İnsanlar yaşıyorlar ve nihayetinde ölüyorlar. Son olarak birkaç gün önce Maradona öldü ve haberlerde sürekli Maradona’dan bahsediliyor. Dünyanın en çok tanınan hücum oyuncusu, harika bir futbolcuydu; fakat en iyisi o mu değil mi bu hususta emin değilim, çünkü Pele de harika bir futbolcuydu. Arjantin Devlet Başkanı üç gün millî yas ilan ettiklerini açıkladı. Maradona iyi bir adamdı ve doğru tarafta duruyordu; fakat uyuşturucu bağımlısıydı, kokain kullanıyordu. Ölümü de büyük ihtimalle bu sebepten. Toprağı bol olsun. Onun uyuşturucu gibi kötü şeylerden ziyade iyi şeylerle anılması gerekiyor, çünkü yaptığı iyi şeyler kötülerden daha ehemmiyetli. Venezüella ve Küba devrimlerini desteklemiş ve her zaman doğru tarafta durmaya çalışmıştı. (Av. Güven Yılmaz, Maradona’nın Fidel Castro ile aynı günde öldüğünü hatırlatıyor.) İki harika adam farklı senelerin aynı gününde öldü. Maradona ve Küba Devrimi’nin komutanı Fidel Castro Ruiz… Birbirine yakın iki insandı.

Bütün haberler, Venezüella’daki haberler de dahil sadece Maradona’dan bahsediyor. Niçin Maradona’dan bahsediliyor? Çünkü insanların içinde bulunulan berbat vaziyeti bir süre unutmasını istiyorlar. Arjantin ekonomik açıdan çok kötü bir vaziyette. İnsanların koronavirüsle en fazla enfekte olduğu ülkelerin başında geliyor ve ölüm sayısı da çok yüksek. Elbette bu Maradona ile alakalı değil; fakat ortada bir gerçek var ve insanlara gerçeği bir süreliğine unutturmak istiyorlar. Bu medyanın bir manipülasyonu. Manipülasyonun diğer ülkeler açısından daha önemli ve temel sebebi ise daha ehemmiyetli haberlerin görülmesini engellemek veya onların yanlış öğrenilmesini sağlamak. Bizim temel meselelerimiz belli. Kudüs’ün hürriyeti tüm inananlar için son derece ehemmiyetli; Müslümanlar için de, Hıristiyanlar için de, Yahudiler için de… İsrail ve Amerikalı Siyonistlere karşı mücadelemiz devam ediyor.

İsrail, bu hafta Tahran’da bir profesörü öldürdü. İsrail yapmış gibi görünse de, ABD’nin de bu işte dahli var. Muhsin Fahrizade-Mahabadi suikastı, bir bombalı saldırının ardından aracına ateş açılmak suretiyle gerçekleştirildi. Fahrizade’nin İran nükleer programının başında bulunduğu söyleniyordu. İsrail resmî olarak Fahrizade’yi bununla suçluyordu. ABD’de bir başkanlık seçimi yapıldı ve Biden’ın seçilmesinin ardından İran ile ilişkilerini normalleştirmesi bekleniyordu.

İsrail hiçbir şeye saygı duymuyor. İranlılar İsrail’e ateş püskürüyor. İran’daki Yahudiler de 1979 devrimine destek vermişti, bugün de rejimin yanındalar. Çünkü rejimin onlara haklarını verdiğini düşünüyorlar. Azınlık olarak parlamentoda milletvekili bulundurabiliyorlar. İbadetlerini yapabiliyor, sinagoglara gidebiliyorlar. Suudi Arabistan veya diğer bazı ülkelerde buna izin verilmiyor. Suudi Arabistan’ın, katil Siyonistlerle karanlık ilişkilerine mukabil ülkede Yahudiler sinagoglara gidemiyor. Sadece örnek vermek için söylüyorum; Medine’de Peygamber efendimiz zamanında da Yahudiler yaşıyor ve ibadet etmelerine izin veriliyordu.

