Irak, 2 Ağustos 1990 tarihinde Amerika’nın petrol bölgesi sayılan Kuveyt’i bir gece yarısı kendi topraklarına kattı. Bunun üzerine Irak’a karşı halen devam eden ambargo kondu. Dünyayı sömürgeci siyasetle idare eden emperyalist eşkıyalar, aralarında ittifak kurup 18 milyonluk Irak’a saldırdılar. Irak, Amerikan sömürgesi Kuveyt’ten geri çekildi; fakat 4 yıldır Irak’a Yahudi ambargosu devam ediyor.
Körfez Savaşı İBDA için önemli adımlara gebe olmuştur. Kumandanımız Salih Mirzabeyoğlu’nun 5-11 Ekim 1990 tarihli Cuma Dergisi’ndeki Körfez Krizi ile ilgili röportajı tarihî bir öneme haizdir. İBDA’nın tutarlı ve doğru siyasetinin bir belgesidir bu röportaj…
Körfez Savaşı’nda ABD emperyalizmi bayağı zorlandı ve onarılmaz yaralar aldı. Kumandanımızın tesbiti ile “Saddam, dünya arabasının bir tekerini söktü”… Körfez Savaşı’nın galibi pek belli değil! Saddam hâlâ ayakta, Bush ise devrildi. ABD, Körfez Savaşı’ndan sonra her tarafta zorlanıyor. Küba, Haiti, Kuzey Kore gibi ülkeler Amerika’ya efelenebiliyor. Somali kurtuluş savaşında ABD’ye ağzının payını verdi. Körfez Savaşı’nın verdiği yıkımı ABD üzerinden atamadığı gibi gittikçe de bu işten zararlı çıkıyor. ABD eski gücünde olsa, Küba, Haiti ve Kuzey Kore’ye çok daha değişik davranırdı. Şunu belirtebiliriz ki, Irak ABD’yi tökezletti; Somali de bir tokat vurdu. Halen devam eden –ki ambargonun aynı hızla sürmesi bunu göstermektedir- Körfez Savaşı’nda kesin galip gösterilemezse bile ABD’nin mağlubiyete doğru gittiği meydanda. Görülen o ki ABD, dünya siyasetinden gittikçe geri çekiliyor. Her yerde yediği tokatlardan dolayı ricat etmek zorunda kalıyor.
Körfez Krizi’nden bu yana dört yıl geçti. Bu zaman zarfında Irak’ın yaralarını sardığı ve ayakta kaldığı görüldü. Emperyalist cephe ise Irak lideri Saddam Hüseyin’i bir türlü dize getirememenin sıkıntısını yaşıyor. Irak halkı, emperyalist cephe ile uzlaşmıyor. Onlara teslim olmuyor ve yiğitçe direnişe devam ediyor. Yahudi ambargosuna da boyun eğmiyor. Kölelik ruhlarına işlemiş bizdeki Batıcı işbirlikçiler, Irak’ın alkışlanacak direnişini bir türlü hazmedemiyorlar. İstiyorlar ki herkes kendileri gibi Batı emperyalizminin kölesi olsun, onların atacağı bir kemiğe razı olsun! Fakat dünyada Irak gibi, Libya gibi, Somali gibi, Kuzey Kore gibi, Küba gibi, Haiti gibi emperyalizme direnebileceğini gösteren ülkeler gittikçe çoğalıyor…
Körfez Savaşı’nda sırf ABD’nin ulvî (!) menfaatleri için Irak’ı arkadan vuran TC’nin şu anki Cumhurbaşkanı S. Demirel şu sözleriyle Irak’ı da kendileri gibi emperyalizme kölelik yapmaya davet etmektedir: “Dünya ile küs olunmaz. Irak dünya ile bir an önce barışmalıdır…” Yani Irak direnmekten vazgeçsin ve ABD-Yahudi emperyalizmine teslim olsun. Utanmadan bu teklif edilmektedir kahraman Irak halkına… Fakat görünen o ki Irak halkı Amerikan postalı yalamaya pek meraklı değil. Bilakis ABD ile savaşan liderinin etrafında kenetlenmiş ve sabırla direniyor. Körfez Savaşı esnasında bir “Zalim Saddam” edebiyatı başlamıştı. ABD ve 33 müttefiki ile yani Haçlı İttifakı ile savaşan Saddam Hüseyin nedense “Zalim Saddam” olmuştu… Bu, Müslümanları avlamaya yönelik bir ABD-CIA propagandasından başka bir şey değildi. Müslümanlar arasına bu propagandayı üflediler. Bizdeki İslâmcı etiketli zavallılar bu afyonu hemen yuttular. Saddam Hüseyin ve Irak halkı ABD ile harb ederken tuttular Saddam’ı karalamaya başladılar. Mevzu Körfez Savaşı olduğuna göre böyle bir ağız kullanmak apaçık bir şekilde ABD’nin ekmeğine yağ sürmekti. Çünkü Saddam ABD ile savaşırken onun geçmişini karıştırıp, onun aleyhinde tavır almak ABD’nin işine yarar… Politikalar o anki duruma göre geliştirilir; Şartlar değişince politikalar da değişir. Saddam, ABD ile harb ederken Irak’ın yanında yer almak gerekir. Eğer Saddam başka bir ülke ile harb ederse –mesela Müslüman bir ülke- başka politikalar geliştirilir. Saddam’ı ve Irak halkını ABD karşısında desteklemek, Saddam’ın geçmişinde yaptıklarını onaylamak manasına gelmez. Körfez Savaşı esnasında yayın hayatına atılan İBDA-C TARAF’ın 1 Mart 1991 tarihli ilk sayısında “Saddamcılık Üzerine” yazısında o durum izah ediliyor ve şöyle deniliyordu: “Vietnam ile ABD arasında bir savaş olsa, Vietnam tarafında yer alırız.” Bugün de yine aynı şeyi söylüyoruz. Kuzey Kore Sen Oradan, Biz Buradan! Küba Sen Oradan, Biz Buradan! Somali Sen Oradan, Biz Buradan! Saddam Sen Oradan, Biz Buradan!..
