Kabahat sizde! Ve bu kabahat bile gariptir haklılığımızı çıkarıyor ortaya.
“Kasap Amca Dolandırıcılığı” başlıklı ilk yazımızda şöyle demiştik: “Böyle irtibatlara sahip birinin üzerindeki “dolandırıcılık” iddialarına dair soruşturmanın, tersi durumdan da haberimiz olmayabilir ama en azından kendisi hakkında “kyok” olarak neticelendirilmemiş olması, “kıyamet kopartacak” bir durumdur, kanaatindeyiz.”
Meğer 2020 yani geçen senenin Haziran ayının sonunda “takipsizlik kararı” verilmiş Mehmet Çıtlak hakkında; kabahat demem de bundan: Bahsi geçen dolandırıcılık hakkında o kadar çok haber var ki, takipsizlik kararı bu haberler arasında kaybolmuş ve tabiatıyla görememişiz! Çıtlak’ın vakfının sayfasına da bakmıştım, orada da görememiştim. Adınız rezil bir meseleye karışmış, ardından savcı çıkartmış ama bunun yayılması dahi sağlanmamış; kabahat dediğim de bu!
Takipsizlik kararına ki “kyok” kararı olması muhtemel bu gelişme hakkında varolan bilgi de şu:
“- Soruşturma aşamasında şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan Mehmet Fatih Çıtlak hakkında ise takipsizlik kararı verildi. Takipsizlik kararında mağdur Mahmut Çelik’in kendisini İnsan ve İrfan Vakfı Başkanı Mehmet Fatih Çıtlak’ın dolandırdığı yönünde beyanının olduğu aktarılarak Çıtlak’ın bu vakfın başkanı olması dışında müştekiyi dolandırma amacıyla hareket ettiğine dair delil olmadığı kaydedildi. Çıtlak’ın vakfın adının dolandırıcılıkta geçmesi üzerine bu durumu çözmek için müşteki ile sanıkları bir araya getirdiği kaydedildi.”
Cumhuriyet gazetesinin muhabirinin yazdığı ve oradan birkaç yere yayılan takipsizliğin konu edildiği haberde kararın metni yok. Mahmut Çelik’in bir seneyi aşan çığlıklarının ardından açılan soruşturma dolayısıyla verilen kararın gerekçesi nedir, sadece yukarıdaki midir, bilmiyoruz. Fatih Çıtlak’ın “Kasap Amca Dolandırıcılığı”ndan savcılık marifetiyle, yani kararıyla uzaklaştırılması bir şeydir ama ne derece hakkaniyetli ve adildir, işte bu tartışılır.
Tartışalım.
“Ticari anlaşmazlık” sebebiyle oluşan bir durum diyerek hadiseye baktığımızı daha önceden yazmıştık; birtakım evraklara ulaştıktan sonra bunun alçakça bir dolandırıcılık olduğuna inandığımızı da! Evraklarda okuduğumuz hadisenin serencamı aslında net: Geçen bölümde bahsettiğimiz 10 sanığın çoğunluğunun dolandırıcılıkta başrolde olduğuna, bir kısmının yardım safhasında katıldığına inanıyoruz. Bununla birlikte Mehmet Fatih Çıtlak’ın dolandırıcılık dosyasındaki pozisyonu muğlak ama oldukça şüpheli; fakat objektif bakmak gerekiyor, şüphenin haricinde bir şey de yok. Kaldı ki savcı Bekir Kanyılmaz da “şüpheli” olarak 9.1.2020 tarihinde M. Fatih Çıtlak’ı sorguluyor.
