Türkiye’deki lâikliği din karşıtlığından ziyâde “İslam karşıtlığı” diye tarif etmek yerinde olur. Bunun için “lâiklik, İslam karşıtlığıdır!” diyoruz. Türkiye’deki lâiklik, Hıristiyan ve Yahudiliğe toleranslı, fakat İslam dinine düşmandır; çünkü İslâmı can düşmanı ve en büyük tehdit olarak görür. Bunda da haklıdır, çünkü kanla ve kahbelikle devirdikleri İslâm’ın er-geç onlardan intikam alacağını ve yaptıkları zulmün hesabını vereceklerini bilirler. Cumhuriyet tarihi bunun misâlleri ile doludur, hatta Tanzimatla başlamıştır Batılılaşma ihaneti.
Cumhuriyet nasıl kurulmuş, hangi dış güçlerle işbirliği yapılmış, kendi halkına, dinine, diline, kültürüne nasıl düşman olunmuş? Ve, Batı hukuku ve devrimleri kimlerin dayatması ile gerçekleşmiş? Bu suallerin cevabları maksadımızı açıklar.
Lâikliğin kavram olarak 1937’de kullanılması pek önemli değil.
Batıcı rejimin milâdı 1923’de cumhuriyetin ilanı olarak görülmeli.
Batı yörüngesine tam olarak girme ve sömürgeleşme ve sekülerleşme de o tarihlidir.
Tanzimat’tan beri verilen tavizler meyvesini vermiş ve nur topu gibi bir Batılı çocuğumuz  daha doğrusu Batılı piçimiz olmuştur. Bugün gelinen noktada soysuz ve Batıcı nesillerin “insan”dan “şen sıpa”ya tersine tekâmülü gözler önündedir. Salih Mirzabeyoğlu’nun “Aydınlık Savaşçıları” isimli eserinde dediği gibi: “Nerde o dağ gibi insanlar/ nasıl doğdu bu fareler”
Günümüz Türkiye’sinde, kökten lâik Allahsız kadrolar eliyle rejimi ayakta tutmak mümkün olmamaktadır. Ve bunu gören Türkiye’nin sahibi ABD, daha önce “yeşil kuşak” denilen projeyi “ılımlı İslam” diye güncellemiştir. Bu projeye göre yine seküler (dünyevî, dinle alakasız) hayat tarzı devam edecek, fakat şeklî Müslümanlığa müsaade edilecektir. Biz buna, yani ABD’nin ılımlı İslam projesine “ılımlı lâiklik” de diyoruz. Ilımlı İslâm’ın baş aktörü Fethullah Gülen’dir ve partisi de AKP’dir. Aslında CHP ve diğer partiler de bu plana dâhil edilmiştir.
İslâm, baştanbaşa bir nizâmdır ve bir dünya görüşü ihtivâ eder. Zaten din, dünya için inmiştir, ahiret için değil; bunun aksi düşünülemez. İslam dini, cemiyet dinidir ve vicdanlara hapsedilemez. İslam hayat nizâmıdır.
Bütün bunları, İslam’la sekülerizm’in ve lâikliğin uyuşmayacağını belirtmek için söylüyorum.
“Ilımlı İslam” denilen ılımlı lâiklik, seküler bir dünya görüşüdür ve hayat nizâmı olarak Allahsızdır. Onun için biz ABD’nin ılımlı İslam projesine inananlara “Allahsız İslamcılık” veya “imansız İslamcılık” yaftasını yapıştırdık. Baran Dergisi yıllar önce bu yakıştırmayı yaparken, hakaret kastı gütmemiş, gerçeği olanca çıplaklığıyla ifâde etmeyi kastetmiştir. İçlerinde Allah inancı taşısalar bile, İslâm’ın hayat nizamını reddettikleri için bu kişi ve cemaatleri böyle sınıflandırıyoruz. Aksi ise yalancılık olurdu.
Esasında Hıristiyanlık bir dünya nizamı v’az etmediği için sekülerizmle bir noktada uyuşabilir ama İslâm asla!
İslam, yemekten içmeye, ticaretten kazanca, temizlikten zerafete, ibadetten ahlâka, aşktan vecde kadar hayatın bütün şubelerini kuşatır. Yaratıcının yarattıklarının işlerini bilmemesi ve yarattığı dünyaya karışmaması düşünülemez. Böyle bir Müslümanlık olamaz.
Allah ve resulüne inandığını söyleyenin sekülerizme inanması kabul edilemez.
“İslam, hayat nizamı” dedik ve ılımlı İslam da “islamı red” demek olduğunu siyâsî ve dînî bir dille izâh ettik. İslâm’ın bir cüz’ünü inkârın küllünü inkâr demek olduğunu da fıkhî- dînî bir dille ifâde edelim.
Halkın hayatını devam ettirmeyi gâye edinmesi ve şuur seviyesinin inkılapçı olmaması onların ılımlı İslamcı olması mânâsına gelmez. Halk, ılımlı düşünülebilir; fakat burada eleştirdiğimiz ABD projesi olarak yürütülen ılımlı İslam sapkınlığıdır. Aslında halk ABD’yi de istemez, risk almayı da. Risk alacak olanlar, halkın öncü güçleri ve örgütçü güçlerdir. Halk, komuta etmesini bilenlere asker olur, komutan değil.
Şimdi gelelim BD-İBDA fikir ve aksiyonuna ılımlı İslamcıların neden düşman olduğuna?
İslam’a parçalanmaz bir bütünlük içinde imân eden  ve bunun tatbik fikri demek olan İslam’a Muhatab Anlayış’ını bir dünya görüşü olarak ortaya koyan BD-İBDA Hareketi, dün kökten lâikçilerin en büyük rahatsızlığını celbettiği gibi, bugün de ılımlı lâiklerin (ılımlı islamcıların) en büyük rahatsızlığını celbetmektedir.
Sekülerizme inanan ılımlı İslamcılar için en büyük tehdit ve tehlike, tıpkı efendileri ABD-AB gibi, radikal İslam dedikleri gerçek islamdır; yani BD-İBDA İslama Muhatab Anlayışı’dır; onun küfre ve emperyalizme isyan edip karşı çıkan duruşudur.
Ilımlı İslamcıların kitabında “cihad” yoktur, başka bir çok İslam emrinin olmaması gibi. İslam, tek kanatlı kuş misâli “rahmet ve barış”tır; fakat bu rahmete onların “radikal İslamcı” dedikleri Müslümanlar dâhil değildir. Yine onların kitablarına göre ABD Müslümanların ülkelerini bombalayabilir, İsrail çıbanbaşı olarak orta doğuda kalabilir, seküler-Batıcı hayat Türkiye’de Müslümanlara dayatılabilir, fakat bu hainliklere karşı isyan etmek gayrı meşrûdur, terördür.
İşte BD-İBDA Hareketinin farkı ve kurtuluşumuzun nasıl ve niçini.
Batı’nın ılımlı-ılımsız çamurlarında debelenmek istemiyorsak, kurtuluş reçetemizi bizi batıranlardan beklememeliyiz.  


Baran Dergisi 202. Sayı