Zaman, kadans dedikleri ahenk helezonunda dairevî bir şekilde akarken, kimi ânlarda, geçmiş hadiselerin yaşandığı zamanlarla üst üste gelir ve tarih, başka bir zaman ve mekânda tekerrür eder.

Davud Aleyhisselâm ile Calut’un kıssası meşhurdur. Kumandan’ın eseri Ölüm Odası B-Yedi’den takib edecek olursak:

“TALUT-Bir ismi de Yuşa olan Peygamber. YUŞA-Musa Aleyhisselâm’dan sonra Peygamber olmuş ve Benî İsrail’i çöllerden kurtarmıştı. Ondan sonra pek çok reisler, Benî İsrail’in idarecisi oldu, bazen de başsız kalarak esaret hayatı yaşadılar. Sonra İsmail Aleyhisselâm 11 sene onları idare etti. Benî İsrail’in içlerinden olan birinin Hükümdar olmasını istemesi üzerine, İsmail Aleyhisselâm aralarından Talut Aleyhisselâm’ı intihab etti, seçti. Hükümdar olduktan sonra Hazret-i İsmail’in tedbiri üzerine bir ordu tertib eden Talut Aleyhisselâm, Filistin üzerine yürüdü ve Düşmanları Amalika’nın ordusuna karşı geldi. Er dileme safhasında, bu taraftan Davud Aleyhisselâm, karşı taraftan Calut ortaya çıktı; galib Davud Aleyhisselâm oldu. Onun Benî İsrail’e hâkim olduğu bir zamandaki savaşta, Amalika ve sonradan bir muharebede Talût Aleyhisselâm şehid... Davud Aleyhisselâm, nübüvvetle saltanatı cem etti ve Kudüs’ü başşehir yaptı. Kırk sene Hazret-i Musa şeriati üzere Benî İsrail’i idare etti.”
Rivayet odur ki, iri yapılı ve çok güçlü Calut, er dileme safhasında karşısına çıkan Davud Aleyhisselâm’ı küçümsemiş ve hattâ onunla alay etmeye kalkmış, buna karşılık Davud Aleyhisselâm, kullanmakta pek mahir olduğu sapanını çıkarıp, attığı taş ile Calut’u alnından vurarak yere sermiştir.

Tarihin tekerrürü bahsine gelecek olursak, bugün arkasına Amerika, sermaye ve Müslüman ülkelerin köpekleşmiş siyasî iktidarlarının desteğini alıp, çok güvendiği ekonomik ve askerî gücüne sığınıp, İslâm âlemine bir kuduz köpek gibi saldıran kibir abidesi Yahudi Devleti’nin, Davud Aleyhisselâm’ın mübarek sapanı gibi Gazze’ye kıstırılmış bir avuç Müslüman’ın füzeleriyle nasıl da rezil rüsva edildiğine şahitlik etmekteyiz.

Bugün, Filistin’de İbranîlere kan kusturan zalim Calut’un misyonu Yahudi Devleti tarafından üstlenilmiştir. Davud Aleyhisselâm’ın safında ise pek tabiî olarak Allah’ın şeriatına inanan Müslümanlar bulunmaktadır. Zafer ise tabiî ki inananların olacaktır.

Taliban’dan Diplomasi
Gazze’den Savunma Sanayi Dersi
Amerika Birleşik Devletleri Afganistan’da uzun bir süredir Taliban ile masaya oturmaya çalışıyor ve türlü türlü maddeler öne sürüyor. Buna karşılık Taliban ise öne sürülen hiçbir maddeyi kabul etmediği gibi başlamış olan görüşmelerle eş zamanlı olarak Afganistan’ı Amerikan ordusu ve işbirlikçilerine mezar etmeyi sürdürüyor. Batı taklidçisi zihniyetin, mağlubiyeti peşin peşin kabul edişinin remzi Yurtta Sulh Cihanda Sulh prensibine bağlı ülkelerin ise bugün aynı Batı karşısında izledikleri muvazaacı ve içten pazarlıklı siyaset ise faydadan çok zarar getirmektedir.

