Prof. Dr. Hakkı Açıkalın’ın “Quantum ve Ötesi” isimli eseri, Çarpıcı Kitap Yayınları tarafından gözden geçirilerek yeniden yayınlandı. Editörlüğünü üstlendiğim bu önemli eseri, daha önceki baskısında göze çarpan editoryal hatalarından mümkün olduğunca arındırmaya gayret ettik. Eser, “Yeni Fizik” de denilen Kuantum fiziği hakkında, derli toplu bilgileri ve dikkat çekici izahları ile sahasında önemli bir boşluğu dolduruyor.
 
HAKKI AÇIKALIN KİMDİR?
Aslında kim olduğunu, eserlerini okuduktan sonra daha iyi idrak edeceğimiz, çok yönlü bir yazardır Hakkı Açıkalın. 1963’te İstanbul’da doğdu. Saint-Benoit Fransız Lisesi’ni, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdi. 1991-92 yıllarında Macaristan’ın Pecs şehrinde Beyin-Sinir Cerrahisi departmanında araştırmalar yaptı. 1992 Ağustosunda T.Ü. Tıp Fakültesi Morfoloji Anabilim dalında ihtisasa başladı ve 1995 yılında Anatomi Bilim Doktoru (M.D, Ph. D) ünvanını aldı. Halen İsviçre’de Hopital de Psychiatrie’de görev yapmaktadır.
İleri Paradigmalar (St. Gallen / Suisse; 2004), Türkçedeki Yunanca Kökenli Kelimeler Lûgatı (St. Gallen 2005), Tıp Dilindeki Yunanca Kökenli Terimler Lûgatı –Geniş İzahlı- (Delemont-Suisse; 2010), Yunan Mitolojisi (Artı-Eksi yayınları 2009) Sanat Katildir (Cinius, 2011), Afat (Cinius, 2012) gibi pek çok eseri yayınlandı. Ayrıca pek çok akademik makale ve çalışmaya imza attı.
 