ABD, emperyalizme kafa tutan Irak’ı cezalandırmak için tarihinin en büyük yığınağını hain Suudi Arabistan topraklarına yaptı. 6 ayda 600 bin asker yığdı. 33 ülkeyi yanına aldı ve Irak’a çullandı. ABD kontrolündeki medya “5 saatte Irak’ın işinin bitirileceğini” yazdı. Bizdeki medya da bunu herkese inandırdı; fakat savaş aylarca sürdü ve bir netice yok. Hatta dört yıl oldu, Irak’ın işini bitiremediler. Görünen o ki ABD’nin işi gittikçe zora giriyor. MOSSAD’ın bir cephesi olarak görebileceğimiz Nokta Dergisi Körfez Savaşı esnasında kapağında “ABD Orgazm Olmak İstiyor” diye manşet atabilmişti. Fakat cinsel ilişkiye benzettiği bu savaşta hevesleri kursaklarında kaldı. Bilakis Bush’un ve ABD’nin haline bakarak Saddam’ın “zevkten dört köşe” olduğunu söyleyebiliriz. Savaştan bir yıl sonra Irak’a gitmiş (1992) ve oraları görmüş birisi olarak şunu da belirteyim ki, Irak, Körfez Savaşı’nın yaralarını sarmış, köprülerini onarmış, fabrikalarını faaliyete geçirmiş durumda. ABD ve Yahudilerin korkusu da bunun için ve hala ambargo ile Irak’ın belini kırmaya çalışıyorlar; ama sonuç alamıyorlar. Kumandanımız 5-11 Ekim 1990 tarihli röportajında, “Ambargonun ambargocuları çözme noktasına geleceğini” işaret etmişti.
Bizdeki kökten batıcı hainlerin ABD emperya­lizmine kafa kaldırılılacağına bir türlü akılları basmı­yor ve "nasıl olurda dünyanın efendisi ABD 18 milyonluk geri kalmış bir Müslüman ülkeyi hizaya getiremez" diye kafalarını duvara vuruyorlar. Kökten batıcı lanetliler için Saddam korkunç bir düşman. Çünkü efedileri ABD'ye dayılanmış ve hâlâ teslim olmamakta direniyor. Daha kötüsü de emperyalizme kafa kaldırılacağı hususunda başka ülkelere kötü örnek oluyor. "Lanetli Ses" familyasından Mehmet Altan da 23 Temmuz 94 tarihli MOSSAD cephesi Sabah gazetesindeki yazısının başlı­ğını "Saddam Solculuğu" diye koymuş. Sol ile ilgili bir eleştiri yazısının başlığını hiç alâkası yokken böyle koyuyor. Saddam korkusu ve nefreti bunların iliklerine kadar işlemişti; çünkü Batı Saddam'dan korkmaktadır. Batı Saddam'ı Hitler'e benzetir. Biz­deki kökten batıcı ajanlar da, emperyalizme boyun eğen birçok diktatörü desteklerken, Saddam’a "kanlı diktatör" derler. Aslında eleştirinin sebebi diktatör falan olması değil, ABD emperyalizmine baş kaldırmasıdır. Onlara göre emperyalizme bo­yun eğen diktatör "iyi diktatör", emperyalizme bo­yun eğmeyen de "kanlı diktatör”dür. Suud kralı ye Şavarardnadze’nin diktatörlüğünü desteklerler, iş Saddam’a gelince "kanlı"olur.
