Geçen yıl aralık ayında vefat eden Prof. Dr. Teoman Duralı, doğum günü olan 7 Şubat'ta, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü tarafından düzenlenen "Teoman Duralı Sempozyumu" ile anıldı.

Cemil Bilsel Konferans Salonu'nda başlayan sempozyumun açılışında Duralı'nın oğlu Deniz Duralı, konuşma yaptı.

Böyle bir etkinliğin düzenlenmiş olmasından ötürü gururlu olduğunu belirten Duralı, " İstanbul Üniversitesi büyük bir çınar ve o çınardan yeni fidanlar çıkıyor. İnşallah bu kurum daha yüzlerce yıl Türkiye'nin ilim ve irfan hayatına katkılarını devam ettirecektir." ifadelerini kullandı.

Açılışın ardından gerçekleşen ilk oturumda İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü Başkanı Prof. Dr. Cengiz Çakmak "Teoman Duralı ve Felsefe", Prof. Dr. Uğur Ekren " Teoman Duralı'nın Felsefe-Bilim Anlayışı", Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu da "Bir 'Çiftlik Hayvanı' Olarak Modern İnsan: Teoman Duralı'nın Felsefesinde Manevi Kavramının Yeri Üzerine" başlıklı konuşma gerçekleştirdi.

“Görüşleri üzerinden yeterince çalışma yapılmamış”

İlk konuşmayı yapan Prof. Dr. Çakmak, Teoman Duralı'nın akademik anlamda yeterince değerlendirilmediğini dile getirerek, "Metinleri veya görüşleri üzerinden yeterince çalışma yapılmamış. Teoman hoca daha çok sislerin içerisinde görülmüş, insanlar hocamızı sisler içerisinde görmeye çalışmışlar." diye konuştu.

Teoman Duralı'nın Türkiye'de farklı kesimlerin sahiplendiği bir akademisyen olduğuna işaret eden Çakmak, "Teoman hocamız düşünce yapısını tek tuğla ile başlatır, binayı inşa eder ve kapatırdı. Fakat insanlar, hocamızı, bağlamından kopuk sözlerinde işlerine gelen sözleri çıkartıp anlatmaya çalıştılar." değerlendirmesinde bulundu.

“Batı'nın hegemonyacı kimliğinden rahatsız oluyordu”

Prof. Dr. Uğur Ekren de Duralı'nın, kamuoyu tarafından bir kültür filozu olarak tanındığına dikkati çekerek, "Ama Teoman hocanın arka tarafında sağlam bir bilim ve felsefe anlayışı vardır. Biz öğrencilerini de çoğunlukla Kant, Aristoteles okumaya veya matematik öğrenmeye yönlendirirdi." dedi.

Duralı'nın, Batı'nın kültür birikimini yadsıyan bir düşünür olmadığına işaret eden Ekren, “Oradan faydalanan biriydi. Tıpkı doğudan faydalandığı gibi ancak batının hegemonyacı kimliğinden rahatsız oluyordu. Sonuçta yerel, bu ülkeye ve dile ait bir felsefe geliştirmek istediği için tıpkı (Ahmet Hamdi) Tanpınar'ın dediği gibi 'mahur besteyi' yaşamak istiyordu.” dedi.

“Çağdaş medeniyetin esas amacı insanı bir çiftlik hayvanına dönüştürmek”

Son konuşmacı Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu ise 'Çiftlik Hayvanı' kavramının Teoman Duralı'nın metinlerinde modern insana işaret ettiğini söyleyerek, "Teoman hocaya göre çağdaş sömürüyü esas alan çağdaş medeniyetin esas amacı, insanı bir çiftlik hayvanına dönüştürmek." dedi.

Duralı'nın felsefi yaklaşımını "sorunların kaynaklarına yönelme" şeklinde açıklayan Fazlıoğlu, "Hiçbir zaman ucuz kahramanlığa kaçmamıştır. Çağdaş insanı da çiftlik hayvanı gibi bir örnekle açıklamasındaki en önemli sebep, modern yaşamın insanı bir ahlak varlığı olmaktan çıkartmasıdır. Teoman hocanın burada önerdiği çözüm ise bir ahlak varlığı olarak insanı kurtarmaktı. İnsan ancak ahlak varlığı olduğunda hür olabilir. Niçin hür olmak çok önemli, çünkü tercih hakkımız olabilir. Bir insanın ahlaklı olması demek tercih gücünün olması demektir. İyi veya kötü gibi kavram çiftlerini kendi iradesine dayanarak seçebilme özgürlüğü ya da hocanın ifadesiyle hürlüğüdür. Dolasıyla insanın 'çiftlik hayvanına' dönüştürülmesi en nihayetinde insanın hürlüğünü elinden alıyor. İnsan hayata geldiğinden itibaren belirli imkanlara sahiptir. Bu imkanları gerçekleştirmesi, açığa çıkartması ve bunu hür iradesiyle yapması kamil bir insan olmasıdır. Fakat hürlüğümüz elimizden alındığı zaman sakatlanıyoruz, kendimizi gerçekleştiremiyoruz." diye konuştu.

Teoman Duralı'ya göre ahlakın, bilgeliğin en üst aşaması olduğunu ve düz ayak düşünceyle kendisine ulaşılmayacağını aktaran İhsan Fazlıoğlu, "Ancak ruhun tefekkür boyutu gerekli ama bu da tek başına yetmez. Dinle irtibat kurarak bir peygamberin şahitliğine de ihtiyaç vardır. Yani din, ilkeler düzeyinde bize ahlaklı olabilmemiz için yaşama ilişkin bazı kurallar getirir, buna bir nebinin şahitliği diyebiliriz. Dolayısıyla bu tür bir bilgi ancak insan davranışını, iradesini, hür olma becerisinin zemininde bulunabilir." şeklinde konuştu.

Yaklaşık 2 saat süren oturumda konuşmaların ardından izleyicilerden gelen sorulara cevap verildi.

Sempozyumun ikinci oturumu

Sempozyumun ikinci oturumunda Prof. Dr. Ayhan Bıçak, " Teoman Duralı'nın Felsefe Yapma Tarzı" üzerine konuştu. Bıçak, “Felsefecilerin büyük bir kısmı felsefenin durumundan şikâyet etmekteydi. Ben de şikâyet ederdim. Baskın karakter Türkiye’de felsefe yapılmadığı üzerineydi. Fakat düşünürlerimizin ürettikleri fikirleri görünce düşüncem değişti. Onlarca filozofumuzun olduğunu kabul ettim. Filozofluk düşünce üretmek üzerinden gerçekleşir. Önemli sorun hocalarımızın düşünceleri hakkında araştırma yapmamaktır. Felsefe yapmak bir konu hakkında başkalarıyla tartışmaktır. Hocalarımızla tartışmıyoruz. Bunu geliştiremedik. Teoman hoca bir filozof olarak kendisini yetiştirmiştir.” dedi.

Teoman Duralı’nın önemli filozoflardan biri olduğunu ifade eden Bıçak, “Teoman hocanın düşünce tarzına bakmak gerekiyor. Türkiye’de felsefe yapanın Teoman hocaya uğraması gerekiyor.” diye konuştu.