İsmail Saymaz bir gazeteci. Hürriyet gazetesi muhabiri. Ama biliyorsunuz, gazeteciler, köşelerinden yazamadıkları şeyleri sosyal medyadan yazıyorlar. O sebeble gazeteci ve yazarları sosyal medyada yazdıkları ile değerlendirmek daha gerçek bir netice veriyor çoğu zaman. Sosyal medyadaki sayfasına baktığımız zaman İsmail Saymaz’ın iç siyaset yazdığını görüyoruz. Tipik bir CHP seçmeninin paylaştığı haberleri paylaştığını, yorumlar yaptığını, hatta çeşitli yönlendirmelerde bulunduğunu görüyoruz. Bunda tuhaf bir şey yok. Ak Parti’yi destekleyen yazarlar ve gazeteciler de aynı şeyi yapıyor zaten.

Fakat geçtiğimiz günlerde, hatta tam tarih verelim 18 Haziran’da yaptığı bir paylaşımda, iç siyaseti bu kadar yakından takip eden bir gazeteci olarak, klasik bir hatayı “bile isteye” tekrarladı. Baran Dergisi’nin kapağını paylaşarak şöyle yazdı:

“İBDA/C’nin dergisi Baran, 24 Haziran’da Cumhur İttifakı’na oy vereceklerini ilan etti. Derginin kapağında "Her çeşidiyle Kemalizm tarihin çöplüğüne" diye yazıyor.”

Peki buradaki “klasik” hata nedir? Bir gazetecinin bu “ayrıntıyı” atlaması tesadüf müdür? Bu paylaşım altına yapılan yorumlardan da görülüyor ki, algı oturmuş. İBDA-C bir örgüt ve o örgütün yayın organı Baran. Buradaki hata “İBDA-C’nin yayın organı” tamlaması. İBDA-C diye başlı başına bir örgüt olmadığını, İBDA’nın, Büyük Doğu’ya “nisbetle” ortaya konulmuş bir fikir hareketi, bir dünya görüşü olduğunu, İbdacıların “kendinden zuhur diyalektiği” çevresinde İBDA’ya nisbetle ortaya koyduğu faaliyetler çevresinde cepheleşme esprisinin olduğunu defaatle, mahkeme tutanaklarına geçecek şekilde yüksek sesle söylememize rağmen aynı hatayı “bile isteye” yapmaya devam ediyor gazeteciler. Ki bu hata (İBDA-C) bildiğiniz gibi gazetelerin 28 Şubat döneminde köpürtmeleri neticesinde Salih Mirzabeyoğlu başta olmak üzere yüzlerce insanın “örgüt üyesi” diye hapislere atılmasına sebeb olmuştu... Ama biz yine tekrar edelim:

İBDA-C diye bir örgüt yoktur. İBDA bir fikir hareketidir ve Salih Mirzabeyoğlu bir fikir ve aksiyon adamıdır. İBDA-C örgütü lideri olduğu iddiasıyla idamla yargılanmış ve 16 yıl cezaevinde kaldıktan sonra 2014 yılında yeniden yargılanmak üzere serbest kalmıştır. Yani “olmayan örgütün” lideri olmadığı anlaşılmıştır. Mahkeme safhasında 2000 yılında yaptığı savunmadan bir bölümü aktaralım:

“Malum olduğu üzere, sadece “cürüm atfı”nın herhangi bir mânâsı ve delil teşkil etmesi söz konusu olamaz… Polis sorgusundan itibaren “delillerden suçluyu tayin etme” yerine, “olsa olsa budur” kabilinden bir yakıştırma ve “münâsib görme” ile cürüm atfına maruz kalmışken, ortada herhangi bir delil olmaması bir yana, daha İBDA-C’nin ne olduğunun bile bilinmediğini görüyorum… Aşağıda tekrar açıklayacağım ve delillendireceğim üzere, İBDA-C diye organları belli ve organik bütünlüğü olan tek bir örgüt yok, bunu bir sıfat ve vasıflanma hâlinde alan bir sürü legal ve illegal oluşum vardır; bu durumda da, ben “örgütün başı” şeklindeki, polisin ve Savcılığın “suç atfını” üstlensem bile, yine kendilerinin bizzat ikrar ettikleri gibi, “örgüt mensuplarının gerçekleştirdiği eylemlere doğrudan doğruya katıldığı tesbit edilememiş olmakla beraber” ifadesi, (İBDA-C diye tek bir örgüt olmadığı hususu da caba), bu üstlenmenin bile bir delil teşkil etmeyeceğini gösterir.

