“Yürüyen Büyük Doğu: İBDA” ruh ve fikir sistemi, İBDA Mimarı’na rüyada gelen mânâ hâlinde, “Sin; iki kişi demektir” terkibi ile de doğrudan ilişkilidir. İBDA Mimarı’nın “Ölüm Odası”ndan:
"Sin-İnsan, iki kişi demektir: Zâhir ve Bâtın, Allah ve Allah Sevgilisi, Ben ve Allah, Ben ve Allah Sevgilisi, İnsanın bâtını ve Allah’ın bilinmez –meçhul– Zât sıfatlarından sureti üzerine yaratılmış bu Bâtının Bâtını."(1)

Araplar, Arapça’da Ç harfi olmadığından, Çin’e “Sin” derler.
Sin harfinin ebcedi: 60.
“Taç” mânâsındaki Dahim kelimesinin de ebcedi: 60.

Korona’nın genelde “Taç”, özelde ise “Güneş tacı” mânâsına geldiğine daha evvel vurgu yapmıştık.

İBDA Mimarı’nın alt başlığı “Lûgat-ı Salihûn” olan Furkan isimli eserinde 60 rakamının ebced tevafuklarına bir bakıldığında:

“Mü’yed: Büyük emir. Zahmet, meşakkat, zorluk: 60.
“Kelebçe: Demir bilezik. Suçluların koluna takılan demir halka: 60.
“Heleke: Helak. Düşen: 60.
“Di’dan: Bir şeyi örtmek: 60.
“Güm: Yitik, kayıp, zâyi: 60.
“İngıva: Delâlete düşme, sapıtma, yoldan çıkma: 1059= 60.
“Mekk: Emmek. Helâk etmek. Noksan etmek, azaltmak: 60.
“Mugatti: Perdelenmiş, örtülmüş. Üstü örtülü: 1059= 60.
“Necva: Gizli fısıltı. İki kişi arasında fısıldamak. Ağız koklamak. İki kişi arasındaki sır: 60.
“Nihad: Huy, tabiat, hilkat, bünye, yaradılış: 60.
“Tana: Susuzluktan ciğerin yapışması: 60.
“Haben: Siroz hastalığı: 60.(2)

Not: Siroz?.. “Karaciğer hastalığı olarak da bilinen Siroz, karaciğerde oluşan hasarın ismidir… “Akciğer hastalığı” olarak bilinen Zat-ul cenb ise, akciğer zarında meydana gelen iltihaplı yaralara denir, bazan içeriye akıntı yapar, bulaşıcı ve tehlikeli bir hastalıktır… “Küfür” sirayet edicidir. Aynı şekilde “İman” da sirayet edicidir… Korona!..

Yukarıdaki not üzerinde birazcık durmak gerekiyor. Şöyle ki, bilindiği üzere Ahbes-i Lâin, Siroz hastalığından geberik olmuştur. Hazret-i Mehdî Aleyhisselâm’ın zaman dilimi içerisinde Ahbes’in temsil ettiği mânâ, -ki, Deccal mânâsı ile de doğrudan ilişkilidir-, “birbirine zıd şeylerin bir arada bulunması” veya “zıtların biraraya gelmesi” mânâsına Cem-i ezdad kavramı ile yerini, değerini ve izahını bulur. Bu aynı zamanda “siyah” ve “beyaz” mânâsını mündemiç Cevn kelimesiyle de doğrudan ilişkilidir. İBDA Külliyatında Cevn kelimesi ile Mehdî kelimesi arasındaki ebced tevafuku pek çok şeyi izah etmektedir. Evet, Zat-ür rie’den Zat-ül cenb’e (oradan SARS’a), oradan da Kusto’ya delalet eden bir seyir sözkonusudur.(3)“Yürüyen Büyük Doğu: İBDA”da tecelli eden mânâ hâlinde ud-i hindi veya Kust, Zat-ul cenb vesilesiyle adeta bütün bir dünyanın nefesini keserken, aslında yeni bir ruh ve nefes üflenilmesinin de müjdecisi olarak, “hayatî” bir anlam kazanmaktadır.

Korona: Güneş taci… Taç, ilkin evlilikte gelin kızın veya güzellik yarışmasında birinci gelen kızın başına takılan süstür. İkinci olarak da, hükümdarlık, güç, iktidar ya da soyluluk simgesi olarak başa giyilen başlıktır.