Sorguda şöyle diyor M. F. Çıtlak:
“- İnsan ve İrfan Vakfının ben mütevelli heyeti başkanlığını yapmaktayım. Yine bana sormuş olduğunuz Donuksa Gıda isimli şirket ile ilgili herhangi bir bilgim yoktur. Mahmut ÇELİK her ne kadar ifadesinde İrfan ve İhsan Vakfının Donuksa Gıda üzerinden et işini yaptığını söylemiş ise de bu beyan kesinlikle yalandır. Vakfımızın herhangi bir toptan et alım gibi bir işi yoktur. Sadece Kurban Bayramında ve Afrika'ya yardımlarda bağış almışlığı vardır. Zaten vakıfların ticaret yapma yasağı vardır. Ticaret yapamaz. Biz vakıf adına da herhangi bir şirket ile anlaşarak da et işine girmedik. Sadece dediğim gibi ihtiyaca binaen Kurban Bayramında ve Afrika'ya yardım amaçlı bağışları kabul etmiştir.”
Mahmut Çetin, aynı savcı tarafından alınan 29.11.2019 tarihli “müşteki” ifadesinde de şöyle demektedir:
“- Fatih ÇITLAK İnsan ve İrfan Vakfının Başkanıdır. Şikâyetçi olduğum Hamit AVCI, Yusuf AYDIN ve Cahit DEMİREL bu vakfın ismini kullanarak beni dolandırmışlardır. Hamit AVCI bana İnsan Ve İrfan Vakfının Başkan Yardımcısı olduğunu söyleyerek, İnsan ve İrfan Vakfının ticaret işi ile uğraşmadığını, vakıfların ticaret yapmasının yasak olduğunu, bu nedenle vakıf adına Donuksa isimli şirket aracılığı ile et isine girerek et toptancılığı isini yapacaklarını, 200 tane şube açacaklarını bu şubelerde de şehit ve gazi yakınlarının çalışacağını, benim de et isi yaptığımdan dolayı etleri benden karşılayacaklarını Hamit AVCI bana söyledi.”
Fatih Çıtlak “vakıflar zaten ticaret yapamaz, üzerimize atılı suç külliyen yalan” darken, savcı karşısına çıkana kadar bir buçuk sene boyunca çığlık atan Mahmut Çetin, “bana vakıflar ticari faaliyet yapamıyor, onun için böyle bir şirket kurduk diyerek beni dolandırdılar” diyor! 2018 ve 2019 arasında gerçekleşen “Kasap Amca Dolandırıcılığı”nda dolandırılanlar, ki aralarında bizim de konuştuklarımız var, Amasya’dan Bekir Gümüş bey bunlardan biri, kendilerine böyle yaklaşıldığını “İnsan ve İrfan Vakfı” adına yaklaşıldığını söylerken, M. F. Çıtlak’ın sadece “vakıflar kanunu” ile cevap vermesi garip değil mi?
Ailesi PKK tarafından katledilen, dolandırıcılık hadisesinde başrolde olduğu iddia edilen ve ilk tutuklananlardan Yusuf Aydın’ın 1.5.2020 tarihinde İst. And. 8. Sulh Ceza Hakimliğinde verdiği (Sorgu No : 2020/360) ifadeye bakalım şimdi:
“- Mahmut ile beni Hamit Avcı tanıştırdı. Hamit Avcı'yı da bana Ankara’da tetkik hâkimi olan Mehmet ÖNEL isimli kişi tanıştırdı. Hamit Avcı kendisini bana iş adamı olarak tanıttı. Bana kendisinin et ticareti yaptığını söyledi. Hâkim Mehmet ÖNEL'i de Cumhurbaşkanlığında eşi çalışan Ali ÖZGÜN isimli Arapça öğretmeninin vasıtası ile tanıdım. Ben Ali ÖZGÜN'ü daha önceleri gittiğimiz sohbet ve cemaatlerden tanıyorum. Dolayısıyla Mahmut Çelik ile tanışmama vesile olan kişi de Hamit AVCI'dır. Mahmut Çelik de et satışı yapmaktadır. Mehmet Fatih ÇITLAK hocayı da televizyon programı vasıtası ile tanırım. Bende Tek Rumeli TV’de program yapıyordum. Ben de