalesef köklü değişiklikler yok. Bunun için de bütüncül bir fikir gerekiyor. Sadece iktidar olmak yetmiyor. İnşallah Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun Bütün Fikri Gerekliliği isimli eserini niçin yazdığı anlaşılır. Bütüncül bir değişiklik yapılamamış. Tabiî değişiklikler bir günde, beş yılda, on yılda tam olmuyor. Direnç de var; ama fırsatları iyi değerlendirmek lâzım. İktidarın değişiklikleri değil, vatandaşın şuurlu çıkışları ve sahiplenişleri lâzım. Benim gibi düşünen insanlar iktidar olunca yetmiyor. Fiilen de desteklenmeli. Küçükmüş gibi gözükse de, bu tip eylemlerin, itirazların olması gerek. Bu da mevcut iktidarın elini güçlendiren, itici bir kuvvet oluyor. Mesela İçişleri Bakanlığı’ndan genelge yayınlansaydı, “bu tip şeyleri yapmayın, kaldırın” deseydi ortalık ayağa kalkardı. Ama şimdi bir insanın, bir ilçedeki tepkisi, “olmaz!” demesi, her şeyi çözüyor. Hiç kimse de bir şey diyemiyor, itiraz edemiyorlar. Ferdî çıkışlar çok önemli.

Vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Ben de teşekkür ederim. Kolay gelsin.

Baran Dergisi 766.Sayı