Hürriyet Gazetesi’nin “Seyahat” sayfasında “Atatürk’ün aziz hatırasının bulunduğu dünya şehirleri” diye bir haber vardır. Bu haberin teferruatları arasında bana tuhaf gözüken husus İşgalci İsrail’in Tel Aviv’indeki “Yehud”unda bulunan ve Türkiyeli Yahudiler tarafından kurulan Arkadaş Derneği’nin bahçesindeki Mustafa Kemal büstüdür!(1)

Yehud’daki Mustafa Kemal büstünün altında şöyle yazmaktadır:

“Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk. Bütün Türk Milleti ve Türkiye’yi seven İsrail halkı sana ebediyen minnettar kalacaktır.”

Bu vesile ile Hürriyet Gazetesi’nin haberini de tashih etmiş olalım ki, haberde “Türk Milleti ve Türkiye’yi seven İsrail halkı sana ebediyen minnettar kalacaktır” ibaresi yer alırken, mevzu bahis büstün fotoğrafına baktığımızda “Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk” ve “bütün” ifadelerinin de yer aldığı görülüyor. Bu ifadedeki kasıt bakımından söylersek, bir Türk’ün Mustafa Kemal’e “ulu önder” demesiyle Türkiyeli de olsa bir Yahudi’nin demesi arasında net bir kasıt farkı vardır yahut olması lazım gelir… Haberdeki diğer bir tashih ise, Hürriyet Gazetesi’nin haberine almadığı, bir tek kelime de olsa, mânâ bakımından esasen tarihî kaideleri değiştiren “bütün” ifadesi ki, başkasını bilemem de, benim için pek büyük bir anlam ifade etmektedir!

Şöyle ki, ilk mektepten başka hiçbir eğitim diploması olmamasına rağmen pek güzel bir İstanbul Türkçesiyle konuşan, evinde Ehli Sünnet ileri gelen âlimlerinin eserlerini toplayacak derecede ilim bakımından zevk sahibi, ailesinin tüm fertlerinin “siyer-i nebi”deki temel bilgilerini her perşembe akşamı bir sohbetin latifesi içinde mevzu edecek kadar hassas, Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’e aid temel bir bilgiyi bilmemenin pek ayıp bir şey olduğunu tavırlarıyla telkin eden, hayatında karşılaştığı neredeyse her meseleyi hafızasında toplu evliya menkıbelerindeki hususlara nazaran dikkate alan ve hayat tarzını İslam’ın emrettiği kaideler etrafında sürdürmüş olan rahmetli babam, herhangi bir vesile ile Mustafa Kemal’in ismi geçince hiddetlenir, vücudunu ileri atarak onun İslâm aleyhtarlığına aid bazı hususları sıralar, anlatır, sonra da, aynı hiddetin tam zıddı bir halim ifadeye yavaş yavaş geçiş yaparak mütebessim bir çehreyle oturduğu yerde geriye doğru yaslanır, başını iyice geriye ve yukarı doğru çeker, söylemekten gurur duyduğunu hemen anladığınız bir ses tonuyla, adeta, bunu söylemekten zevk aldığını sizin de hissettiğiniz bir hava içerisinde “Bizim önderimiz, Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’dir!” diyerek sağ elini kalbinin üzerine sıkıca bastırır, geriye ve yukarı doğru çektiği başını ise bu sefer bir tazim ifadesi olarak hafifçe öne doğru eğerdi...

Bahis mevzuu hatıralarımdan da anlaşılacağı üzere, daha pek küçük yaşlarda aldığım ve bana kalırsa herhangi bir mektepte -en azından bugün- alınamayacak mevzu bahis meseledeki bu enfes telkinler ve daha sonraları tanıştığım ve rahmetli babamın telkinlerinin ana kaynağını orada gördüğüm Büyük Doğu-İbda’nın tarih görüşüne nazaran söylemeliyim ki, işte Hürriyet Gazetesi’nin haberine –bilerek veya bilmeyerek- almadığı bu “bütün” ifadesi, söylediğim gibi, benim için pek çok şey ifade etmektedir; “bütün Türkler” ifadesine nazaran söyleyeyim, ben, aklım erdiği günden bu güne Mustafa Kemali sevmem ve ona minnet duymam!