Mehmet Fatih Çıtlak Hocanın Topkapı’da bulunan Sümbül Efendi Mevlevihanesinde tanıştım. Daha önceden kendisini tanımıyordum. Ben Hamit Avcı ile tanıştıktan sonra ilk gün bana projelerinin olduğunu söyledi. Kendisi ile tanıştığımız sırada şehit çocuğu olduğumu söyledim. Bunun üzerine kendisi de bana biz şehit çocuklarına ve ailelerine yardım edeceğiz. Böyle bir projemiz var dedi. Ben de daha önce yasadığım olaydan dolayı buna inandım. Ben de elimden gelen bir şey olursa yardımcı olabileceğimi söyledim. Hamit Avcı bana Mehmet Fatih ÇITLAK Hoca ile tanışmak istediğini söyledi. Ben de Mehmet Fatih ÇITLAK Hoca ile kendisinden izin alarak kendilerini tanıştırdım. Hamit AVCI'nın çevremi kullanmaya başladığını anlayınca Hamit AVCI ile irtibatımı kestim. Buna Uğur YARDIMCI, İlyas TAŞKIN ve Cahit DEMIREL de tanıktır. Benim bu kadar çevremin olmasının nedeni şehit yakınları için geceler düzenlemem ve tv programı yapmamdandır. Ben kimseyi dolandırmadım. Kimsenin duygularını istismar etmedim. Bakırköy Başsavcı Vekili Zülkarneyn’in eşi benim yakınım olur. Kendisi ile bu nedenle tanıştım. Ben hiç kimseye Cumhurbaşkanlığında görev yapıyorum demedim. Kimseye Emine Erdoğan’ın süt oğluyum demedim. Kendi aralarındaki ticari ilişkide bir kurban seçtiler ve bana iftira attılar. Ben BBDK başkanını tanırım. Kendisini ziyaret ettim. BBDK başkanının yanına Mehmet Fatih ÇITLAK ile birlikte gittim. Doruksa Ticaretin kime ait olduğunu bilmiyorum. Mehmet Fatih ÇITLAK ile Hamit AVCI’nın arasındaki ticari ilişki ile hiç bir ilgim ve bilgim de yoktur. Olay Mahmut Çelik ile Hamit Avcı arasındaki alacak verecek olayıdır. Fatih ÇITLAK beni aradı, Hamit’i bulun dedi. Ben de neden diye sordum. Mahmut Çelik’in ikide bir gayri meşru gruplara gittiğini, beni dolandırdılar diye söylediğini söyledi. Mahmut'u bulun masada otursunlar anlaşsınlar. Olay Mahmut Çelik'’in Hamit Avcı'’ya et satması ve parasını alamaması olayıdır. Mahmut Çelik, Anadolu'daki etçileri dolandırmış, Hamit Avcı da Mahmut Çelik'i dolandırmıştır. Benim çevremi kullandılar. Bana şehit ailelerine ve engelli ailelerine yardımcı olacağız dediler. Beni en hassas yerimden vurdular. Fatih ÇITLAK bana adres verdi, İkitelli'de tatlıcıda buluşalım dedi. Hamit, Mahmut, Uğur geldiler. Aralarında Fatih Çıtlak onlara başkanlık yaptı. 1.300.000 TL Hamit’in Mahmut’a borcu çıktı. Ben de orada aklandım. Benim bu ticarette olmadığım ortaya çıktı. Bu olaydan sonra Fatih ÇITLAK, kendisinin onursal başkanı olduğu vakfın alacağı için beni o derneğin başkanı olan Güven Şahinler isimli şahısla Ukrayna'ya gönderdi. Güven Şahinler’in alacağını almak için Ukrayna’ya gittik. Güven Sahinler de o konuda bana yalan söyledi. Cumhuriyet Bassavcı Vekilimiz Zulkarneyn’inde olduğu bir ortamda Fatih ÇITLAK hoca bana senin masum olduğunu anladık. Biz senden razıyız, senin bunlarla ticaret yapmadığını anladık. Bunların senin çevreni ve iyi niyetini su istimal ettiklerini anladık. Bize yalan söylemediğin için teşekkür ederiz dedi.”
