Zaruri bir açıklama: Bu yazı dizisi, İBDA Mimarı’nı bütün yönleriyle anlatmak gibi bir iddia taşımıyor. İBDA Mimarı, kendisini bütün eserlerinin muhtevasında, hem de eserlerindeki ana fikrin bizzat kendisi olduğuna da vurgu yaparak, “Ben Kimim?” sorusu üzerinden yeteri kadar anlatmış ve hâlihazırda anlatmaya da devam ediyor. Başta 6 ciltlik “Tilki Günlüğü -Ufuk ile Hafiye-” olmak üzere, Baran Dergisi’nde tefrika edilen “Ölüm Odası B- Yedi” bu mevzuda okuyucuya çok şey söylemeli. Peki, biz bu yazı dizisinde ne yapmak istiyoruz? Biz bu yazı dizisinde, İBDA Mimarı ve onun temsil makamında olduğu Büyük Doğu-İBDA ruh ve fikir sistemini “horoz metaforu” üzerinden anlamaya ve anladığımız kadarıyla da anlatmaya çalışıyoruz. Bilindiği üzere, anlamak aklîdir. Anlayış ise ruhî! Büyük Doğu-İBDA, bütün haşmetiyle “anlayış temin edici eserler bütünü” keyfiyetini haiz 150 ciltlik büyük bir kütüphane, külliyattır. Bize düşen, “anlayış temin edici eserler bütünü”nün muhtevasına vakıf olmak ve orada derinleşmektir. Dolayısıyla da külliyatı çapımızca “anlamak” ve “anlamlandırmak”tır. Bunu yaparken de, müessir, diğer bir ifadeyle de eser sahibini yine çapımızca açık etmek veya görünür kılmaya çalışmaktır. “Sen Kimsin?” sorusuna cevap aramaktır. Eser sahibini görünür kılmak, görünüşler üzerinden mümkündür. Anlamanın aklî olduğunu söyledik. Bilindiği üzere akıl, bağdır, diğer bir ifadeyle de sınırlıdır. Dolayısıyla da kuşatılandır. Hal böyle olunca, horoz metaforu üzerinden söylenenler sadece ve sadece “görünüşe” taalluk eden sınırlı söylemler veya aklî değerlendirmelerden ibarettir. Anlamanın sınırlılığı üzerinden bakıldığında, burada söylenecek en güzel söz, Üstad Necip Fazıl’ın 1983 tarihli Anlamak isimli şiirinde söylediğinden başkası olmasa gerektir: “Anlamak yok çocuğum, anlar gibi olmak var; / Akıl için son tavır, saçlarını yolmak var.”

Bu zaruri açıklamadan sonra “anlamak” için anlatmak istediklerimize dönebiliriz.

Allah Resûlü, Ümmü Seleme’nin yanına girdi. Yanında genzinden kan sızan bir çocuk vardı. Resûlullah (s.a.v): “Bu nedir?” diye sordu. Oradakiler: “Boğazı rahatsız” karşılığını verdiler. Bunun üzerine Allah Resûlü şöyle buyurdu, (meâlen): 

Çocuklarınıza niçin işkence çektiriyorsunuz; zira birinizin kust-i hindî otu alıp, onu yedi kez su ile ovması ve hastanın ağzına koyması yeterlidir.” 

Ravi der ki: Allah Resûlü’nün dediğini yaptılar ve çocuk şifa buldu.(1)

Hadîs meâli: “Kendisi ile tedavi olduğunuz eşyanın en iyisi hacamat ve kust-i bahr’dır.” (Hazret-i Enes R.A.)

Hacamat ve kust-i bahr… Hacamat ile ilgili söylenecek çok şey var. En başta cihad ve de ticaretle ilgilidir. Aynı zamanda kadınlardaki âdet kanaması ile de dolaylı olarak ilgilidir. Ancak bunun yeri burası değil. Kust-i bahrinin beyaz olduğu üzerinde daha evvel durmuştuk. Bahr’in deniz, derya, bunun da bilmek, dolayısıyla da ilim (ledûn ilmi hakeza!) ile olan yakın ilişkisi, İBDA Külliyatına aşina olanlarca malûmdur. 

