Kûfi, dik ve yatay çizgileriyle geometrik formu olan bir hat yazımıdır. Kûfî ismini de Kûfe şehrinden almıştır. Kûfi hattı ortaya çıkmadan önce yazılan ilk yazı çeşidi, dikey ve yatay olmakla birlikte geometrik düzeni olan Nabat yazısıdır. Yumuşak çizgileri ve kavisleri olan bir başka yazı çeşidi de ‘meşk’tir. Hz. Ali, yazıyı sanatsal hale getirmeden evvel o dönemde yazılar sadece ihtiyaç halinde yazılmaktaydı. Hz. Ali’nin ilk dokunuşlarıyla yazı çeşitleri stilize edilip tek bir yazı çeşidi olarak Kûfi hattına bağlanmıştır. Kûfî hattı bu sebeple yazıların en başıdır. Hazreti Ali bazı kurallar ekleyerek geliştirmiştir. İlk Kûfi yazısı da Hazreti Ali’nin dokunuşlarıyla oluşmuştur. Artık Kûfi yazısı, karışıklığından ayrışmış, harfler tane tane olmuş, Allah Resulü’nün verdiği ölçüye nisbetle Hazreti Ali’nin dokunuşlarıyla tek harfle de, birbirine eklendiğinde de estetik bir görünüm kazanmıştır.

Hattat Seyfullah Yılmazsoy ile hat sanatı üzerine Hattat Seyfullah Yılmazsoy ile hat sanatı üzerine

Kûfi hattının geometrik formu ve köşeli olması itibariyle mimariye de en uygun hat çeşididir. Her yere rahatlıkla oturabilmekte ve mimariye ayak uydurabilmektedir. Bu sebeple İslam mimarisinin ilk camileri olan Mescidi Nebevi ve Kubbetu’s Sahra’ya Kûfi hattı yazılmıştır. Kubbetu’s Sahra gibi geometrik forma sahip olan yapılar, bünyesinde Kûfi hattını rahatlıkla taşıyabilmektedir. Bundan sebep geometrik şekiller de hat sanatıyla ilişki içindedir. Sanki Hazreti Ali, Kûfî hattını meşk ederken gönlünü Kâbe’ye, yüzünü kâğıda dönmüş ve Kâbe’deki formu, Kufi yazısına akıtmış ve sonu gelmez bir güzelin örneğini şekillendirmiş, İslam dünyasını ve İslam sanatını hat gibi ulvi bir sanatla tanıştırmıştır. Bu sebeple ki, hatların her çeşidinde Kûfi’den esintiler, tesirler görmek mümkündür. Kûfi hattı sonrası nesih, sülüs, muhakkak, talik gibi çeşitlerle hat sanatı daha ileri boyutlara taşınmış, çeşitli formlar elde edilmiş, Müslümanların kendi kültür ve zevklerine göre farklı farklı ölçülerde estetize edilmiştir. Günümüze kadar tüm sıcaklığıyla gelen hat sanatı, duruşundan hiçbir şey eksiltmemiştir.

Hz. Ali῾nin Topkapı Sarayı’nda kendi el yazısıyla meşk ettiği Kur’an’ı Kerim’i bulunmaktadır. Yazısına bakıldığında düzenli ve ölçülü olduğu görülmektedir. Hz. Ali’nin dokunuşlarıyla başlayan hat sanatı, bu sanata büyük katkılar sağlayan nice hattatlar doğurmuş ve nice sanat örnekleri meydana getirmişlerdir.

Görüş: M. Taha İnci

M. Taha İnci