Geçtiğimiz hafta Yahudi Devleti’nin Gazze’ye düzenlemiş olduğu saldırıya misliyle karşılık veren Hamas ve İslâmî Cihad’dan da öğrenilecek çok şey olduğu şüphesiz. Senelerdir ambargo altında ezilen Müslümanlar içinde bulundukları şartların zorluklarını bahane edip ağlamıyor, bilâkis sıçrama tahtası biliyorlar.

Yahudi Devleti’nin kibirle övündüğü Demir Kubbe adlı hava savunma sistemi, hafta sonu Gazze’den ateşlenen 600’den fazla füze ve roketle demirden kevgire döndü. Bu başarısızlıklarının yanı sıra Gazze’den ateşlenen her füzeye karşılık bu sistemin 5-10 arası Tamir füzesi ateşlemek zorunda kaldığını ve bu füzelerin her birinin maliyetinin 40-50.000 dolara yaklaştığı göz önünde bulundurulacak olursak, Gazze, Yahudi Devleti’ne karşı yalnız askerî değil, aynı zamanda ekonomik de büyük bir zafer kazanmıştır diyebiliriz. Yine bu son saldırılarda Gazze’den ateşlenen füzelerden bir kısmının 200 km menzili olduğunun ortaya çıkmış olması ise hayret ve takdire şayandır. Türkiye’nin sahib olduğu en uzun menzilli füze Kaan (Bora)’nın 220 km menzili olduğunu hatırlatmak isteriz. Bir milletin, ortak bir inanç merkezinde kenetlenip birlik olmasının tüm maddî imkânların ötesinde verimler doğurabilme kapasitesine haiz oluşu keşke anlaşılabilse.

Yine diplomasiye dönecek olursak. Yahudi Devleti, Gazze’den gelen bu beklenmedik çaptaki saldırıya karşı şimdiden ateşkesin peşine düşmüş vaziyette Mısır ve diğer ülkelerin devreye girmesini istiyor. Anlayacağınız evlerine ve sokaklarına düşen füzelerden sonra İsraillilerin iradesi yerlerde sürünüyor. Hamas ve İslâmî Cihad ise ateşkes için Yahudi Devleti’nin Mısır veyahut Katar üzerinden tazminat ödemesini istiyor. Pazartesi akşamı gelen haberlere göre Katar, sağlık ve eğitim sektörleri için Filistin Yönetimi bütçesini desteklemek üzere “hibe ve kredi” şeklinde 300 milyon dolar tahsis etti. Bunun yanı sıra 180 milyon dolar da Birleşmiş Milletler programlarını desteklemek, Filistin elektrik şebekesini geliştirmek adı altında Filistin’e aktarıldı. Anlaşılan Yahudi bizzat olmasa bile Katar üzerinden ödemeyi yaptı.

Suudî Arabistan, Birleşik Arab Emirliği ve Mısır’ın Amerika ve Yahudi Devleti’nin güdümünde hareket ettiği ve Filistin davasına sonu geldi gözüyle bakılmaya başlandığı şu günlerde Hamas ve İslâmî Cihad ortaklığında girişilen bu harekât çok mühimdir. Bundan da mühim olanı ise iradesi sağlam bir avuç Müslüman’ın bir araya gelmiş kâfir ve onun işbirlikçilerine karşı elde etmiş olduğu kesin zaferdir.

Bu işler böyledir: En azametli göründüğünüz an, aslında çoğu zaman en konformist ve ölüm korkusu ile dolu olduğunuz andır. Mavi Marmara hadisesinde silahsız sivillerin eline düşen “dehşetli” Yahudi komandoların korkudan altına işediklerini herkes biliyor. Savaş, haddizatında iradeler arasında karşılıklı bir mücadeledir; boyun eğmeyenin, azim ve sebatla mücadelesine devam edenin er ya da geç kazanacağı bir mücadele…
***
Türkiye, tüm bu yaşananlara bakar, görür de hâlen ibret almaz mı?

Baran Dergis 643. Sayı