İBDA Mimarı’nın “Ölüm Odası”ndan: “Hudare: Deniz. Derya. Dery, bilmek… Hudara: Allah için, Allah aşkına… Huder: Kökü derin ot… Hudr: Yeşillik.”(2)

Ud-i Hindî, antibiyotikten bizi kurtaracak olan bir şifa kaynağıdır… Çocuklarımızın bademcikleri şiştiğinde antibiyotiksiz olarak iyileşmelerini 3 günde sağlayan şifalı bir bitkidir. Ud-i Hindî’nin kökü, dalları ve kabuğu hoş kokulu bir ağaçtır. Hiçbir yan etkisi yoktur. Vücud sıvılarını dengeleyen vücudumuz için gerekli ana maddelerden biridir.(3)

Evet; Ud-i Hindî, insanoğlunu antibiyotikten kurtaracak bir şifa kaynağıdır. Tedaisi, Asklepios ve sarımsak… Eski Yunan mitolojisinde, Asklepios’un “ölümsüzlük reçetesi”nden damlayan mürekkebin toprakla hemhal olması neticesinde sarımsak bitkisi meydana gelmiştir. Sarımsak da tıpkı ud-i hindî gibi kuvvetli antibiyotik özelliğine sahib bir bitkidir. Asklepios’un “ölümsüzlük reçetesi”nden damlayan mürekkebin toprakla buluşması, ruhun bedenle buluşması olarak algılandığında, ortaya çıkan sarımsağın aslında nefsi temsil eden bir mânâda olduğu çok açıktır. Sarımsağın kötü kokusundan mütevellit nefse delalet ediyor olması dikkate alındığında, ud-i hindî’nin mânâ denizindeki karşılığı olan Kust’un (Kaptan Kusto Müslüman!) bizi nefs belasından kurtaracak (nefs terbiyesi veya tezkiyesi!) bir keyfiyeti haiz olduğu hemencecik anlaşılır. Ebced değeri üzerinden Ud’un Heylele, dolayısıyla da Kelime-i Tevhid ile olan mânâ ilişkisi dikkate alındığında, bu mevzu daha da berraklaşmaktadır.

Ud, asa ve incir yaprağı Hazret-i Âdem Aleyhisselâm ile birlikte Cennet’ten dünyaya gelmiştir. Hazret-i Âdem Aleyhisselâm, Hindistan’ın Serendib (Seylan veya Sri Lanka) adasına indirilmiştir.
(4)Bu mevzu daha önceden etraflıca işlendiği için burada, bir deneme mahiyetinde de olsa, Ud’un “Kusto” ile olan ilişkisine değinmek istiyorum.

Kust-i bahr: Kaf+ Sin+ Tı+ Elif+ Lam+ Be+ Ha+ Re… 100+60+9+1+30+2+ 8+200= 410.

Pişnemaz: İmâm: 410… Tedaisi, Kureyş!.. İmam veya Hilafetin Kureyş’e ait olması, Kureyş’e ve dahi Horoz’a sövülmemesi gerektiğine dair hadîslere daha evvel yer vermiştik…

Şakî: Haydut: 410… Tedaisi, nefs!.. İnsanda ölene kadar varlığını devam ettirecek olan ruh ve nefs mücadelesi (Cihad-ı Ekber!)… Tedainin tedaisi, “Cem-i ezdad” (Hazret-i Mehdî Aleyhisselâm ve Ahbes-i Lâin veya Deccaliyyet) üzerinden Ölüm Odası ve Telegram!.. 