KUANTUM’UN ÖTESİNDE NE VAR?
Henüz kitabın girişinde şöyle bir iktibasa yer veriyor yazar: “Ayrıştır, ayrıştır, ayır / Bu işin sonu yok…” Kuantum fiziğinin kısa bir özeti de denilebilir bu iktibasa. Ama yine de, 300 sayfa kadar “ayrıştırıyor” yazar Kuantum fiziğini. Şöyle başlıyor sözlerine:
- “Quantum fiziği, müşahhas uygulamaları da olan (bilgisayarlar, laserler, mikrocerrahi vb.) ve günümüz biliminin en önemli mevzularından biridir. Tabiatı anlama bâbında da önemli bir “devrim” olarak kabul edilmektedir. Quantum fiziği, üç kanatlı bir kapı veya pencere gibi de ele alınabilir.”
Üç kapılı kapı veya pencere; oldukça karışık bir misâl gibi gelebilir ama öyle değil. Yazar, eser boyunca işte bu üç kapılı kapı veya pencerenin tasvirine girişiyor. Şöyle ki, “Enerjinin Quantlaşması”ndan başlayan eser, okuyucuyu “Atomaltı Parçacıklar”ın tabiatı, “Fotonlar” ve bir sürü teknik tabir ve tasvirin içinden alnının akıyla çıkarıp, “Felsefî Boyut”a taşıyor ve şöyle diyor:
- “Günümüzde fizikçiler bazı alanlarda, sözcüğün Aristocu anlamıyla “metafizik” yapmaya başlamışlardır. Geçen yüzyıldaki mekanist, determinist, klasik fizikçiden farklı olarak modern fizikçi, evrenin başlangıcını, zamanın ve mekânın tarihini, varlığın kökenini araştırmaya başlamıştır.
Peki bu noktaya nasıl gelindi? Eskiçağ fizikçileri bir anlamda filozoftular. İlk atom teorisini ortaya atan Demokritos “fizikçi” değildi. Onu bu atomist teoriyi ortaya atmaya iten neden “varlıkbilimsel” (ontolojik) idi. Bilim ile felsefenin ayrışması (ki, aynı zamanda bu süreçte bilim dinden de ayrışmıştır) çok sonra gelir, aydınlanma çağının ürünüdür. 17-18-19. yüzyıl fizikçilerinin Ontolojik varsayımları yoktu. Ya da olsa da yaptıkları fiziği etkilemiyordu.”
Kitabın muhtevasında oldukça açıklayıcı bir makaleye de yer veriyor Açıkalın. Dr. Isus Theodoros imzalı bu makalede şöyle özetleniyor mevzu:
- “Newton fiziği, maddenin katı ve sert olduğu gerçeğinden yola çıkıyordu. Bu ilk bakışta da son bakışta da doğru gözüküyordu elbette. Dokunduğumuz herşey, duvarlar, ağaçlar, eşyâ. Herşey maddenin katı ve sert hâlini gösteriyordu. Oysa göz değil de bir elektron mikroskobuyla baktığımızda orada gördüğümüz şey, yüzde 99 boşluk yüzde 1 ışıktan ibaretti.
Küçücük bir ışık kaynağını karanlık bir odada hızla çevirsek, ışıktan bir çember oluştururuz. Bu ışık kaynağına ikincisini, üçüncüsünü hattâ bir dördüncüsünü ilâve edip bunları ışıktan küreler oluşturacak şekilde hareket ettirsek uzaktan bakan birisi karanlık içinde ışıktan bir çember değil bir küre görecektir. Bu kürelerin sayısını artıracak olursak da, üç boyutlu bir madde modeli oluşturmuş oluruz. İşte quantum fiziğine göre yaşadığımız kâinattaki madde, kabaca bu örnekteki gibidir. Kısaca, madde, bilardo topları gibi katı taneciklerin biraraya gelmesinden oluşmamaktadır.
Gözlerimizin gördüğü herşey, ağaçlar, kuşlar, bulutlar, çiçekler, başka insanlar.. “var”lıklarını maddenin —bizim muhatab olduğumuz— katı gerçekliğinden almadığına göre, onları “Ex Nihilo” Var Eden’in, ve her ân hareket hâlinde tutan İrâde’nin kudretinden ve sonsuz-sınırsız açılımlarından alırlar. Kısaca varlık, yoktan var edilmiş olmakla birlikte, her ân varedilmeye devam etmektedir.”
Eserde, “Quantum Fiziğinin Garip Terminolojisi”, “Quantum Şuuru”, “Aktif Bilgi, Mânâ ve Form”, “Mucizevî İnşa Materyali Olarak Pregometri”, “Mânâ (Meaning)”, “Quantum Tekinsizliği”, “Quantum Fiziğinin Günümüz Felsefesine Etkileri”, “Takyonlar-Suver-i Hayâl”, “Karadeliklere Giriş”, “Zamanın Doğası-Zamanküre”, “Kaos Teorisi”, “Yapay Zeka” gibi Kuantum fiziğinin ilgisi ve tesiri dahilinde olan her mevzu inceleniyor.
Hakkı Açıkalın eserini şöyle nihayete erdiriyor:
- “Bu kitabta quantum, kozmos ve kaos mes’elesini olabildiğince sadeleştirerek ortaya koymaya çalıştık. Kuşkusuz, dünyanın en zor konuları üzerinde kalem oynatmak zordur. Dahası sadece yazmak değil, doğru anlatabilmek, zehiri pekmeze bulayıp yedirmek marifet olsa gerek. Aksi durumda yüzümüze gözümüze bulaştırmak var işin içinde. Başarılı olduğumu zannetmiyorum, hem mantık, hem de yazım hataları olabilir. Artı, meramımı tam anlatamamış olma ihtimâli de yüksektir. Bu kitab bir diğer yönüyle preliminer, yani başlangıçsal ve/veya öncü bir çalışmadır. Bu anlamda devamı olmalıdır. Kitab polemikleri de içinde barındırıyor. Çünkü konu fizik ve diğer pozitif bilimlerin de ötesinde ideolojiyi, felsefeyi, siyaseti, mantığı ve kültürü de gündemleştiren bir mevzudur. Böyledir, zirâ içinde bulunduğumuz atmosfer ve önümüzdeki son manifesto bizi dünyaya muhatab bir iddia sahibi kılıyor. İddia sahibi olmak, güçlü ve ihtiraslı olmayı da beraberinde getirir. En yeniyi, en nitelikliyi, en üstünü yapmak gibi bir memuriyetimiz ve mecburiyetimiz olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Tartışmasız, çatışmasız ve çelişkisiz ortamlar ölümü hatırlatır; diriliğimizi çıkardığımız gürültüden anlayabiliyoruz. Bu kitab, büyük veya küçük bir münâkaşayı başlatmak için de yazıldı. Tartışarak ve gerekirse çatışarak enerjik ve diri kalacağımız ve sesimizin çok daha güçlü çıkacağı kesindir. Bu dünyaya söyleyecek bir veya daha çok şeyimiz olduğu muhakkaktır. Kişi bilmediği şeyin düşmanıdır düstûru uyarınca, kendimizi “Gnosi Se Afton” (Kendini Bil) ya da kendine gel biçiminde de söyleyebiliriz. Bu kelâm evvelâ kendimizedir, âhiren de herkese. Eleştiriler ne kadar çok olursa o kadar bahtiyâr olacağız, böylece bilinmelidir. Yeniden ve daha zorlayıcı bir mevzuda buluşma temenni ve ümidiyle…”
 
KİTABA ULAŞMAK İÇİN
Dağıtım & Sipariş: KÜRESEL KİTAP
(0212) 523 55 78, (0530) 941 82 90
Ali Kuşçu Mah. Nalbant Demir Sok. No 5-A. Fatih / İstanbul

Baran Dergisi 433. Sayı