Libya ile Türkiye arasında yaşananları iyi analiz etmek gerekiyor. Türkiye’nin, mevcut Trablus hükümetini desteklediği Libya’da, sonra zamanlarda bir çok insan çatışmalarda hayatını kaybetti, bazı kişilere suikastlar düzenlendi. Mevcut Trablus hükümetinin de ülkenin yıkıma sürüklenmesinde payı olduğu ve bazı dış güçlerle bağlantılı olduğu aşikâr.

Erdoğan, Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz Mustafa es-Serrac ile İstanbul’da görüştü. Serrac, dışarıdan desteklense de kimsenin ajanı olmadığı gibi kriminal bir tip de değil. Anladığım kadarıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan Libya meselesiyle oldukça fazla alakadar oluyor. Çünkü olanlar Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor; Libya’dan tutuklanan Türkler de oldu.

Hadiselerin müsebbibi olan Hafter ise Serrac gibi değil. Hafter, Amerikan emperyalizmi tarafından provoke edilen ve kullanılan bir şahıs. Yakından irtibatlı olduğu ABD’den aldığı izinle bir şekilde Libya’yı karıştırıyor.

Bugün Libya’nın başkenti olan Trablus yüzyıllarca Türklerin hâkimiyetinde kalan bir Türk şehridir. Türklerle Libyalıların problem yaşaması için bir sebep var mı? Tek sebep Hafter’in ABD’nin müttefiki olması. Libya I. Dünya Savaşı’na kadar Türklerin elindeydi. Daha sonra işgal edildi. II. Dünya Savaşı sonrasında ise bağımsız bir devlet olarak ortaya çıktı. Türkiye ise II. Dünya Savaşı’nın ardından bağımsızlığını Batı’ya kaybetti. Türkiye bir NATO’nun bir üyesi haline geldi ve hâlâ öyle. Türkiye’de stratejik ehemmiyeti haiz Amerikan üsleri bulunuyor. Eski Türk hükümetleri Türkiye’yi İsrail’in bölgedeki en önemli müttefiki hâline getirmişti. Türkiye bugün İran gibi Amerika’nın ekonomik ve finansal yaptırımlarıyla karşı karşıya kalan ve Batı emperyalistlerle ve Siyonistlerle ilişkileri zayıflayan bir ülke. Buna mukabil Putin liderliğindeki Rusya ile son derece iyi ilişkilere sahip.

Türkiye’nin emperyalistlerin kucağına itilmesinde eski Türk politikacıların Stalin korkusu etkili oldu. Türkiye’nin Stalin tarafından işgal edileceğini düşündüler. Stalin de Türkiye’nin İngiliz hâkimiyetine girmesinden korktuğu için Sovyetler Birliği’nin güney sınırlarının güvenliğini temin etmek istiyordu. 

Marshal Hafter, Libya ordusunun bir mensubuydu. Mısır’da çeşitli askerî görevlerde bulunmuştu. Bugün sözde Mısır’ı güçlü bir devlet durumuna getirmeye çalışan Sisi, Marshal Hafter ile irtibat hâlinde. Sisi, öte yandan İsrail, ABD ve Körfez ülkeleriyle dostluk ilişkileri geliştiriyor. Yaptığı darbenin ardından iktidara geldiğinde ilk icraat olarak Gazze sınırını kapatıp Filistinlileri yalnızlığa terk edildi. Ne yazık ki, Müslüman Kardeşleri tamamen ortadan kaldırmaya çalışıyor.

Mısır’da görev yapan Hafter, Muammer Kaddafi’ye en yakın isimlerden biriydi, ordu komutanlığını yaptı. Hatırladığıma göre Libya, Çad’a 14 bin askerle girmişti, Çad Batı tarafından destekleniyordu. Hafter, Libya-Çad savaşı sırasında bir çok askerî ile birlikte hiç de inandırıcı olmayan bir şekilde Çad tarafından komutanlığını yaptığı askerleriyle birlikte yakalandı ve tutuklandı. Asker, savaşır, gerekirse ölür; bir komutanın güce sahip olmasına rağmen esir düşmesi son derece aptalca. Hülasa Hafter Çad Cumhurbaşkanı’nın esiri oldu, tutuklandı. ABD’nin ajanları vasıtasıyla giriştiği temaslar neticesinde serbest bırakıldı. Kaddafi tarafından hain ilan edildi. Libya Ulusal Ordusu’nu kurarak Kaddafi’ye karşı muhalefet etmeye başladı. ABD’de CIA’ya yakın bir şekilde yaşamaya başladı. Kaddafi’nin devrilme sürecinde Hafter Libya’ya döndü, ABD’nin Bingazi’deki büyükelçiliğine gerçekleştirilen saldırıda Amerikan büyükelçisinin öldürülmesinin ardından Libya Ulusal Ordusu ön plâna çıkmaya başladı.

