İlki Cami duvarına en önce yanaşmaya çalışan insan kılıklı bir acayip mahluk. Önce "70 dakika fazla oruç tutuyoruz" diye başladı, milletin orucuna nifak sokmaya kalkıştı. Yetmedi, Akşam'ın haberine göre; “3 aylar ve kandiller diye bir şey yok. Hepsi geleneksel. Ne Peygamberimiz ne Sahabe teravih namazı diye bir şey kılmış” deyiverdi. Hızını alamayan A. Bayındır birde kefalet orucu diye bir şey yok” diye ekleyivermiş. Bu zatın hali hazırda İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı Başkanı olduğunu düşündüğünüzde gençlerimizin “İlahiyat Fakültesi” diye nasıl bir belanın içerisine düştüğünü varın siz tahmin edin.

Batı’nın 500 yıllık projesinin ürünü olarak zuhur etmiş “Ilıman İslam” kodlu  İslamı tahrif etme projesinin Türkiye ayağı güdücülerinin sembol şahsiyeti Fetullah Gülen her telden adamın katıldığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın düzenlediği iftara gönderdiği mesajda; “Bizler inanç ve anlayışımız ne olursa olsun kendine özgü insanca yaşama anlayışı geliştirebilmiş, herkesin konumuna saygı ahlakıyla hayatı ve saadeti paylaşmayı öğrenebilmiş bir medeniyetin varisleri konumundayız.”dedi. Bunun gibi binlercesi var. Ama güncel ya, bu cephede değişen bir şey yok ya, o açıdan özel. İslâm değil, kendimize özgü yani üç dinin farklılıkları göz ardı edilerek karşılıklı “hoşgörü-çıkar” çerçevesinde yaşam anlayışı… Niçin böyle dedik; İslâm son hak din olarak önceki dinleri reddettiği gibi yaşayan mensuplarını da hoş görmez ve reddeder. İsimlerini kafir, münafık, müşrik, mülhid diye anar ve kesinlikle aşağılar. İslâm’ın emri altında “itaatkâr” bir cizye-haraç altına alınması zaten onları aşağılamak içindir.

Bir diğeri, yine aynı çevreden Samanyolu TV’nin rezaleti… Anlayış ve pratik açısından Kemalistlerle fazla bir farkı olmayan ırkçı, jakoben ve kibirli zevatların arzı endam ettiği bir yayın grubu. İslâm düşmanlığı sinsice ve adice. “Kendimize Doğru” adlı programdan bahsediyorum. Kemalistlerin bir dönem, Yeşilçam endüstrisinde sarıklı cüppeli insanları film tiyatro ve sinema gibi çalışmalarında hep yobaz, cahil, geçimsiz, problemli, çağdışı profillerle temsil ettirmelerinin yerini bu defa “ılıman laikler” aldı. İnsanlar sembollerle düşünür ve gözler bu sembollerle harekete geçer. Dolayısıyla sokakta bu tipten insanlardan çekinilip, küçük görülüp aşağılanması sağlanıyordu. Şimdi Samanyolu Allah Resulü’nün sünnetlerinden olan sarık ve cüppe giymiş, güzelim bir sakal bırakmış birkaç zatı filmin en bayağı, en kötü ve en cahili olarak teşhir ederek aklı sıra bir kesimden intikam almaktadır. Ve yine cami içinde kadın-erkek karışık namaza getirdiği yeni yorumlarla Yaşar Nuri Öztürk’ün bu Ramazan’da ki boşluğunu doldurdu. Hem öyle bir zamanda ki herkesin iftarı beklediği bir zamanda Kur’an’la, duayla, güzel söz ve muhabbetlerle beklenmesi gereken iftardan hemen önce. Filmin sonu iftar yani… Tükürürüm cepheyi lakaydına şahsın ama neyse, hesap zamanı yakın…

Ve Süleyman Ateş, her zaman ki çirkefliği ile sahnede. Birde Star TV, daha Ramazanın ikinci günü Fi Tarihi diye bir filmi yayınlayarak, Din ile, Hz. Adem ile, Hz. İbrahim ile, Hz. Habil ile vs. din büyükleri ve terminolojisi ile baştan sona dalga geçen bir film yayınladı.

Allah’ın laneti şeytana ve onun erlerinin üzerine olsun. O şeytan ki Ramazan’da bağlanmış fakat ne hikmetse yukarıdan beri saydığımız şeytancılar, efendileri İblisi Ramazan’da hiç aratmamışlardır.

Son bir not; Cemal Nur Sargut adlı daha çok “hümanizm” dinini andıran ve içerisinde İslâm’ın muhteşem tasavvuf birikiminden izler taşıyan ve bir çok sapık gibi kendine Mevlana’yı maske edinen, gayesi istikametinde “yüzüne tükürseler” nimet bilip devam edecek kadar yüzsüz Modern Batıni ve Bahaileri andıran bir acip kadın. Kafası oldukça karışık ve bu davranışlarına olduğu gibi yansıyor.