İsrail’in Müslüman halk üzerindeki baskılarına değinen Filistin Dayanışma Derneği (FİDDER) Başkanı Muhammed Mişemiş, “İsrail hükümeti çok katı kurallarla halkı bezdiriyor. Müslümanların ev dahi yapmasına izin vermiyor, çok yüklü vergiler koyuyor. Bu sebeple izinsiz evler yapılıyor diye evlerini yıkıyor, hem de evlerini yıktığı kişilerden yıkım parası istiyor. Yahudiler yerleşsin diye onların istediği gibi ev yapmasına izin veriyor. Filistin halkı da evlerini Yahudilere satmıyor. Kudüs bir İslâm beldesi. İsrail hükümeti buranın Yahudi şehri olduğunu iddia ediyor ve bunu değiştirmek istiyor. Yol, sokak, mahalle isimlerini değiştiriyor.” dedi.

İsrail’in Ramazanlarda niçin Müslümanlar üzerindeki baskısını artırdığını sorduğumuz Musa Biçkioğlu ise, Kudüs’te Ramazan’da farklı ve coşkulu bir atmosferin ortaya çıktığını İsrail’in buna göz yummak istemediğini belirtti. “Kudüs’te özellikle de eski şehir tarafında Ramazan aylarında farklı bir atmosfer oluşuyor. Nitekim Kudüs’ün paylaşılamayan tarafı da eski şehirdir; mukaddes mekânlar da bu 1 kilometre karelik alanda bulunur. Filistin halkı özelinde düşündüğümüzde, Mescid-i Aksa burada bulunuyor. Filistin’in en ücra kesimindekiler dahi Ramazan’da Mescid-i Aksa’ya varmaya can atıyorlar. Bu geçmişten beri sürdürülen bir hassasiyettir.” ifadelerini kullanan Biçkioğlu, Müslümanların Mescid-i Aksa’da bir Cuma namazını yahut bir vakit namazını edâ etmek için sıcak yaz günlerinde dahi kontrol noktalarında saatlerce beklemeyi göze aldıklarını söyledi.

“Gençler ölümü göze alıyor!”

Gençlerin Mescid-i Aksa’ya girmek için vurulma pahasına 12 metrelik duvara iplerle tırmanıp oradan duvarın karşısına atladığına dikkat çeken Biçkioğlu, bu vaziyetin gençlerde hâlâ inancı uğruna ölümü göze alma iştiyakının olduğunu gösterdiğini belirtti.

Musa Biçkioğlu

Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Kudüs’ün yanı sıra diğer şehirlerden gelenler ve İsrail içinde olan Kuzey Müslümanları denilen Müslümanlar da gelince şehirde olağanüstü bir kalabalığın oluştuğunu belirten Biçkioğlu, “Bu atmosferde artık İsrail’i Kudüs’te göremez oluyorsunuz, halbuki Ramazan haricindeki dönemlerde İsrail Kudüs’te rahatlıkla görülebiliyor. Bunu kırmak adına İsrail Ramazanlarda baskısını artırıyor. Dilim varmasa, gönlüm elvermese de şunu söyleyebiliriz, Ramazan dışında Kudüs İsrail’in oluyor; Ramazan’da ise Kudüs’te İsrail diye bir şey kalmıyor. Son yıllarda İsrail bunu kırmak yolunda ilerliyor. Dışarıdan gelenler epey sınırlandırıldı, çok zor şartlarda gelebiliyorlar; fakat reklamlarda sanki rahatça ibadet edilebiliyormuş gibi, İsrail yardımcı oluyormuş gibi gösteriyorlar.” ifadelerini kullandı.

Şam kapısında başlayan kavga

Bu sene Kudüs’te işgalci İsrail güçleri ile Filistinli Müslümanlar arasında yaşanan kavga Şam kapısı çevresinde ortaya çıktı. Biçkioğlu, Şam kapısının ehemmiyetini “Şam Kapısı çok değerli bir yerdir. Tarihî Kudüs şehrinin kuzeyinde üç kapı bulunur, bunlardan ortadaki Şam kapısıdır. Çok güzeldir ve mimarî mânâda çok kıymetlidir. O kapıya etrafındaki merdivenlerden inerek geliyorsunuz ve kapının etrafı bir amfitiyatroya benziyor. Kudüs şehrinde yaz günleri aşırı sıcak olsa da, akşama doğru çok güzel bir serinlik olur. Bu serinlikte dışarıda oturmak zevklidir. Ramazan’da da genelde Arap kardeşlerimiz sahura kadar uyumazlar. Müslümanlar Şam kapısında toplanır, orada eğlenir, sohbet ederler; oranın kendilerine ait olduğunu gösterirler. Yahudiler de gelip burada etkinlikler yapabilirler.” sözleriyle anlattı.