Not: Çin ve Hint mistisizminde bir tür inisiyasyon olarak kabul gören Kundalini Yoga’da 7. Çakra olarak da bilinen çakra, “Taç Çakra” şeklinde isimlendirilmiştir. “7. Çakra”nın “Çocuk hikmeti”ni tedai ettirmesi bir yana, “Taç çakra”nın renginin mor olması ayrıca dikkate şayandır. Mor’dan sonrası mor ötesi, diğer bir ifadeyle de mor olmayan mânâsınadır ki bu, olumsuzluk eki üzerinden amor’dur. Amor ise Fransızca’da “Aşk” mânâsınadır ve bunun hakikati de, “Ben Kimim?” isitfham sorusunun davet ettiği hakikattir. Yani, “sonsuz varlık olan Allah”a doğru kesiksiz akışta ulaştırıcı keyfiyeti haiz aşk yolculuğudur ki bu da, “geri dönüş”e de imkân veren bir keyfiyeti haizdir. Tedaisi, şöyle bakarsan “Halvet der encümen: Halk içinde Hakla beraber!”, böyle bakarsan “Biz sussak mezarımız konuşacak!”

Korona: Güneş taci… Bütün varlık ışığını ve de enerjisini güneşten alır. Güneş, İslâm tasavvufunda Allah’a remzdir. Işığını güneşten alan Ay ise, Allah Resûlü’ne remzdir. Yine Allah’ın apaçık âyetlerinden olan Güneş ruha, Ay ise bedene teşbih edilir. Dolunay ise, Allah’ın el-Bedii isminden türetilmiş bir sıfat olarak İBDA’ya remz olunmuştur. Tedaisi, Allah Resûlü’nün gölgesi mahiyetinde Hazret-i Mehdî Aleyhisselâm! Tedainin tedaisi, “Yürüyen Büyük Doğu: İBDA”nın “Örnek Ümmet Modeli” hâlinde, “Ası Saadet”in gölgesi mahiyetinde yeni bir “Dünya Düzeni veya Devleti” teklif etmesi!

“Kur’ân’da “Dabbetü’l-Arz” isimli makalesinde Hüseyin Çelik, “Kıyametten önce, kıyamet alameti olarak ortaya çıkacağı zikredilen Dâbbetü’l-Arz’ın ne olduğu hakkında değişik görüşler zikredilmiştir. Bu görüşler içerisinde en tutarlı olanı, onun bir insan olması şeklindeki görüştür” der ve ekler: “Dabbetü’l-Arz, toplumda dine karşı ilgi azalıp, bozulmalar başlayınca ortaya çıkacak ve onları dine davet edecek bir insan olarak yorumlanabilir.”(4)

Alt başlığı “Kurtuluş Yolu” olan “İBDA Diyalektiği” isimli eserinde İBDA Mimarı, eserinin son sayfasında ilkin Türkiye’deki Müslümanlar üzerinden bütün bir Ümmet-i Muhammed’e, sonrasında ise Türkiye üzerinden bütün bir dünya devletlerine hitab eden bir “Tebliğ” arz eder ve der ki:

“Bu mevzuda söyleyeceğimiz söz çok kısa ve basit:
-“Bizden olmayanlar bize zıttır ve toplanmayanlar dağıtır!”
“Gerisi, “ıstırabımızı görmeyen gözün suratına tüküreyim!” demekten ibaret!..”(5)

Önemli bir not: Yukarıdaki “arz” mahiyetindeki “tebliğ”, kıyamet öncesi bir zaman diliminde Hazret-i Mehdî Aleyhisselâm’a yardım etmek üzere gökyüzünden yeryüzüne ineceği müjdelenen Hazret-i İsâ Aleyhisselâm’a atfedilen bir sözdür. Bilindiği üzere Hazret-i İsâ Aleyhisselâm, Yuda nesebi Yahudilerin gammazlaması üzerinden Roma İmparatorluğu tarafından çarmıha gerdirilmek istenildiğinde, Allah onu gökyüzüne ref etmiş ve “Güneş Feleği”nde muhafazası altına almıştır!

