Sirkeci Garı’nda 8-13 Mayıs 2018 tarihleri arasında düzenlenen TÜRDEB’in 9. Uluslararası Dergi Fuarı’na, İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nun ağır hastalığı gölgesi altında, Baran ve Aylık dergileri de katıldı. Son iki gününe kısmen iştirak ettim. Dergi fuarı vesilesiyle fikrî, içtimaî, ahlâkî ve siyasî bazı mevzularla ilgili intiba ve anılarımı paylaşmak istiyorum.

Üç üniversiteli genç Baran ve Aylık standına geldi. Aylık dergisinin Necip Fazıl özel sayısını aldıktan sonra, açlığı hissettirecek bir şekilde Kumandan’ın kitaplarını karıştırmaya başladılar. Bazıları daha önce okuduklarına ilave kitap alırken, külliyata yeni başlayana ise ben kitap tavsiyesinde bulundum. Öbürüne ise (galiba tıp fakültesinde okuyordu) “ihtilâli sever misin?” diyerek “İdeolocya ve İhtilal” isimli eseri uzattım ve ihtilalden kastın ideolocyayı hayata geçirmek olduğunu da ilave ettim.

Fuarın dergilere mahsus olmasına rağmen standın kenarına dizdiğimiz İBDA külliyatına yoğun ve kaliteli bir ilgi vardı. Susuz kalan insanın suya meyli gibi idi.

Bir ziyaretçi geldi, külliyata yeni başlayacak imiş. “İslâma Muhatap Anlayış”ı verdim. “İbda Diyalektiği” ve “Kültür Davamız”ı da vermek istedim ancak baskısı tükenmiş idi. “Müjdelerin Müjdesi” ile “Damlaya Damlaya”yı takdim ettim. Merak ve ilgisi devam edince “Adımlar” kitabını da ilave ettim. Bütün külliyatı özetleyen bir eser arıyordu ve bu açıdan “Bütün Fikrin Gerekliliği” eserine el atmıştı; fakat bu eserin aradığı mânâda olmadığını, verdiğim eserlerle başlayabileceğini, dil ve kavramlara aşina oldukça gerisinin geleceğini söyledim. Ziyaretçi bacımız, Hüda Par’ın gazetesi Doğru Haber’in okuru veya yazarı idi.

Kamuoyunun malûmu olduğu üzere İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu, 4 Mayıs 2018’de beyin kanaması geçirdi ve hâlen yoğun bakımda. Kumandan’ın posterini veya dergileri gören bazı ziyaretçiler hızlı bir şekilde standa gelip Mirzabeyoğlu’nun durumunu sordu ve durumunu öğrendikten sonra kısa bir dua edip ayrıldılar. Soranlarda üzüntü ve öfke hâli hâkimdi.

Akıncı heyecanını 40 yıl önceki gibi taşıyan Çankırılı Ethem Darendeli kardeşimiz, standımıza yanaştı ve beni tanıdı. Kumandan’ın sağlığını sordu. Duygulu bir ses tonuyla “Aydınlık Savaşçıları”ndan uzun bir pasaj okudu, ilk günkü gibi bir heyecanla.

“Erkam Radyo’dan geliyorum” diyen kardeşimiz de kararlı ve bir nebze de öfkeli bir hâlde Salih Mirzabeyoğlu’nu sordu. Ahmed Taşgetiren’le radyoda beraber olduğunu da ilave etti. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Allah razı olsun ve dualarımız beraber olsun.

Aylık dergisinin Necip Fazıl özel sayısını Fatih Turplu ile beraber hazırlayan Ercan Çifci ile de standda beraber idim. İsimlerimiz daha önce ilân edildiği için orada bulunduk, ziyaretçilerle ilgilendik. Özel sayı kapağı okurların hayli ilgisini çekti. Zevkli bir çalışma olmuş. Sıkmadan birçok mevzuya temas edilmiş, resimlerle akıcı bir tertip gözetilmiş.