Kudüs’ün Müslüman ahalisinin her sene Ramazan’da Şam kapısında iftarlarını yaptıklarını belirten Mişeniş, “İsrail polisi, Müslümanların burada bulunmasını yasakladı; fakat fanatik Siyonistlere izin verdi. Onlar burada dans ediyor, yemek yiyor, Müslümanlara buranın yasaklanmasını kutluyorlar. Kudüs ahalisi bu kararı kabul etmedi ve protesto etti. Bu protestolar dolayısıyla yaklaşık 100 Filistinli tutuklandı, 20 kişi yaralandı. Yine de direniş devam etti. Elhamdulillah bu direniş neticesini verdi ve karar iptal edildi; fakat daha sonra tekrar yasak getirildi.” derken, Biçkioğlu da Müslümanların direnişinin Ramazan boyunca devam etmiş olmasının ehemmiyetli olduğuna vurgu yaptı.

Siyonistler saldırıya hazırlanıyor

Bu sene İsrail baskısının farklı bir sebebi daha var. Yahudi takvimine göre Yahudilerin Kudüs’ü ele geçirişi bu sene 28 Ramazan (10 Mayıs)’a denk geliyor. Siyonistler 28 Ramazan’da Mescid-i Aksa’ya büyük bir baskın yapılması çağrısında bulunuyorlar. “10 Mayıs’ta bunu gerçekleştirmek için geçmiş senelerde yaptıkları çağrılardan farklı olarak 35 gün öncesinden aralarında eski bakanların, parlamento şeflerinin ve Mescid-i Aksa yerine bir tapınak inşa edilmesi için çalışan örgütün fiilen içinde bulunduğu kişiler otellerde toplantılar yaparak bunun afişlerini ve sloganlarını hazırladılar.” diyen Biçkioğlu, “Müslümanlar için Ramazan’ın zirve olarak görebileceğimiz son günlerinde işgalcilerin buraya yönelik bir plânı var, bayramlarımız denk geliyorsa kabullenip geri çekilmesi gereken Müslümanlardır, diyorlar. Müslümanlara bunu kabul ettirmek için saldırmaya hazırlanıyorlar.” ifadelerini kullandı. FİDDER Başkanı Mişeniş de, söz konusu saldırı sebebiyle Filistin halkının, tüm İslâm âlemini Kudüs’e destek vermeye davet etti.

“Ayasofya Kudüs’ün Anahtarıdır!”

Siyonistlerin, Müslümanlar için son derece ehemmiyetli olan Mescid-i Aksa’nın kontrolünü tamamen ele almak istediğini belirten Mişeniş, “Önceden aynısını el-Halil’deki Halilurrahman Camii’nde yapmışlardı. Mescid-i Aksa’da etkinlikler yaparken şimdi ise Aksa’da ibadethane yapmak için yer istiyorlar. Ramazan’da Mescid-i Aksa’nın bahçesinde yemek yemek suretiyle Müslümanları tahrik ediyorlar. Ayasofya henüz müzeyken orada dans yapıldığında Türkiye’de nasıl Müslümanlar ayağa kalktıysa Mescid-i Aksa için de Filistinli Müslümanlar ayağa kalkıyor. Ben Ayasofya’nın Mescid-i Aksa’nın anahtarı olduğuna inanıyorum. Nasıl ki müzeyken Ayasofya esirdi ve uygunsuz görüntüler ortaya çıkıyordu, bunların aynısı Mescid-i Aksa’da hâlâ yaşanıyor. ifadelerini kullanırken Mescid-i Aksa’nın ehemmiyetini de “Miraç beldesi, Hazret-i Peygamber’in tüm peygamberlere imamlık ettiği yer, ilk kıblemiz.” sözleriyle tarif etti.

“Siyonistler ancak korkarsa durur!”

Mişeniş, Filistin’deki bu zulmün nasıl sona ereceğine dâir ise, “Siyonistlerin 1948 öncesinde başlayan saldırıları hiçbir zaman durmadı ve durmayacak. Siyonistler ancak korkarsa durur, tüm âlemi İslâm birleşip haddini bildirmeden durmayacaklar. Ama maalesef kimse ses çıkarmıyor, üstüne bir de İsrail’e destek veriyor. Ancak Mescid-i Aksa’nın özgürlüğünü sağlayabildiğimizde bu işkence bitecek!” ifadelerini kullandı.

Hülasa

Biçkioğlu ve Mişeniş’in anlattıkları, Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun ta 1988 yılında verdiği “İşkence ve Filistin Meselesi” konferansından bu yana müsbet yönde bir değişimin olmadığını bilakis vaziyetin daha kötü bir hâl aldığını, “Zaten Filistin’de şurda burda olanlar, bizim adam olamadığımızdan oluyor.” ifadelerinin hâlâ yürürlükte olduğunu gösteriyor. Filistin başta olmak üzere dünyanın dört bir tarafında zulme maruz kalan Müslümanların kurtuluşu Anadolu’da zuhur edecek İslâmî bir nizam ve bu çerçevede teşekkül edecek bir güç vasıtasıyla İsrail başta olmak üzere tüm zalimlerin tepelenmesinden geçiyor. Neticeyi başka yerlerde aramak ise çelik-çomak oynamaktan başka bir şey ifade etmiyor!

Soruşturma: Faruk Hanedar