Mevlâna Celaleddin Rûmi, üzerinde belki en çok tartışmanın olduğu sûfîlerden biridir. Bilhassa Batı popüler kültürü içerisinde oldukça tanınan Mevlâna, adeta bir kişisel gelişim uzmanı ve bir rûhi önder muamelesi görür. Ancak bu algının inşasındaki en önemli unsur Mevlâna’nın İslami bağlarından kopartılmasıdır. Hayatı boyunca hiç Kuranla, Sünnette ve İslami ilimler iştigal olmamış gibi sadece ‘aforizmaları’ ön plana çıkartılmaktadır.

Rozina Ali, son derece bariz görülen bu durumu Rumi hakkında Batı'da çıkan bazı kitaplar üzerinden şöyle açıklıyor: "(Mevlâna’nın) Tüm dinlerin üzerinde bir sevgi dini kurduğunu ileri sürüyorlar… Bu türden okumalarda Rumi'nin görüşlerini mensup olduğu İslam'ın şekillendirdiği kolaylıkla göz ardı edilebiliyor. Diğer semavi din mensuplarını Ehl-i Kitap olarak tanımlayan Kuran evrenselliğe doğru bir çıkış noktası sunuyor. Oysa pek çoklarının hayran olduğu Rumi'nin evrenselliği, onun Müslüman bağlamından ileri geliyor."

Son dönemlerde Batı'da Mevlâna popüler okurunun genişlemesinde Amerikalı şair Colman Barks'ın geniş kitlelerin anlayacağı şekilde yaptığı bir düzine çevirinin payı büyük. Özellikle Mevlâna'nın bir şair olarak görülmesinde ve entelektüel kesimlerin revaç göstermesinde oldukça etkili oldu. Ancak Rozina Ali'ye göre Barks'ın yaptığı tercümeden ziyade yorumlamadır, zira Farsça'yı ne yazan ne konuşan, ne de İslam ve edebiyatı üzerine bir eğitim alan Barks'ın esas olarak yaptığı kendisinden öncekilerin 19'uncu yüzyılda tercüme ettiği Mevlâna rubailerini "kafesinden serbest bırakarak" Amerikan şiirine çevirmektir. Ali'nin şu tespiti de kayda değer: "İngilizce çevirilerdeki Rumi, insanların çok hoşuna gidiyor ama bu çevirilerin bedeli kendi kültüründen ve dininden bağları koparılmış bir Rumi."

Duke Üniversitesi, İslam ve Orta Doğu araştırmaları profesörü Omid Safi ise "Batı'da Mevlâna'nın eserlerinin İslam'dan uzaklaştırılma çabası"nı çok daha öncelere Victoria dönemine kadar götürüyor. Ona göre o dönemin Batılı teolog ve mütercimleri Mevlâna, Hafız gibi "şair"lerin görüşlerini bir "çöl dini" olarak gördükleri İslam ile onun ahlaki ve şer'i kodlarıyla bağdaştırmadıkları için bu eserleri temellerindeki İslam'dan yalıtan bir bakış açısıyla yansıttılar. Günümüzün Batılı Mevlâna çevirmenlerinin büyük kısmı da aynı yolu genişleterek Mevlâna'nın eserlerindeki İslami referansları en aza indirgediler, dinî bağlamlarından uzaklaştırdılar ya da onun şiirselliğini ön plana çıkarmak adına Müslümanlığını ikinci üçüncü plana ittiler. Omid Safi'nin bu yaklaşıma eleştirisi ise oldukça net: "Ben burada bir tür spiritüal sömürgecilik görüyorum."

‘Çölleşen dünya’ dan nasibini alan diğer bir kişi Mevlâna olmuştur. Batı’da ortaya çıkan ‘kişisel gelişim’ söylemlerinin altında esasen mevcut düzenle ve sistemle çelişmeyen, bozuşmayan ve de kavga etmeyen insan hedefi bulunmaktadır. Mevlâna’nın bu anlamda İslam’dan kopartılmasının arkasında böyle bir durum yatıyor diyebiliriz. Bu şekilde hem vicdanları rahatlatacak hem de düzenleri bozmayacak olan, kırpılmış ve dalları kopartılmış bir Mevlâna, bize konuşur hale gelecektir.

Kaynak: Rozina Ali, The Erasure of Islam from the Poetry of Rumi.

Tercüme ve Değerlendirme: Abdulkerim Kiracı