Büyük Doğu Fikir Ocakları Başkanı Özden Yılmaz ile de standda sohbetimiz oldu. Büyük Doğu ve İBDA arasındaki ilişkiden bahsederken şu tecrübemi anlattım. 1970’lerde Üstad’ı biliyor ve konferanslarına gidiyor idim. “Yolumuz Halimiz Çaremiz”, “Sahte Kahramanlar”, “Çile” gibi kitaplarını da okumuştum. Ancak Üstad’ı kahramanlığı ve cedel tavrıyla tanıyor ve fikrî derinliğini es geçiyordum. Tâ ki Salih Mirzabeyoğlu 1979’da Akıncı Güç dergisini çıkardı ve Üstad’ın misyonunu İdeolocya Örgüsü merkezli ortaya koydu, bunun üzerine ben ve arkadaşlarım koşa koşa İdeolocya Örgüsü alıp okumaya başladık ve peşinden Üstad’ın tüm eserleri geldi. Daha sonra İBDA Külliyatı ve Diyalektiği ile tahkim edilmiş vaziyette yürüdük. Demem o ki, Salih Mirzabeyoğlu olmasa Necip Fazıl’ın hakikati ve misyonu anlaşılmayacak idi ve Üstad şairlerden bir şair ve usta bir polemikçi olarak kitapları kütüphanelerin tozlu raflarında yerini alacak idi. Salih Mirzabeyoğlu vesilesiyle Yürüyen Büyük Doğu olan İBDA ile Üstad’ın hakikati meydan yerine dikilmiş oldu.

Anlattıklarıma katılan Özden gönüldaş, gençlerle diyaloglarının bu merkezde olduğunu ifade etti. Büyük Doğu-İBDA’nın estetik bir ambalajla sunulması zarureti mevzuunu söylemem üzerine, çalışmalarında bu hususa ehemmiyet verdiklerini ve Üstad’ın ham yobaz kaba softa ile ilgili bahislerini öncelikle ele aldıklarını söyledi.

Fikirde derinleşeceğine İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nu kendi magazinci zihniyetine alet edenler ve ondan güya yeni haberler üretenlere de temas ettim. Mevzuunu bulamayanların kolaycılığa ve ucuzluğu kaçtığını, bazı sözüm ona gönüldaşların kameraya kafasını uzatan sümüklü çocuklar gibi olduğunu belirttim. Halbuki Salih Mirzabeyoğlu, çile ile yoğrulmuş hayatında İBDA Külliyatı ile dünya görüşünün çerçevesini çizmiştir. Kurtarıcı fikir ve reçete ortaya konmuş olup, kendi faydalandığı gibi topluma da faydalı kılacak bizlere pusula değerinde sistem vermiştir ve meselelerde işleyecek kadrolara iş düşmektedir. Tıpkı Salih Mirzabeyoğlu’nun Üstad’a bağlılığı ve Büyük Doğu’yu yürütmesinde olduğu gibi. İş ve eserinle görülerek, gevezelik veya caka ve parsa peşinde olmayarak.

Bir ziyaretçi geldi, doğrudan Başyücelik Devleti eserine yönelerek satın aldı. Dikkatimizi çekti. “Nokta atışı yapar gibi kitaplar arasından Başyücelik Devleti’ni aldınız, neden?” diye sordum. Tebessüm ederek, “ben hakimim de ondan” diye cevap verdi. Maksad hasıl oldu.

Baran ve Aylık dergilerinin standı bu sene iyi yerde idi. Yönetim münavebeli yapıyormuş. Akademya dergisinin standının arkada kaldığını işittim. Arkadaşlara söyledim. Dergilerini alıp bizim standa da koyduk. Görülsün, satılsın diye.

Bankacı Coşkun, “Üstad nasıl?” diyerek Kumandan’ı kastederek sordu. “Cezaevinden çıktı rahat edemedi” diye duygularını ifade etti. “Baran’ı nasıl buluyorsunuz, nereden alıyorsunuz?” diye sormam üzerine şöyle cevap verdi:

“Bayiden alıyoruz, çok güzel. Başka dergi mi var? Öbürleri iktidara yalakalık peşindeler, yağlama-yıkama yapıyorlar. Mühim olan devrimci duruştur. Baran’da bunu buluyoruz.”

Coşkun gönüldaş, “eskiden Beyazıt’ta gösteri olsa on bin kişi giderdi, şimdi ise bin kişi zor bulabilirsin” diyerek iktidarda olmanın Müslümanlara verdiği rehaveti eleştirdi.

Denizli Çivril’den Ali Çorbacıoğlu ile eski dost çıktık. Millî Gazete’de çalışırken bizi takip ediyormuş, kırk sene önceden bahsetti. Şimdi emekli olmuş, memleketine gitmiş ve dergiyi de bayilerini getirtmiş, oradan alıp okuyorlarmış. Okur buluşmalarında ve Ramazan iftarında gelebilirlerse tekrar görüşebileceğimizi ifade etti. Yanında da bir arkadaşı vardı.