Habbe: Yol, tarîk: 410… Tedaisi, Din!.. Mutlak Ölçü ile sabit olduğu üzere, “Allah indinde din İslâmdır.” Dinin yol olarak belirmesi ve aynı zamanda İslâmın kalbin yolu olması… İslamın ehl-i sünnet vel cemaat çerçevesinde “orta yol” olarak belirmesi… Kalb hakikatinde bitişik ruh ve nefs kutuplarından birinden birinin kemal bulması ve Allah’ın ruhtan yana olması ve dahi ruhtan, dolayısıyla da müslümanlardan razı olduğunu bildirmesi ve haddi zatında, kalbin sadece Allah’ın zikriyle tatmin olması ve dahi bunun da, Nakşiliğin düsturu olarak belirmesi… Nakşilikte zikrin hâfi/gizli olması… Zikrin kalb merkezli olması… Süveyda-ül kalb!.. Dilin üst damağa yapıştırılması ve bunun da boğazda berzah keyfiyetine işaret ediyor olması… Dilin, kelâmın, kelimenin, dolayısıyla da ruhun boğazda düğümlenmesi! Düğümü çözecek olanın düğüm sahibi olarak belirmesi, vs.

Koçkar: Dövüş için terbiye olmuş iri koç: 410… Tedaisi, nefs terbiyesi!.. Bedene kelimesinin “kurbanlık nefs” mânâsı ve terbiye olunmuş nefs veya “bedenin fedası” üzerinden Allah’ın rızasını kazanmak mânâsına, İlayi Kelimetullah davası güdülmesi…

Hüdat: Hidayet edenler: 410… Tedaisi, Mehdî… “Hidayete vesile olan” mânâsı üzerinden Hazret-i Mehdî Aleyhisselâm’ın zaman dilimine girilmiş olması…

Karneyn: İki boynuz: 410… Tedaisi, İnsan!.. Büyük Doğu ve İBDA!

Tedeccüd: Silahlanmak: 410… Tedaisi, Müjde!.. “12 sığır yavrusundan biri mucize beyanıdır” mânâsı üzerinden İBDA Mimarı Mütefekkir Kumandan Salih Mirzabeyoğlu!

Yukarıdaki ebced tevafukları üzerinden değerlendirmeye tabi tutulan kelimeler, İBDA Mimarı’nın Furkan -Lûgat-ı Salihûn- isimli eserinden derlenmiştir.(5)

Not: Ud-i hindî (Aouilaria Agollacha)… Ud-i hindi (Kust)Topalak otu da denilir… Topalak otunun diğer bir ismi Sud kökü ve Kara topalak’tır.

Not: Doğada bulunan diğer bir şifa kaynağı, topalak otudur. Topalak otunun diğer bir ismi ise “yer somonu”dur. Yer somonu?.. Somon(6)her şeyden evvel bir balık adıdır. Somon balığı, hem tuzlu ve hem de tatlı suda yaşayabilen bir balık türüdür. (Tatlı su ve tuzlu su esprisine dikkat!). Biz burada somonu “somun” (vidanın karşılığı) şeklinde okumaktan yanayız. Hal böyle olunca ilk akla gelen delik ve halkadır. Somun en çok da vida (tedaisi, nurbat, yeşillik, bitki, rüya, ledün, namaz, secde, İslâm) ile ilişkilidir. Dolayısıyla da kadüse ile ilişkilidir. Kadüse’nin Hazret-i İdris Aleyhisselâm ile yakın ilişkisinden ötürü, “küllî ruh” ile, dolayısıyla da “bütün fikir” ile olan ilişkisine dikkat! Topalak otu yumrulu bir gövde yapısına sahibtir.Kökünün yumrulu olması, sarımsak ile de alakalandırılabilir. Zaten bitki örtüsü itibariyle de birbirine çok benzerdirler. Topalak otunun büyümesi ve üremesi oldukça hızlıdır ve ekstra bir çaba da gerektirmez. “At sineği” (Sokrates!) misali rahatsız edici bir yanı var ve hiç beklenmedik zamanda ve kendiliğinden yetişir ve gelişir. Diğer taraftan, tıpkı ud-i hindî, sarımsak ve ginseng örneğinde olduğu gibi, topalak otu da yüksek miktarda enerji veren bir bitki olduğundan, cinsel gücü artırıcı/afrodizyak özelliğe sahibtir. Diğer özelliklerini merak edenler, dipnottaki ilgili adrese müracaat edebilirler.(7)

