Son dönemlerde İstanbul’un güzelliklerinin kayboluşuna daha fazla dikkat çekiliyor. Yapılan gökdelenlerin kadim eserleri gölgelediği, çarpık ve iç içe girmiş yapıların İstanbul’u her geçen gün biraz daha yok ettiği bir dönemi yaşıyoruz. İstanbul’un güzelliğinin tehlikede oluşuna elbette sadece bu dönemde dikkat çekilmiyor. 1930 yılında da İstanbul’un güzelliğinin kayboluşuna dikkat çekilmiş ve ihtar yapılmış.

27 Ekim 1930 tarihli Son Posta gazetesinin 4. sayfasında “İstanbul’un güzelliği tehlikeye giriyor” manşetiyle bir haber yapılmış. Caminin etrafının büyük binalarla sarılmış olan fotoğrafın altında “İstanbul’u böyle görmek hoşunuza gider mi” yazıyor.

Altında ise, “Divanyolunda yapılan altı katlı apartman Ayasofya’yı ne şekle koydu?”, “Fakat bu sarih karakteri havi olan iki İstanbul’un tek bir İstanbul olması, şehre kıymetini tanıttırmıyor mu?” cümleleri yer alıyor.

Haberde ise İstanbul’a 5-6 katlı apartmanların yapıldığı ve bu suretle İstanbul’un kendine mahsus güzelliğinin bozulduğu anlatılıyor.

İşte o haber:

“Son zamanlarda İstanbul tarafında, Beyoğlu cihetinde olduğu gibi beş alt katlı apartımanlar yapılmaya başladı. Bu, İstanbul’un ananevi ve bedii kıymeti üzerinde büyük tesir göstermek istidadındadır. Bunu şehrin bediiyatile alakadar herkes tasdik etmektedir.

Bu hususu geçenlerde beynelmilel 12’inci mimarlar kongresine iştirak eden Güzel San'atlar birliği idare heyeti azasından mimar Samih bey bize şu suretle izah etti:

­- Galata tarafında mevcut olan yüksek inşaat modası İstanbul tarafına da sirayet edecek olursa İstanbul’un bütün güzellik ve hususiyetini temin eden o çok güzel silueti tamamen kaybolacaktır. Bunu, size verdiğim kroki üzerinde pek güzel görüyorsunuz.

Cihanda her şehrin kendine mahsus bir hususiyeti vardır. İstanbul bu hususiyetlerin en bariz hatlarını taşıyan hakiki bir san'at şehridir. Şimdiye kadar yapılmış olan alçak inşaat ile İstanbul’un tepesi üzerine konmuş olan abideler arasında çok güzel bir ahenk ve tenasüp vardı

Onların bütün haşmet ve azametini nazarlarda canlandıran bu küçük mikyaslardır. Ayni zamanda şehrin topografik hususiyetini göstermesi itibarile bu alçak inşaatın çok büyük rolü olmuştur.

Böyle tepeler üzerine bina edilmiş ve bir müstevi su sathından itibaren (anfi teatr) şeklinde yükselen şehirler cihanda pek azdır. Bu itibarla da şehrin bu hususiyetini kaybedecek en ufak bir harekete cevaz verilmemelidir.

Divanyolunda son günlerde inşa edilmiş olan altı katlı yüksek bir apartımanın o canım abideleri ne şekle koyacağını fotoğraf üzerinde pek alâ görebiliyorsunuz.

Şehrin en mühim sırt noktası olan Sultanahmet, Fatih istikametinde olan bu nevi apartımanların çoğaldığı görülmektedir. Bu, İstanbul cihetinin bedii karakterini ve cihanşümul siluetini kaybettirmesi için kâfidir.

Harbi umumi içinde Alman dostluk yurdu binasının vazı esas resminde bulunmak üzere İstanbul’a gelmiş olan ve keza geçen sene Ankara’yı imar etmek üzere İstanbul’dan geçen meşhur, şehirler mütehassını M. Yansen bu nokta üzerine nazarı dikkati celbetmişti.

Harp içinde İstanbul için neşretmiş olduğu bir makalesinde Cibalide inşa edilmiş bina olan yüksek antrepolara şiddetle aleyhtar bulunduğu, Düyunu umumiye ve vakıf hanları gibi büyük binaların İstanbul’un manzarasını ihlal ettiğini söylenmişti.

Son seyahatinde Beyoğlu’nun yüksek evleri için sıhhi endişeler serdetmişti. Fakat bugün bu tehlike İstanbul için bir emri vakidir. İstanbul tarafında üç kattan fazla yapılacak olan evler şehrin bedii çehresi için büyük bir tehlikedir. Bunun önüne geçmek bugün için bir vazifedir.

Esasen İstanbul’da bu nevi inşaat için hiçbir iktisadi zaruret tasavvur edilemez. Mülk sahiplerinin ihtiras ve tamahlarna şehri kurban etmemek lâzımdır.

İstanbul çok hususiyetler taşıyan bir şehirdir. Tepeler üzerine tesis edilmiş ve her tepede bir mimari abide ile tetviç edilmiş şehirler cihanda pek azdır. Kademe kademe yükselen, sonra ufki bir sırtla devam edip giden abideleriyle hava boşluğu içinde çok kuvvetli ve san'atkârane bir (Siluet) çizen bu şehrin bir eşi daha yoktur.

Vapurla İstanbul’a girecek olursanız Halicin iki tarafında iki muhtelif şehir görürsünüz. Galata menşurî ve yüksek binalarile bir kârü kisp beldesidir.

İstanbul, munis binaları ve tatlı münhanilerile uzanıp giden bir sükûn ve huzur muhitidir.

Bu iki hususiyeti cemetmiş bir şehir keza dünyada azdır.

İstanbul’u Galatalaştırmak Galatayı İstanbullaştırmak bu kıymeti ihlâl etmek demektir.”

Haber: M. Taha İnci