Haberlerin manipüle edilmesi emperyalist ve Siyonist düşmanlarımızın işi. Çok ehemmiyetli bir adam, bir bilim adamı suikasta uğramış. İran’ın en önemli nükleer bilimcisi; şaka değil. Bu âdeta savaş mânâsına gelen bir teşebbüs. Buna mukabil haberlerde bu mesele çok gündeme gelmiyor. Saldırılarına rağmen Şii İran rejimini devirebileceklerini sanmıyorum, çünkü orada güçlü bir devlet yapısı var. Şehid Saddam Hüseyin, siyasî hayatında birtakım hatalar yaptı. İran’la savaşması da bunlardan biriydi ve bu savaşta yenişemediler. İki ülke de bu savaştan çok zarar gördü.

Tahran’da hiç bulunmadım, bir ara gitmeye niyetlensem de bu seyahati yapamadım. Amerikalılarla yapılan anlaşma neticesinden Suriye’den çıkmam gerekiyordu; fakat benim nereye gideceğim hususunda istihbarat servislerine bilgi aktarıldı. ABD’nin Fransız ajanlarının nereye gideceğimi öğrenmesi üzerine rotamı değiştirdim. CIA, beni yakalayıp tutuklayacağını zannediyordu. Fakat Sudan’dan kaçırılana kadar bunu başaramadılar. O günden bugüne hep mücadele ettim. Mücadele, mücadele, mücadele… Türk avukatlarım buradaki vaziyetimi biliyor. Mücadelemi sürdürüyorum ve ümid ediyorum ki tekrar Venezüella’ya döneceğim. Belki silahla değil; ama Venezüella’ya dönüp, ülkeme hizmet etme vazifemi yerine getirebilmek için hukukî mücadele veriyorum. Venezüella tehlikelerle karşı karşıya bir ülke durumunda ve orada Bolivarcı rejimin muhafaza edilmesi gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin bugüne kadarki en önemli devlet başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan da uzun bir süredir Venezüella’yı destekliyor. Türkiye’nin desteği çok önemli. Türkiye’deki iktidar muhteşem olmasa da, bağımsızlık için mücadele veren Siyonistlerin ve emperyalistlerin ajan olmayan bir iktidar. Onlar için yapabileceğim en iyi tavsiye başta Kürtler olmak üzere azınlıkların tarihî haklarını tanımaları ve muhafaza etmeleridir.

***

Dünya çalkantılı bir süreçten geçiyor. Bugün (28 Kasım Cumartesi) Paris’te çok büyük protesto gösterileri vardı. Bu gösterilerde birçok insan yaralandı, onlarcası gözaltına alınıp tutuklandı. Onlar, haklarını elinden almaya çalışan devlete karşı mücadele veriyorlar. Polislerin şiddet anlarının kayda alınmasını önleyecek yasayı protesto ediyorlar. Bu nasıl bir yasa ve neden çıkarılıyor? Maalesef bu hafta bir siyahîye evinde -sokakta da değil- berbat bir ırkçı saldırı düzenlendi polis tarafından. Avrupa’da ırkçılık yükseliyor. Üstelik sadece siyahîleri hedef almıyor, beyaz Müslümanları da hedef alıyor, Türkleri ve Arapları da hedef alıyor. Fransa’da ve Almanya’da birçok Türk yaşıyor. Bu insanlar, bu ülkelerde illegal olarak bulunmuyorlar, tamamen yasal bir şekilde yaşıyorlar.

Neler olacağını bilmiyoruz; fakat ben inancımın bir gereği olarak ümitvarım. Ben bir Müslümanım!

Lâ ilahe illallah Muhammeden resûlullah

Allahü Ekber!

28.11.2020 - Tercüme: Faruk Hanedar

Baran Dergisi 725.Sayı