ABD'ye bağlı Afganistan'ın Yeniden İnşası Özel Başmüfettişliği (SIGAR) Başkanı John Sopko, ülkede DEAŞ ve El Kaide gibi örgütlerin bulunduğunu belirterek, yabancı güçlerin çekilmesi halinde bu örgütlerin Afganistan'daki siyasi yapıyı ele geçirmeyi beklediğini açıkladı.

ABD'ye bağlı Afganistan'ın Yeniden İnşası Özel Başmüfettişliği (SIGAR) Başkanı John Sopko, SIGAR'ın "Afganistan 2021 Yüksek Risk Listesi" başlıklı raporunu sunmak üzere Temsilciler Meclisi Hükümeti Denetleme ve Reform Komitesinde değerlendirmelerde bulundu.

Raporda, ABD’nin 2002’den bu yana Afganistan’ı yeniden inşa etmek üzere 143 milyar dolar harcadığının tespit edildiğini aktaran Sokpo, bu miktarın yüzde 62'sine tekabül eden 88 milyar doların Afgan ordusunun eğitim ve ekipmanları için kullanıldığını tespit ettiklerini söyledi.

Sopko, bu harcamalara rağmen Afganistan’da şiddetin "kabul edilemez seviyede" olduğunu ve DEAŞ ile El Kaide gibi örgütlerin ülkede zaten kırılgan olan sistemi ele geçirmeyi beklediğini ileri sürdü.

Afganistan üzerine hazırladıkları raporun terörle mücadele ve yeniden inşa çabalarının hedefinin güçlü, istikrarlı, demokratik ve kendi kendine yeten bir Afganistan’a bağlı olduğu tespitinin yapıldığını anlatan Sopko, "Maalesef, raporumuzda da bu konu detaylı bir şekilde ele alındığı üzere Afganistan bu gerçekten çok çok uzakta." dedi.

Katar'ın başkenti Doha'da 29 Şubat 2020’de Taliban ile ABD arasında anlaşma imzalandığından beri Afganistan'daki şiddetin giderek arttığını ifade eden Sopko, "Sözleşmelilerin desteği çekildiği takdirde, Afganistan’da hiçbir yapı birkaç aydan fazla çatışmalarda etkinlik gösteremez." ifadelerine yer verdi.

ABD Savunma Bakanlığına (Pentagon) bağlı 13 bin sözleşmeli personelin Afganistan’da bulunduğunu ancak Taliban ile ABD arasındaki anlaşma gereği bunların 1 Mayıs’ta ülkeye dönmesi gerektiğini hatırlatan Sopko, geride 6 bin civarında Afgan olmayan başka ülkelerin sözleşmeli personelinin kalacağını ifade etti.

SIGAR Başkanı, Afgan ordusunun bu denli zayıf olmasının bir nedeninin de ABD’nin ve diğer bağışçı ülkelerin verdiği yardımı belirli şartlara bağlamaması olduğunu söyledi.