Diriliş Postası’ndan Erem Şentürk daha önce uğramış, Aylık dergisinin Necip Fazıl özel sayısından satın almış. “Baran’dan faydalanıyoruz” demiş ve Kumandan’a dua etmiş.

Mirzabeyoğlu’nun sağlığını soran başka biri ise gözleri dolu dolu, “değerli büyüğümüzdür, sevgili ağabeyimizdir” dedi. Onun hâli bizi de duygulandırdı. İrtibatı sürdürmek adına bir dergi satın alarak hüzünlü haliyle yoluna devam etti.

Cezaevinden yeni çıkan Yavuz Arslan gönüldaş telefonla aradı, içeride hâlen yatmakta olan gönüldaşların selâmını iletti. Emaneti muhafaza ve dik durma şuuruyla konuştu. Bu arada içeride halen yatmakta olan 28 Şubat mağduru gönüldaşları hatırlayalım ve onlara buradan selam gönderelim, onları unutmayalım.

Aylık ve Baran’ın genç yazarlarından Emrecan Çetin ve Arif Erdem Aktaş’la da stand başında kısa bir sohbetim oldu. Bu genç arkadaşların tiyatro ve hikâye yazıları çıkmış idi. Onlara gözlem yapma ve kişinin ruh halini yakalamadan bahsettim. Kumandan’ın Haliç Kongre Merkezi’ndeki konferansında geçen şu ifadeleri vurguladım: “İnsan ve toplum meselelerinin hâlli babında tezatsız ve bütün bir fikir ortaya koyma... İnsan meselesi diyorum, yâni psikolojik bir hâl de insan meselesi değil mi, benim anlatamadığım sıkıntım da insan meselesi değil mi?” Bu sözlerin edebiyat mevzularına nasıl yorumlanacağını anlattım ve İBDA Mimarı’nın insanın her hâlini kapsayıcı bir dünya görüşü icad ve ibda eylediğini vurguladım.

Soldan bir entelektüel de geldi. Mütefekkir Mirzabeyoğlu’nun “Esatir ve Mitoloji” eserini ve dergilerden bazı sayıları aldı. Sohbetimizde bana, “Solda fikir kalitesi var. Sizin bildikleriniz var mı?” diye sordu. Hikmet Kıvılcımlı, Mihri Belli, Mahir Çayan’dan bahsettim. Yenilerden bir isim veremedim. Sol’un fikri seviyesinin genel olarak hâlen iyi ve üstün olduğunda ısrar etti. Fikir ve sanat mevzularıyla ilgilenme ve Batı’yı bilme mânâsında bu söylenebilir, ancak hak ve hakikat adına söylenemez. Sol’un, emperyalizm, rejim sistem gibi kavramları öğretici olduğunu kendisine söyledim. Baran’ın yazarlarından Çakal Carlos’u (Salim Muhammed) takip ettiğini ve onun dünya siyasetini iyi bildiğini söyledi.

GÖLGE döneminde tanıdığım şimdi de Yeni Akit’in internet sitesi yöneticisi Fatih Uğurlu acele ile Kumandan’ı fotoğraflarını istedi. Dergi çalışanlarına söyledim, istediği fotoğrafları ona hemen ilettiler.
Fuarın kapanış saatlerine yakın oradan ayrılıp İBDA Mimarı’nın yoğun bakımda olduğu Siyami Ersek Hastanesi’ne uğradım. Dışarda bekleyen gönüldaşların başları eğik ve gönülleri Allah’a açık duada idi. Her şey, hikmet ve marifeti bilinmez Allah’ın takdirinde. Tabiî ki hastane önünde beklemek ölçü değil, gönül bağı olan en uzak köşedeki gönüldaşlar Kumandan’a yakın olanlardır. “Eserlerine uzak, Kumandan’a yakın” gibi çelişkili bir hâle düşülmemelidir. Zira yakınlık fizikî yakınlık değil, her daim ideolojiye nisbet kurarak yaşamaktır. Bu açıdan İBDA’yı şahsiyetinde pırıldatan kim ise, ister Edirne’de, ister Kars’ta olsun İBDA’nın merkezi ve nabzı orada demektir. Dava, nabzında inkılap mânâsını duyanadır. Pörsüklerin arttığı ve herkesin rehavete kapıldığı bu devirde, kurtarıcı olan gönüllere inen fikirdedir. Olumsuzluklara bakıp kendimizi karartmamak adına söylüyorum, bu hususta birçok olumlu örnekleri de fuar boyunca müşahede ettim.


Baran Dergisi 592. Sayı

18.05.2018