Mahmut Çetin’in Malatya’da vergi rekortmeni olduğu bir gerçek, malı mülkü olduğu bir gerçek, dolandırılma sonrasında tüm bunların elinden gittiği bir gerçek, şimdi kamyon şoförlüğü yaparak hala borçlarını ödemeye çalıştığı bir gerçek, kendisinden talep edilen etleri sağlamak için alt yetiştiricilerden hayvan aldığı bir gerçek, kendisine alacakları ödenmediği için alt yetiştiricilere ödeme yapamadığı bir gerçek, ama “Mahmut Çetin de diğer yetiştiricileri dolandırdı” diyerek savunma yapmak ne demek? Ödeyememek dolandırıcılık ise evet bu anlamda dolandırmış ama “niye ödeyememiş şehit yakını Yusuf Aydın?” diye sormak gerekiyor. Bunu hakimlik de sormuş ve bu ifade sonrasında tutukluluğuna devam kararı vermiştir.
Yusuf Aydın’ın Mehmet Fatih Çıtlak ile ilgili sözleri de mühim.
Mahmut Çetin ve Bekir Gümüş’ün ifadelerinde “başrolde” olan Yusuf Aydın, yani üzerinde dolandırıcılık iddiası olan bu kişi, malum restoran toplantısından sonra M. Fatih Çıtlak tarafından Ukrayna’ya “İnsan ve İrfan Vakfı” adına tahsilat için nasıl gönderilir? Fatih Çıtlak “6 tarikatın şeyhi”, Erdoğan’ın dolaylı akrabası, kendisi ve vakfının adı bir rezalete karıştırılıyor, bu rezalette büyük pay sahibi olan Yusuf Aydın’ı sırf bu sebeple (isterse o da “aldatılmış” olsun!) vakıf çevresinden uzak tutmak gerekirken, Ukrayna’ya tahsilata göndermenin neresinde “akıl, mantık, basiret, dirayet” vardır? Bu görevlendirmeyi görenler dosyada bir şeylerin uzak tutulmaya çalışıldığını düşünmezler mi?
Yusuf Aydın’ın M. Fatih Çıtlak tarafından birlikte Ukrayna’ya gönderdiği ve “beni aldattı” dediği Güven Şahinler, İnsan ve İrfan Vakfı’nın Konya şubesinin başkanı! Dolandırıcılık iddiasıyla ifade veren biri, “beni aldattı” diyor şube başkanı için; kimin eli kimin cebinde?!
İsterse kıyamet kopsun, yeter ki adalet yerini bulsun diyen Adalet Bakanı Abdülhamit Gül Bey’in sözünü tekrarlıyoruz. Dosyadan uzaklaştırılmış olmak vakfı ve “6 tarikatın şeyhi”ni “hukuk yoluyla” temize çıkarmak mümkündür ama bu adalet midir? Üçüncü senesi bitecek dolandırıcılık rezaletinde, bir tane bile tutuklu tanık kalmaması adalet midir? M. Fatih Çıtlak, vakfının ve adının bulaştırıldığı bu rezalette mağdur durumda olanlara yardım etmek ve zararlarının tazmini noktasında bir şey yapmış mıdır, yapmayı düşünmekte midir?
M. Fatih Çıtlak’ın “aklandım” dediği malum restoran toplantısına dair iddialar ile devam edeceğiz diğer kısımda; “Mahmut Çelik’in ikide bir gayri meşru gruplara gittiği” iddia ediliyor ya, o toplantıya dair anlatımlar çok ilginç olacak, emin olunuz.
Zararlar tazmin edilmeli. Bunu “bir şekilde” yapmaya M. Fatih Çıtlak’ın da “akrabalarının” da gücü kudreti var. Zararlar tazmin edilinceye kadar devam; isterse kıyamet kopsun. Zarar tazmin edilmeli; ceza davası (gelişinden belli zaten) kimin umurunda!
Baran Dergisi 768.Sayı