Geçtiğimiz Nisan ayında Allah’ın fazl-ı keremi ile Umre ibadetini yapmak nasip oldu. Medine ziyaretimiz esnasında Peygamber Efendimiz (SAV)’in mübarek ruhaniyeti gürültüden rahatsız olmasın diye tren raylarına keçe döşeten Sultan Abdülhamid Han’ın, hacıların yolculuk sürelerini kısaltmak ve güvenli gidiş gelişini sağlamak için yaptırmış olduğu müze haline getirilen tren garını yalnızca uzaktan seyredebildik. Tren garının müze haline getirilmesine rağmen, ayda sadece 1-2 defa kapısının açıldığını öğrendik. O mübarek topraklarda sultanımızın yaptırmış olduğu tren garının içini de görmek isterdik; ama Suud yönetiminin Osmanlı eserlerine karşı vefasız ve katı kurallar koymuş olması bizi bu ziyaretten mahrum etti.

Mekke ziyaretimizde ise yine Sultan Abdülhamid Han’ın 1897 yılında fakir hacıların konaklaması için inşa ettirdiği Osmanlı Kışlası’nın yıkılmaya başlayan duvarları, çürüyen pencereleri ve içine atılan çöpleri görmek bizi ziyadesiyle üzdü. Mekke çarşılarında gezerken Türk olduğumuzu söylediğimizde “Osmanlı” diye bize karşılık veren insanların, Osmanlı’ya olan vefaları ve özlemleriyle bize muhabbet göstermelerinden memnunken, biz ecdadın bizatihi torunları olarak Mekke’de belki de son eseri olan kışlaya sahip çıkmayarak, hürmetsizlik ediyoruz. Bundan 17 yıl önce yine Osmanlı’nın Kabe’yi korumak için yaptırdığı Ecyad Kalesi’ni, Suud yönetimi Türkiye’nin gözünün içine baka baka yıktı. O tarihlerde Ecyad Kalesi’nin yıkılışına dünyadan da tepkiler gelmesine rağmen Suud yönetimi yıkımı durdurmadı ve yerine Kâbe’yi ayak altı hizasından seyredilsin diye “Zamzam Towers” denen melun bir taş yığınını inşa etti. Suud yönetimi yakında Osmanlı Kışlasını da yıkarak yerine muhtemelen otel veya otopark yapacaktır. Osmanlı Kışlası dediğimiz misafirhane, Sultan Abdülhamid’in tahtan indirilmesinin hemen ardından kışla haline getirilmiş ve Birinci Dünya Savaşı sırasında bazı birliklerimiz burada bulunmuştur. Şerif Hüseyin, Osmanlı’ya karşı başlattığı isyanda başarı elde ederek kışlanın terk edilmesi ve askerlerin teslim olmasını istemiştir. Kışla komutanı ise bu teklifi reddederek 24 gün boyunca çarpışmış ve bu çarpışmada birçok askerimiz şehid olmuştur. 400 yıllık Osmanlı hâkimiyeti bu kışlanın düşüşü ile son bulmuştur. Demem o ki, ecdat zor durumda iken bile Mekke’de Osmanlı hâkimiyeti devam etsin diye kışlayı terk etmemişken, biz; yani ülkemizin yetkili kurumları, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı, Osmanlı Kışlası’nı Ecyad Kalesi’nin kaderine teslim etmesin, buna müsaade etmesin!

Şahsımın elinden gelen ancak duyduğum huzursuzluğu dile getirmek ve durumu yetkili kurumlara bildirmektir. Cennet Mekân Sultan Abdülhamid Han’a ve şehid olan askerlerimize vefa borcumuzu ödeyelim; yıkılmaya yüz tutmuş Osmanlı Kışlası’nı koruyalım, restore edelim hatta tekrar kullanılır hale getirerek Türkiye’den giden hacılar için misafirhane yapalım. Umarım bu yazı hassasiyetleri uyandırmaya vesile olur. Vefa ve muhabbetle kalın.


Baran Dergisi 646. Sayı