“Rutin dışı” yollardan rejimi korumaya kalkan çevrelerin kulağıma fısıldadığı bir hususu da içine alacak şekilde, geçen celsede söylediklerimi hatırlatayım:

Türkçe’de “cı, cü” gibi eklerin sıfat ve nisbet ekleri olması ve nasıl ki “simitçi”nin simidin kendisini belirtmemesi gibi, İBDA’ya nisbetle İBDA’cılar; Atatürk’e nisbetle, Atatürkçüler, Marks ve Lenin’e nisbetle “Marksist-Leninistler” vesaire… Atatürkçülerin “Atatürkçü Cebhe” , Marksist Leninistler’in “Marksist-Leninist Cebhe” diye vasıflanabilmesi, bunun yanında “Milliyetçi Cebhe” ve “Sol Cebhe” gibi tanımlamalar gözönünde tutulursa, aynı şekilde İBDA Cebhesi… Cebhe sözü, birbirinden farklı oluş ve kuruluşları ifade ederken, bu farklılık birbirine zıt oluş ve kuruluşları da ifade eder… Mesela, 12 Eylül öncesi “Milliyetçi Cebhe” deki çeşitli partiler… Sol Cebhe tanımı içinde, birbirinden ayrı ve birbirine aykırı legal ve illegal faaliyet gösteren parti ve örgütler, yayın faaliyetleri… Keza “Atatürkçü Cebhe” tanımı içinde de aynı şey…”

Yine aynı savunmadan:

“Şimdi bizim en mühim meselelerimizden biri, hukuk savaşıdır; yani kanun adına yapılan kanunsuzlukları, açık olduğu yerde açık, yoruma gidildiği yerde yorumla gösterecek bir diyalektikle sergilemek… “Bunun faydası nedir?” derseniz, gaye “hukuk düzeni” adına yapılan hukuka aykırı davranışları ve düşünceleri ifşa etmekten büyük fayda olmaz derim… Bir misal vereyim… Mesela şu gazete haberi:

Bursa’da bilmem ne mahallesinde 2 banka şubesi bombalanmış… Şimdi oraya bırakılan İBDA falan filan yazılı bir kâğıttan dolayı, sen de İBDA’cı olduğuna göre, gel hesab ver… Üç aşağı beş yukarı operasyoncuların mantığı da bu!.. Şayet “kanun önünde eşitlik prensibi” geçerliyse, aynı şeyin Başbakan için de, Savcı için de geçerli olması lazım; oraya “Başbakanlık” veya “Savcılık” diye bir kağıt atarlar tamam… Misal güzel olsun diye “Milliyetçi Cebhe” vardı ya, hani “MSP-AP-MHP”nin koalisyonu, onu düşününce daha da inandırıcı; üstelik CEBHE!.. “Cebhe” deyince hemen “askeri kanat”ı anlayan savcı hikayesi… “Sen filanı tanıyorsun, filan senin emrinde, sen filanın emrindesin!” gibi rastgele suçlamalar… “Ben falanı da tanıyorum, ama her ne hikmetse pek oralı görünmüyorsunuz!” … Eğer delilsiz ve mesnedsiz “hâl ve durum”un takdiri sözkonusu ise, bu herkes için geçerli olmalı; delilli veya delilsiz, “hâl ve durum”larına bakar bakmaz, Bakanlardan başlayarak emrindeki “görevli”lere kadar her kademede “hırsız, rüşvetçi, haraçcı” olanları hemen tanırsınız… Ama birbirleriyle alakaları dikkate alınarak bu “örgüt üyeleri” yakalanmaz!..”

Tüm bunlardan ne anlıyoruz? İBDA-C yazınca “örgüt” havası veriyor, sonra da Baran dergisini de örgütün yayın organı ilan ediyor gazeteci Saymaz. Doğrusu şu: “İBDA-Cephesi Baran”. Yani İBDA’ya nisbetle eserini ortaya koyan Baran dergisi. Yani oradaki “Cephe” bir nisbeti belirtiyor. İlla silahlı bir örgütü değil. Aynı şekilde İBDA-Cephesi Furkan Dergisi gibi. Anlatabiliyor muyuz sayın gazeteciler?


Baran Dergisi 597. Sayı