“Kutsal bahr” olarak da adlandırılan Ud-i hindî’nin diğer bir adıÖd ağacıdır. Öd ağacı hakkında birkaç bilgi vermek icab ediyor sanırım. Öd ağacının hikâyesi ilk insan ve ilk Peygamber Hazret-i Âdem Aleyhisselâm’a kadar uzanmaktadır. Hatası sebebiyle dünyaya sürgün edilen Hazret-i Âdem Aleyhisselâm, dünyada hangi ağacın altına sığındıysa, hiçbir ağaç onu kabul etmedi, sadece öd ağacı ona gölge olmayı kabul etti. Bunun üzerine kendisinden Yüce Mevlâ hesap sordu:

“Ey ağaç! Diğer ağaçlar Hazret-i Âdem’e gölge olmayı kabul etmezken sen niçin kabul ettin?”

Öd ağacı: “Ey Rabbim, Hazret-i Âdem’in alnında Habib-i Ekrem’in nurunu kondurdun. Cümle mahlûka da o nura saygı göstermelerini buyurdun. Hazret-i Âdem alnındaki o şanlı nuru ile bana sığındığında onu dışarda bırakamazdım.”

Bunun üzerine kendisine cevap verildi:

“Ey Öd! Sen ki Âdem’in alnındaki Habibimin nuruna saygı gösterdin, onun hürmetine seni kullarım arasında cümle ağaçtan daha üstün kıldım ve sana pek güzel bir koku ihsan eyledim. Ancak izinsiz bir şekilde davrandığından ötürü senden ancak seni ateşe atmakla yararlanacaklardır. Çünkü onlar seni yakmadığı sürece asla senden o güzel koku çıkmayacaktır.”[1]

Yukarıdaki hikâyeyi anlatan kişi hikâyenin sonuna şöyle bir not düşer: “Bu hikâye herhangi bir yerde yazılı hâlde bulunmamakla birlikte bu şekilde anlatılagelmiştir.”[2]

Öd ağacı da tıpkı ud-i hindî, topalak otu, sarımsak ve ginseng’de olduğu gibi pek çok hastalığa şifa kaynağı olmakla birlikte, özellikle de afrodizyak özelliğine sahib bir bitkidir. Burada afrodizyak esprisine sıkça vurgu yapmamızın bariz bir sebebi var ve o da, horoz metaforuna geçiş imkânı veriyor olmasıdır. 
 
Dipnotlar
1*El Metalib ul-Aliye, C.2.  H.no:2403; http://lokman-hekim.net/sglk-ysm/hadis.asp#udihindi

2*http://www.barandergisi.net/olum-odasi-b-yedi/olum-odasi-b-yedi-siyaset-ideali-aramayla-topraga-baglanma-arasinda-372-h2901.html

3*https://www.youtube.com/watch?v=YfgoERJW59Q

4*Sri Lanka, resmî adıyla Sri Lanka Demokratik Sosyalist Cumhuriyeti, Güney Asya’da, Hindistan’ın 31 kilometre güneyinde ve Hint Okyanusu’nda bulunan bir ada ülkesidir. 1972 yılından önce Seylan olarak bilinirdi. Hint Okyanusu’nun İncisi olarak da adlandırılan Sri Lanka, “yeryüzündeki cennet” olarak da tavsif edilmiştir. (https://www.youtube.com/watch?v=CbhqNnilNsc)

5*Salih Mirzabeyoğlu, Furkan –Lugat-ı Salihûn-, İBDA Yayınları, İstanbul, sh. 464.

6*Kemikli balıklardan, bütün kuzey yarımkürede bulunan, hem denizde hem tatlı sularda yaşayan, büyük sürüler halinde dolaşan, yandan basık mekik biçiminde, çok irileşebilen, uzun gövdeli, uzun burunlu ve büyük ağızlı, çok dişli, çevik ve yırtıcı, eti lezzetli bir balık.

7*https://www.dogalhekim.com/topalak-otu-nedir-faydalari-nelerdir.html


[1]http://www.bitkicenter.com/od-agaci-hikayesi/

[2]http://www.bitkicenter.com/od-agaci-hikayesi/


Baran Dergisi 589. Sayı