ABD, İngilizlerden bölgedeki hâkimiyeti devraldıktan sonra hususiyetle Mısır’a destek oldu. Mısır ordusuyla üst düzey münasebetler kurdu; çünkü Mısır ordusu bölgenin en güçlü ordusuydu ve Suriye’den, Irak’tan, Cezayir’den, Libya’dan iyi durumdaydı. Hafter de bu sırada Mısır’da bulunmuştu; daha sonra ABD adına çalışan Hafter, ABD tarafından Suud ve BAE’nin kontrolüne verildi. Trablus ve Bingazi arasında saldırılar gerçekleştirdi. Niçin Türkiye’ye saldırıyor; çünkü hem Türkiye Trablus hükümetini tanıyor, hem de arkasındaki devletler bunu istiyor.

Erdoğan, çıkarları doğrultusunda Libya’da Trablus hükümetini desteklerken orada etki sahibi de olmak istiyor, Türkiye’nin bölgede güçlü olması Libyalıların da çıkarına olacaktır. Libya’da Arapça konuşulmasına rağmen bir çok etnik grup ve aşiret bulunuyor ve bu bakımdan karışık bir ülke.  Erdoğan, Türkiye’yi tarihte olduğu gibi etkili bir güç hâline getirmeye çalışıyor ve bu yolda çok tecrübe kazandı. Bu tecrübelerinden faydalanarak Suriye’deki çatışmayı tamamen durdurmalıdır. Kürtlerle yaşadığı sorunları bir an evvel çözmesi gerekiyor. Türklerle Kürtler arasındaki problem emperyalistler tarafından üretilen ve kaşınan sunî bir problemdir. Kürtleri tarihî ve millî haklarının tanınmaması için bir sebep yok ve Türkiye için Kürtler büyük önem arz ediyor. Bir komünist olarak ideolojik bir bağım olmamasına rağmen Erdoğan’ı destekliyorum. Venezüella, çıkarcıların iktidara nüfuzundan çok yara aldı; Erdoğan da aynı sebeple Türkiye’deki büyükşehirleri son seçimlerde kaybetti. Erdoğan’ın partisi ezici bir çoğunluğa sahip olmasına rağmen milliyetçilerle kurduğu ittifaka karşı tüm muhalefetin birleşmesi de bunun sebeplerinden. Bu çıkar gruplarından bahsederken Gülenistlere hesaba dahi katmıyorum.

Ne olursa olsun, en iyisini ümid etmeli, en kötüsüne hazırlanmalıyız. Eğer ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir suikast neticesinde öldürülürse Türkiye’de yeni bir askerî diktatörlük rejimi kurulabilir. Çünkü Amerikancı subayların orduda hâlâ azımsanmayacak sayıda olduğunu düşünüyorum.
***
5 Temmuz 1811’de bağımsızlık deklarasyonu Bolivar tarafından imzalanmıştır. Dolayısıyla bu gün  5 Temmuz Vatan ve Silahlı Kuvvetler Günü olarak kutlanır. Maduro, Venezüella’da bu münasebetle büyük bir askerî gösteri tertipledi. Siyasî liderlerin bir kısmı bu törene katıldı; hepsinin katılmaması enteresan. Çünkü bu ordunun günüdür ve Venezüella ordusu vatansever bir ordudur. ABD ile yakın ilişkileri olan muhalifler buraya katılmak yerine protesto gösterisi tertiplemeyi tercih ettiler. Aynı şey Washinton’da yaşansa Trump nasıl bir tepki verirdi? Bu her yıl düzenlenen bir tören. Dünyanın en güçlü olan ülkesi emperyalist ABD, Venezüella halkını parçalamış durumda.
 
Tercüme: Faruk Hanedar
06.07.2019


Baran Dergisi 652. Sayı