Dünkü “Roma Nizamı”nın bugünkü ana merkezi İtalya’dır. O gün Katolik Hıristiyanlığa yenik düşen Putperest Roma İmparatorluğu’na karşın bugün, “Tanrı ile aranızdan çıktık doğrudan kendisinden af dileyin” sözü üzerinden Koronaya yenik düştüğünü itiraf eden Katolik Hıristiyan Papa (Vatikan) arasında ne tür bir irtibat sözkonusudur bilinmez, ama İtalyanca bir kelime olan Korona’nın “Güneş Tacı” mânâsında olması çok dikkate şayandır. Tedaisi, Hazret-i İsâ Aleyhisselâm ve “Çile Tacı”! Malum olduğu üzere, Roma İmparatorluğu’nda çarmıh cezası alan kişinin kafasına dikenli tellerden örülü bir taç geçirilir ve üstüne de mor bir elbise giydirilirdi!(6) Sözkonusu “Çile tacı”nın Hazret-i İsâ Aleyhisselâm’a değil de, hain ve bizzat çarmıha gerdirilen Yuda nesebinin atasının kafasına geçirildiği sabittir.

Özel bir not: Peygamber katili olarak lanetlenen Yuda nesebi, aynı zamanda Deccal Komitesi’nin de ta kendisidir. “Allah’ı kıyamete zorlamak” şeklinde kamuoyunda sıkça dillendirilen mevzuun arka planında, Yuda nesebinin kıyamet öncesi Hazret-i İsâ Aleyhisselâm’ın yeryüzüne inmesini gözetlemek ve ataları olan Yuda’nın intikamını almak şeklinde bir psikoloji üzerinden hareket ettikleri dahi düşünülebilir. İBDA Mimarı’na reva görülen “Telegram İşkencesi”nin dahi bu çerçevede bir değerlendirmeye tabi tutulması pekâla mümkündür. İBDA Mimarı tarafından “Beyin Konrtolü” olarak tavsif edilen “Telegram”ın ebced tevafuku üzerinden “Çarmıh” ile ilişkilendirilmesi ise çok düşündürücüdür. 

Ezoterik kültürlerden beslenen ve özelikle de Allah’a meydan okumak iştiyakı üzerinden kendilerini “yeryüzü ilahı” olarak görmek isteyen Şeytanın dölü Deccal Komitesinin elinde “Telegram”, temelde insan aklını bulandırmaya yönelik tahrib gücü çok yüksek ve de gizli bir silah olarak bizzat İBDA Mimarı’na karşı kullanılmıştır. Bu mânâdan olarak, Telegram’a “kıyamet silahı” tabir edilse yeridir.

Not: “Beyin kontrolü” mânâsı özelinde İBDA Mimarı tarafından kavramlaştırılan “Telegram”, yine bizzat İBDA Mimarı tarafından dünya literatürüne kazandırılmıştır. İBDA Yayınları tarafından yayımlanan “Telegram” isimli bir eserin de sahibi olan İBDA Mimarı, yine bizzat kendisine dışarıdan ve cihaz marifetiyle tatbik edilen “Telegram”ı gündeme taşımakla aslında 21. yüzyılın en büyük istihbaratını da topyekûn dünyaya arz etmiş olmaktadır. Bu mânâda denilebilir ki, bütün bir insanlığın İBDA Mimarı’na bir teşekkür borcu vardır. Allah kendisinden ebeden razı olsun ve tez elden biricik muradı olan “Yürüyen Büyük Doğu: İBDA”nın müşahhas zemini hâlinde “Başyücelik Devleti”nin yeryüzüne hâkim olmasının yolunu ardına kadar açsın, amin! 

“Beyin kontrol(ü): 854: Çarmıh.”
Önemli bir not: Hazret-i İsâ Aleyhisselâm zamanında cezalandırma yöntemi suçlunun Tau haçına gerdirilmesi şeklinde idi. Tau haçı “T” şeklinde olan bir haçtır ve daha ziyade Kürsiyi andırır. Rocshiltler tarafından finanse edilen “Göbeklitepe”deki kazı çalışmalarında ortaya çıkan figürlerde T haçını resmeden görüntülere bir de bu açıdan bakmak icab ediyor. Diğer taraftan;

“Te harfi, Allah’ın Kaâbid-Kısıcı, kısaltıcı, sıkıcı ismi, Esir mertebesi, Kamer menzillerinden Kalbe işaret eder; içyüzü mânâ âlemine, dış yüzü hasselerden, içinde yaşadığımız madde âlemine bakan.”(4)
Allah’ın “Kabid-Kısıcı, kısaltıcı, sıkıcı” ismi olan Te harfinin ebced değeri, 400’dür.