Körfez Savaşı'nın galibi yok demiştik. Yalnız kesin olan bir mağlubu var, onu açıklayalım: "KÖRFEZ KERİZİ TÜRKİYE". Bunu mübalağa olarak söylemiyoruz. Körfez Savaşı'nın en büyük zararına TC uğramıştır. 2. Ahbes Özal'ın "bir koyup üç alacağız!" palavralarına rağmen devamlı za­rarda olan ve halk ağzındaki argo deyişiyle "üçün birini" alan TC olmuştur. Türkiye'nin şu anki krizinde de Körfez Savaşı'nın büyük etkileri vardır. O kadar ki, ABD vatandaşı pasaklı Çiller, asıl vatanında ambargonun kaldırılması için efendilerine yalvar- yakar olmuştur; fakat dinletememiştir. Yumurtalık boru hattındaki petrolü dahi çekemeyen TC'nin Körfez Savaşı zararı 30 milyar dolar civarında, İn­cirlikten kaldırdığı uçaklarla Irak'lı Müslümanları bombalayıp kanına girmek, ambargodan dolayı yüzbinlerce çoluk-çocuk, kadın, ihtiyarın ölümüne sebebiyet vermek gibi affedilmez suçların sahibidir TC... Bu suçlar sırf ABD istedi diye işlenmiştir. Yine ABD istedi diye Irak'a uygulanan ambargoya köpek sadakatiyle uyarken Azerileri kesen Ermenilere ise buğday gönderip elektrik veriliyordu. Demirel de bunu, "komşumuz açken tok duramayız!" diye izah (!) ediyordu. Irak'a gelince onlar "komşumuz” ol­muyor, ama Azerileri katleden Ermeniler "komşu­muz" oluyor. Parya devletin mantığına bakın! Müslüman ve komşumuz olan bir ülkeye 4 yıldır ambargo uygula, açlıktan bebelerini öldür, sıra Ermenilere ambargo uygulamaya gelince yan çiz! Parya devlet değil de nedir bu devlet?.. Azerî Türklerden yana değil de Ermenilerden yana tavır koymanın başka izahı var mıdır?.. Türk devleti dendiğine bakmayın, Türklüğü de sahte... Devletin başındaki Türk ismi Türkleri temsil etmekten de uzaktır...
İBDA'nın öncülüğünde 25.1.1991 tarihinde Körfez Savaşı sırasında Beyazıt Meydanı'nda yapılan ABD'yi protesto gösterilerinde devlet bir panik yaşamıştı ve bir halk ayaklanması arefesine gelindiğini düşünerek ABD'nin de isteğiyle Özal hükümeti İBDA ve İBDA-C'ye operasyon emrini vermişti. Kumandanımız Salih Mirzabeyoğlu ve 23 gönüldaşımız 1 Şubat 1991 tarihinde gözaltına alınmıştı. Özal’ın bu emrini ve Kumandanı­mızın işkence şubesine alınmasını unutmadık. Bunu, hesabını sorma şuuru ile belirtelim.
Saddam'ın bir İslâm lideri veya İslâm kahramanı olduğunu iddia etmiyoruz. ABD ile kim harbederse onu tutardık diyoruz. Bu Kore de olabilir, Küba da olabilir. Saddam Hüseyin Müslüman bir ülkenin lideridir. Onun Halepçe'de Kürtlere ve Musul ve Kerkük'te Türklere geçmişte yaptıkları malûmumuzdur. İran'la harbetmesi de makul se­bebe dayanmamaktadır. Bütün bunları tasvip et­memiz mümkün değildir. Fakat bunlar Körfez Savaşı'nda ABD ile harbeden Saddam'ın karşısında ve emperyalizmin yanında yer almamızı icabettirmez.
Saddam Hüseyin savaşçı bir lider... Körfez Savaşı’nda bu yeteneğini Haçlı İttifakına karşı savaşarak gösterdi, İran-lrak savaşında "İran'a karşı bana yardım edin" diyerek, Batı'dan ve Suud'tan temin ettiği askerî yığınaklarla Körfez Savaşı'nda onları vurduğu meydana çıktı. Savaş esnasında kurduğu maketlerle, ABD ve müttefiklerini epey oyaladı... Osmanlı Devleti'nde de Bağdat'a bağlı olan Ku­veyt, Irak'ın (Bağdat) tabiî bir toprak parçasıdır. Kuveyt, Irak'ın tabiî uzantısıdır, ona aittir. Saddam Hüseyin, Kuveyt'e kaba bir petrol iştihası için değil de em­peryalizmin ileri karakolu olduğu gerekçesiyle saldırsaydı, İslâm Âleminde daha büyük ilgi doğardı. Hele hele önce İsrail'e vursaydı... Hangi gaye ile olursa olsun Ortadoğu ve İslâm Âlemini sömüren ABD ve İsrail'e vuranları desteklememiz çok tabiî­dir. ABD'nin petrol kuyusu Kuveyt'e şu veya bu sebepten vuruldu ve burnu kanatılmayan İsrail, Irak tarafından atılan Scud füzeleriyle sığınaklara kapatıldı, ağlayan Yahudi piçlerini televizyonlarda seyrettik. Bunlar İslâm gayesi gözeten siyaset için uygun olaylardır. Bizim siyasetimiz, İslâm gayesi faydasını gözeten ince siyasettir. Bu fayda doğuyorsa, her kim olursa olsun destekleriz. Körfez Savaşı'nda bu fazlasıyla tecelli etmiştir.
Haftalık Taraf Dergisi Sayı 8- 29 Temmuz 1994