Belki, tashih bakımından pek şahsî bulunabilecek bu mevzûu niçin böylesine teferruata boğduğum ve aşırı ciddi bir mesele olarak “abarttığım” sorulabilir. Mustafa Kemal’e minnet duyan Yahudiler ve bazı Türkler’in bu görüşlerinin dayanaklarını bilemem de, Müslümanlıkla Türklüğün birbirleri içerisine mezcolduğu ve Üstad Necip Fazıl’ın da söylediği gibi “Türk, Müslüman olduktan sonra Türktür!” hükmünden maada memleketimize nazaran söylersem, iş, sadece benim bu şahsî görüşümden daha öte bir mânâ barındırmaktadır da ondan! Çünkü, nasıl mevzu Mustafa Kemal olduğunda rahmetli babam “önderlik” meselesi etrafında mukabil zıddı olarak Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’i işaret etmişse, babamın fikirlerinin ana kaynağını teşkil eden ve fikir, iman bakımından başka aidiyet tanımadığım Ehli Sünnet Vel Cemaat’i bugün bir dünya görüşü hâlinde temsil eden Büyük Doğu-İbda’nın baş dost kutbu ile “baş nefret kutbu” da bellidir!.. Demek ki biz, yani Müslüman Türkler’in hepsinin bir “bütün” kelimesi ve bu kelimenin ihtiva ettiği kasda nazaran ne Yahudiler tarafından ne de kendisini Türk sayan hiç kimse tarafından “Mustafa Kemal’e minnet duyan” belirli bir kadronun içine hapsedilemeyiz; ister bir büst, ister bir anayasa maddesi, isterse de başka bir yerde olsun! Oradaki ifade, olsa olsa “beyaz Türkler” yahut “bazı Türkler” olmalıdır ki, ne acı bir hâdisedir, bu sözlerin asıl muhatabı Yahudiler dahî neyi kastettiğimizi birçok  “Türk”ten daha iyi anlarlar...

Şu, belki basit gibi gözüken, fakat ifâde ettiği başka mânâlar bakımından mühim addettiğim tashih meselesini de izah ettiğime göre bir başka teferruata dikkat çekmek isterim ki, işgalci İsrail’in kuruluşu 1948, Mustafa Kemal’in ölümü 1938. Biz içimizdeki bazı “Türk”lerin “Atatürk”e olan minnettarlığını anlayabiliyor ve bunu sosyolojik dönüşümler içerisinden bakarak izâh edebiliyoruz da, Mustafa Kemal hayattayken henüz varolmayan bir devlet halkının ona “ebediyen minnet” duymasının sebebini izâh edemiyoruz. Bu meyanda düşününce, Mustafa Kemal hakkında ortaya atılan bazı iddiaları tekrar ve yeniden tashih ederek gözden geçirmekte fayda var. Çünkü eski gücünü kaybeden Osmanlı’nın çöküşünü geciktiren ve Avrupalı büyük devletleri siyâsî dehâsı ile birbirlerine karşı teyakkuz vaziyetine sürükleyen, fakat etrafındaki vasıfsız, basiretsiz idarecilerden ve kendi öz yurduna hainlik edenlerden ötürü en nihayetinde hal’i’ne karar verilen cennetmekân Sultan II. Abdülhamid Han Hazretleri’nin idareciliğinin sona erişindeki Yahudi tesiri malumdur. İngiliz siyaseti ve Yahudi dehâsının birbirine kaynaştığı ve tek emeli coğrafyamızı ifsad ve kendi arzularına mutabık bir devlet kurmak olan bu kuvvet, Sultan II. Abdülhamid’in padişahlığına kastetsin de, o güne kadar yaptıklarıyla beraber söylersek, sonraki hâdiseleri seyrine bıraksın, mümkün mü?

Bir giriş mesabesinde olan bu yazımızı burada sonlandıralım ve her bir iddianın zamanını ve mekânını tek tek kaynaklarıyla göstereceğimiz yazımıza sonra devam edelim...
 
Dipnotlar:
1- http://www.hurriyet.com.tr/seyahat/ataturkun-aziz-hatirasinin-bulundugu-dunya-sehirleri-40637698


Baran Dergisi 622. Sayı