Şems: Güneş: 400. 
Taht-Alt. Kürsî. “Abdülhakîm Koltuğu”: 400.

Not: Eski Roma ve Bizans İmparatorlarının unvan olarak kullandıkları Kayser kelimesinin de ebced değerinin 400 olması ayrıca dikkate değer. 

Korona’nın “Güneş tacı” mânâsı üzerinden nasıl bir değerlendirmeye tabi tutulması gerektiği bütün bu anlatılanlar üzerinden daha bir ayan olmaktadır.

Dâbbe ve arz kelimelerinden müteşekkil ”Dâbbetü’l-arz” kavramı, Kur’ân’da sadece Neml ve Sebe sûrelerinde geçmektedir. Kur’ân’da müstakil olarak “dâbbe” 12, “arz” ise 461 yerde geçmektedir.
Dâbbe kelimesinin kökü “debebe” olup, “yavaş yavaş ve sessizce yürümek” mânâsınadır. Arapça rd kökünden gelen ard ise “önüne çıkma, ortaya koyma, sunma, önerme” mânâsınadır.
Arapça arada  “önüne çıktı, belirdi” fiilinin masdarı olan ard, Osmanlıca lûgatta “Sunma”, “Piyasaya mal sürülmesi”, “Yüksek bir makama anlatma, bildirme”, “En, genişlik”, “Yer, yeryüzü” ve “Sunum” mânâlarını mündemiçtir.

İBDA Mimarı, “Adalet Mutlak’a” Konferansında, “Talep piyasası oluşturmak gibi bir yerde bulundum, arzım hep böyle oldu” demişti.  Buradan da anlıyoruz ki İBDA Mimarı, kendisini bir “talib” olarak değil, bizatihi “arz”ın kendisi olarak takdim ediyordu. “Dabbetü’l-Arz” mevzuunda bu “arz”ın mahiyetini iyi okumak gerekiyor. Fikri konsept itibariyle, meselâ “ahlâk” kavramını derinliğine doğru izah ederken oarada dile getiridği tarif, hatt-ı zâtında “Dabbetü’l-Arz” mânâsını da mündemiçtir: “Ruhun eşya ve hadiseler karşısındaki “nasıl” tavrına karşı, akıl “niçin”leri arar ve “fikir” meydana gelir. Fikrin içine işlemiş “işletici sıfat”, ruhun merkezî fakültesi “ahlâktır” ki, kendisinden zuhura geldiği fikri ileriye doğru zuhur ettirir.”(7) Meselenin özü, “Yürüyen Büyük Doğu: İBDA” terkibinde yerini, değerini ve izahını bulur, denilebilir.

Arz, aynı zamanda “yer, yeryüzü” mânâsınadır. Allah, Kur’ân’da, “İstikbâl İslâmındır” mutlak vaadinde bulunuyor ve İslâmın kıyametten önce yeryüzüne hâkim olacağını müjdeliyor. Sözkonusu müjde, Hazret-i Mehdî Aleyhisselâm ile doğrudan alakalıdır. Aynı zamanda, “Mutlak Müjde” olması hasebiyle de, Hazret-i İsâ Aleyhisselâm ile de doğrudan alakalıdır. Hazret-i Mehdî Aleyhisselâm’ın renginin mavi olması ve mavi’nin “yeyüzüne yayılıp döşenmek” mânâsı dikkate alındığında, “Yürüyen Büyük Doğu: İBDA” ifadesinin “Darbetü’l-Arz” ile olan ilişkisi daha bir ayan olmaktadır. Pandemik çapta cereyan Koronaya bir de bu açıdan bakmak gerekiyor.
 
Dipnotlar
1-http://www.barandergisi.net/olum-odasi-b-yedi/olum-odasi-byedi-harika-ustu-178-h3361.html
2-Salih Mirzabeyoğlu, Furkan, İBDA Yayınları, İstanbul, sh. 90-93.
3-http://akademyadergisi.com/eskimeyen-bir-coronavirus-makalesi-sars/
4-https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/303800
5-Salih Mirzabeyoğlu, İBDA Diyalektiği, İBDA Yayınları, 3. Basım, İstanbul 1995, sh. 241.
6-https://incil.info/kitap/Yuhanna/19
7-Salih Mirzabeyoğlu, Kültür Davamız, İBDA Yayınları, 3. Basım, İstanbul 1993, sh. 85.


Baran Dergisi 695.Sayı